Sonsuza kadar

Geçenlerde bir arkadaşımla sohbet ederken,
O, “Ben çok karamsar ve umutsuzum.
Bunlar sonsuza kadar başımızdan gitmeyecekler” dedi. 
Gülümsedim ve bugün sizinle “sonsuzluk” kavramı üzerine bazı düşüncelerimi paylaşmaya karar verdim.
Sonsuzluk, algılanması zor bir kavramdır.
Bir konuşmada ya da yazıda  “sonsuza kadar” lafı geçiyorsa, bu kavram o konuşan veya yazanın “ömrü kadar” demektir.
Öldükten sonra neyin ne kadar süreceğini düşünmek mümkün değildir.
Örneğin bazı sevgililerin birbirine söylediği “seni sonsuza kadar seveceğim” lafı, en iyi ihtimalle ‘’son nefesime kadar’’ olarak anlaşılmalıdır.
Atatürk’ün “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır; lakin Türkiye Cumhuriyeti ilelebet (yani sonsuza kadar) payidar olacaktır” aforizması, o büyük insanın yarattığı büyük bir eser için, naif bir temenniden başka bir şey değildir.
Her şey sona erer. Bitkiler, hayvanlar, insanlar, toplumlar, devletler, gezegenler, güneşler hatta galaksiler bile ölür, yani sona erer.
Ölmek “yok olmak” değildir.
Ölüm, biçim değiştirmek, nitelik değiştirmektir.
Örneğin insanlar ölünce atomlarına, yani yapı taşlarına ayrılıp evrene dağılır; yani kaybolmaz.
Sevgili Hocam, büyük bilim adamı Prof. Dr. Nusret Fişek temelde bir bakteriyolog idi.
Bir gün “bakterileri pasajlar yaparak, koloniler halinde çok uzun süreler çoğaltıp yaşatmak mümkün değildir.
Bir an gelir, bakteriler yaşadığı ortam ne kadar uygun olursa olsun, artık çoğalamaz
ve tükenip gider. Bir gün gelecek insan ırkı da böyle tükenip gidecektir” demişti.
Hocam haklıdır.
Bir gün, bugün tanıdığımız insan ırkının da, tıpkı dinozorlar gibi ortadan kalkması kaçınılmazdır.
Aklıma bir fıkra geldi.
Bir bilimsel toplantıda konuşan bilim adamı “Bir kaç milyar yıl sonra güneşimiz
sönecek ve dünyamız da tabii ki yok olacak” demiş.
Arka sıralardan bir adam kan-ter içinde ayağa kalkıp “özür dilerim’’ demiş “Ne dediniz, bir daha tekrarlar mısınız?”
Bilim adamı sözlerini tekrarlayınca kanter içindeki adam bir “oh!” çekmiş.
“Ben bir kaç milyon yıl dediniz anladım da birden panik oldum”.  
Kısacası, değerli okurlarım, eğer bir şeyin bir başlangıcı varsa mutlaka bir sonu da vardır.
Eğer sizin yaşadığınız süre içinde görmek istediğiniz bir sonuç varsa, (tıpkı arkadaşımın
görmek istediği bu iktidarın sonu gibi) bunun için size düşen görevi yapmanız
ve bu arada ölmemek için inandığınız şeylere dua etmeniz gereklidir. 
O arkadaşıma “tasalanma” dedim.
“Bak hiç gitmeyecekmiş gibi görünen Melih’in bile iktidarının sonu geldi.
Bunların ki de haydi haydi gelir. Hiç bir şey sonsuza kadar sürmez.
Zaten “Sonsuz” olan yalnızca ve yalnızca “zaman”dır.
Onun başlangıcı da yoktur, sonu da.”
Zamana güvenin.

Önceki ve Sonraki Yazılar