Sınır tanımayan darbeci gazeteciler

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün en son yayınladığı 2016 yılına ait Basın Özgürlüğü endeksinde 180 ülke arasında Türkiye 151. sırada. Türkiye, 2013 ve 2014 yılında 154. sıradaydı.  2015 yılı endeksinde Ergenekoncular Silivri’den çıkınca 149. Sıraya yükselmişti. Son rapora göre Tacikistan 150. sırada ve Türkiye, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin hemen üstünde.

İsminden müsemma, hak hukuk edep sınır tanımayan bir örgüt 151. olduğumuzu ilan ediyor diye bütün darbeciler hemen sazan gibi atlıyorlar. Bu listede Tacikistan ve Kongo’nun arasında olmamızın nedeni sanki milletin sağlam iradesine asla boyun eğdirmeyen Sayın Başkanımızmış gibi dört bir taraftan saldırıya geçtiler. Öyle ki, Gezi nümayişlerinde uluslararası BDSM lobisinin fonladığı yüzlerce yarı çıplak deri kıyafetler giymiş zincirli teröristin başörtülü bacımıza karşı uyguladıkları o iğrenç Kabataş saldırısını aratacak kadar coştu bu medya düzenbazları. Özellikle de yılanın başı olan Aydın Doğan medyası. İsmet Berkan’a bile zorla özür diletecek kadar gözleri döndü bunların. 28 Şubat günlerine rahmet okutan yayınlara başladılar yeniden. Okyanus ötesinden talimat mı geldi ki?

Bir kere göz var izan var kulak var. Hadi diyelim hak hukuk sınır tanımayan bu edepsiz gazetecilerin listesi gerçek olsun. Kardeşim, bunun sorumlusu da iktidar mıdır? Basın özgürlüğünde bu kadar geri durumda olmamızın nedeni bir gazeteci olmayan, sadece siyasetçi olan Recep Tayyip Erdoğan mıdır? Sen kendin özgür olmayı beceremiyorsan, bunun suçu neden Sayın Başkan’da olsun kardeşim! Gazeteci dediğin özgür olmasını bilecektir. Türkiye’yi dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında ilk 10’a sokma gayreti ile gece gündüz tutuşan kavrulan Sayın Başkan’ın onca işi gücü arasında senin özgürlük derdin onu neden gersin? Git kendin özgür ol. Bunu da mı devletten, hükümetten bekliyorsunuz kardeşim? Kanada'da, İsveç'te emekli asker olan rahmetli babam da özgür gazeteci olurdu. Sıkıyorsa, maçanız yiyorsa böyle bir ülkede ‘özgür olun’ kardeşim…

Bakın misal ben misal özgürüm elhamdülillah. Üstelik bu konuda Sayın Başkan’dan en ufak bir havuz şezlongu beklentim dahi olmadı şöyle Star’da filan. Çok şükür, cemaatin paspası olan yetmez ama evetçiler gibi de asla kandırılmadım. Şimdi onların alayı, Sayın Başkan’a saydırıyorlar. İnsafsızca saldırıyorlar. Hatta Sayın Başkan hakkında hakaret davası açan bile var, Baskın Oran gibi. Ahmet Altan’dan Cengiz Çandar’a ismi lazım değil sayısız gazeteci kılıklı darbeci Sayın Başkan’a namertçe saldırıyorlar. O değil miydi sizleri yıllardır besleyen? Pis nankörler..

Sayın Başkan’ın yurtdışı gezilerinde uçağına sizleri davet etmedi diye nedir bu kıskançlık, haset, öfke nöbetleri? Beni de davet etmedi ama ben hiç “Vay anam, basın özgürlüğüm yok, şimdi bunu yazsam başıma neler gelir” diye mızmızlandım mı hiç? Bu yaşta ellerinden dondurması alınmış şımarık çocuklar gibi ağlayıp durmak hiç yakışmıyor sizin gibi kelli felli kaşarlanmış dinozor darbecilere. Sayın Başkan’ın işi gücü yoktu da sizin beceremediğiniz gazeteciliği de mi yapacaktı?

Basın özgürlüğünde bu kadar gerideysek bunun sorumluları başta laik darbecilerin sözde amiral gemisi olan Hürriyet Gazetesi ile haşhaşçı paralel örgütün amiral gemisi olan Zaman Gazetesi başta olmak üzere bir kısım satılık kiralık darbeci medyadır. Gerçi Zaman Gazetesi artık güvenilir kayyumların elinde. Bir gazeteyi bile elinde tutamadı bu haşhaşçı çete. Artık fitne fesat yapamaz orası. Darısı diğer darbecilerin başına diyorum.

Televizyon, radyo ve hele hele internette durum çok daha vahimdir. Bütün bu medya organlarında hem sürekli yalan yanlış iftira haberler yapıyorlar. Hem de ondan sonra “Vay 151. olmuşuz” diye Ak Parti iktidarına çamur atmaya kalkıyorlar ( AKP demedim bakın Sayın Başkan) . Kendi başarısızlıklarını, beceriksizliklerini Ak Parti iktidarı üzerine atmaya çalışıyorlar. Ama yemezler. O devirler bitti artık. Normalleşti artık Türkiye. İstediğiniz gibi her yerde at oynatıp dünya liderimizi bindiği atlardan telekinetik yöntemlerle düşüremeyeceksiniz artık.

En basitinden 17 Aralık 2013’den bu yana bazı yayınlar sürekli aslı astarı olmayan asparagas haberler yapıyorlar. Yok efendim. Hırsızlık varmış. Yolsuzluk varmış. Bir kere sizler daha makro ve mikroekonominin temel dinamiklerinden ve iş dünyasının kendine özgü etik kurallarından haberdar değilsiniz. Bütün dünyanın kıskandığı onca duble yollar, onca viyadükler, onca saatler, onca taksi durakları, onca AVM’ler, onca toplu konutlar, hele hele o gözümün nuru o tüneller nasıl yapılacaktı sanıyorsunuz? Gökten zembille mi inecekti? Bedavaya mı olacaktı bunca nimet? Elbette bu işlerde sermaye döner. Döner sermayesi vardır bu işlerin. Böylelikle sonra bizzat kullandığınız o eserler vücut bulur. Bunlara kalsa duble yolları değil keçi yollarını kullanacağız maazallah. Vay AVM istemiyorlarmış. Sevgililer günü ve yılbaşı geldiğinde o AVM’lerde tırım tırım kırmızı renkli donlar aramasını iyi biliyorsunuz ama. Nankörlük bunların fıtratlarında var.

Bunlar öylesine sahtekârlar ki, Gezi Parkı darbe girişiminde başörtülü bacımıza yapılan o meş’um saldırıyı bile dillerine doladılardı. Kaç cuma oldu hani görüntü diye dalga geçtilerdi. Kapı gibi adli tıp raporu olduğu halde uzaktan ne idüğü belirsiz bir kamera görüntülerinden o saldırının aslında olmadığı yaygarasını yaptılar sonra. Daha önceki bütün kasetler gibi o kaset de muhtemelen paralel yapının işi. O görüntülerin montajlanmamış olduğu ne malum? Photoshop sayesinde bacımıza saldıran üstü çıplak deri kıyafetli sapıkların o görüntüden çıkarılmadığı ne malum? Her türlü görüntüyü istediğinin formata sokacak teknoloji var bugün. 2003 tarihli CD’lere 2007 tarihli evrak koymayı beceren kumpasçılar için çocuk oyuncağı bu iş. Paralel yapıdan kurtarılan ve hamdolsun artık papaz eriğini dahi imam eriğine çevirebilen TÜBİTAK daha geçen sene ispatlamadı mı TSK’ya kurulan hain kumpası? Fakat öylesine sistematik çalışıyorlar ki İsmet Berkan’a özür dilettiler. Hatta Ahmet Davutoğlu’na yakınlığıyla bilinen, Kabataş röportajını bizzat yapan Elif Çakır bile çark etti ve geziciler arasına katıldı. Bunların hepsi darbeci.

Devlet sırrından haber yapan Can Dündar ve Erdem Gül gibi casusları, akademisyen kisvesi altında memleketimizi bölmeye çalışan hainleri elbette yargılayacak milli irademiz. Bundan daha doğal ne var? Başkan Obama’yı tehdit edenleri elektrikli sandalyeye oturtuyorlar. Kimsenin haberi yok. Başkan Putin’e hakaret edenlerin seks kasetleri yayınlanıyor youtube’da, kimsenin haberi yok. Oysa Türkiye’de herkes istediğini söylüyor, yazıyor, çiziyor. Türkiye, diktatörlük olsaydı GHK dostunuz bu satırları yazabilir miydi?

Adam daha ne yapsın? Demokratik Kongo Cumhuriyeti bile bizden kötü durumda. Hala diktatörlük diyor pis nankörler. Beğenmiyorsanız Demokratik Kongo’ya gidin kardeşim. Hem demokratikmiş bakın. Tam size göre.

Fakat umutsuzluğa yer yok dostlarım. Neyse ki o sınır tanımayan darbeci gazeteciler listesinde 180. sırada olmamıza mani olan bizler gibi gazeteciler de var hâlâ bu ülkede.

Önceki ve Sonraki Yazılar