'First Lady'lik benim için fantastik, erkeğim içinse korkunçtu'

'First Lady'lik benim için fantastik, erkeğim içinse korkunçtu'

Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'in eşi ve top model şarkıcı Carla Bruni, "Franch Touch" turnesiyle Türkiye'de sahne alacak. Albümü hakkında bilgi veren Bruni, Leonard Cohen, Bob Dylan'ı kendisinin müzik kahramanları olarak görüyor.Medya, basın ve iş çok acımasızdı. Erkeğim (Sarkozy) için en korkunç şeydi. Büyük bir korkuydu ancak rahatladım" diye konuştu.

Habertürk'ten Ece Ulusam'a konuşan Carla Bruni'nin açıklamaları şöyle: 

‘En mutlu ânım Sarkozy ile aşkımın ilk 3 ayıydı’

Her şeyden öte evdeyken Sarkozy ve siz nasıl bir çiftsiniz?

Tipik bir çift gibi. Clash dinletirim ona, o da Elvis. Birlikte televizyon izleriz. Yemeklerimi kendim pişiririm ancak çoğu zaman tembelce makarna yapıyorum. Belki de önceki yaşamımda iyi bir şeyler yapmışımdır.

Sarkozy görevdeyken müzik üzerine çalışmak için ne kadar müsaittiniz?

Sorumluluklar yokken de tamamen aynıydı. Yükümlülükler günlük değildi. Bir hafta geçirir, sonra özgür olurdum. Ne zaman özgür kalsam eve hücum eder ve işe koyulurdum.

En mutlu ânınızı hatırlıyor musunuz?

Aşkın ilk 3 ayı... Hayatta sahip olabileceğin en iyi zaman. Sanki uçuyor gibisin; uyku yok, yemiyorsun, sadece harika. Bütün o siyasi şey benim için ikinci plandaydı.

Bu turnenin adı çok güzel, French Touch. Bu sizin için ne ifade ediyor?

Aslında bu isim, İngilizce şarkıları Fransız aksanıyla söylememden sonra ortaya çıkan bir şakaydı. Fark ettim ki bu isim albümle de birebir örtüşüyor. Şarkıların tamamı çok popüler Amerikan ya da İngiliz şarkıları. Onları, sanki benim yazdığım şarkılarmış gibi kişiselleştirdim.

Bu albümü neden İngilizce kaydetmeyi seçtiniz?

Fikir, çoğunlukla albümün yapımcısı David Foster’tan geldi. Onunla 2013’te Los Angeles’ta bir konser sonrası tanıştım. Bana “Seninle Amerika için bir albüm hazırlamak isterdim ama şarkıların çok Fransız!” dedi. Amerika’daki insanların beni şarkı söylerken duyunca çok seveceğini söyledi. “Yapmayı çok isterim” dedim. Ancak ben Fransızca yazıyorum ve cover yapmayı hiç düşünmemiştim. Fikirlerini duymak istedim, bu yüzden Paris’te bir araya geldik. Güzel bir akşamüstü ünlü gitariste en sevdiğim Amerikan ve İngiliz şarkılarından bazılarını çaldım, sanki 10 yaşımdan beri yapıyormuşum gibi. Ve David, “Ah, bu harika olacak. Bana bir demo yapabilir misin?” dedi. Böylece kendi şarkılarımmış gibi demo’larımı yaptım. Çok beğendi. Çünkü şarkıları epey saptırdık. Bunu albümde de gitarist ve piyanistimle yaptım; pek organikti.

Albümde Tammy Wynette’nin Stand By Your Man’i bunlardan biri. Bu eşiniz Sarkozy’ye bağlı- lığınıza dair bir atıf mı?

Bu, dünyadaki her kocaya bağlılığa bir atıf. Bu bir koca şarkısı. Zarif bir şekilde oldukça maço. Tammy Wynette’i seviyorum, sesini ve sözlerini.

Şarkı söylemek sizdeki hangi duygunun doğal bir sonucu sizce? Sahnede kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Harika ve korkutucu. İnsan sesi çok samimi bir şey. Bir model olarak, yüzümü ya da vücudumu göstermekten hiçbir zaman utanmadım. Bu benim görünüşüm. Fakat şarkı söylemek çok farklı bir şey. İçimden geliyor; bu yüzden şarkı söyleyerek insanlara anlattıklarınız çok daha anlamlı. Kalple, ruhla ilgili...

Müziğin iyileştirici gücüne inanırsınız yani...

Müziğin pek çok gücü olduğuna inanıyorum. İyileştirebilir, bu yüzden şifalıdır; fakat elbette sadece bu değil. Evrensel olan tek dildir. Ruha, kalbe ve beyne hükmetmeden önce, bedenle konuşur. Nietzsche’nin söylediği bir söz vardır, “Müziksiz hayat bir hatadır.” Ben bunun doğruluğuna inanıyorum.

Bruni, 13 Aralık’ta İstanbul Zorlu PSM’de sahne alacak.

‘Rock söylemeye gücüm yok'

Siz bir dinleyici olarak konserleri nerede izlemeyi seversiniz?

Siz bir dinleyici olarak konserleri nerede izlemeyi seversiniz? Her yer. Rolling Stones ya da U2 için bir stadyuma gidebilirim; Renaud Capuçon veya David Fray dinlemek için bir filarmoni tiyatrosuna gidebilirim; ya da Marianne Faithfull, Bob Dylan veya Charles Aznavour dinlemek için herhangi bir konser salonuna gidebilirim. Benim müzikten aldığım tat, çok eklektik. Pop ya da rock müziği her zaman folk müzik ya da bossa-nova kadar sevmişimdir. Bu yüzden her nerede çalınıyorsa oraya giderim.

Rock türünü denemek ister miydiniz?

Hayır, sesime uymaz ve bağırmam gerekir. Buna gücüm yok. Bu tür bir konsere gitmeyi ve sadece kalabalığın içinde bir çocuk gibi görünmeyi seviyorum. Ancak sahnede olmaya, o güçlü sesi çıkarmaya asla cesaret edemem. Stones, Led Zeppelin, Bon Jovi ya da Guns N’ Roses olmanız gerekir. Onların çok ağır bir rock’n roll sesi var.

Müzik kahramanlarınız kim?

Leonard Cohen herhalde. Ve Bob Dylan, Billie Holiday, Bessie Smith. Joni Mitchell, Dolly Parton, Willie Nelson ve tüm blues’ları seviyorum.

‘İstanbul beni çok heyecanlandıran bir büyü'

Yakında Türkiye’ye, İstanbul’a geliyorsunuz, heyecanlı mısınız?

İstanbul sizin için ne ifade ediyor? Türkiye’yi iyi tanımıyorum, bu yüzden bu konser beni çok heyecanlandırıyor. İstanbul bir efsane. Çok fazla tarih ve kültür barındırıyor. Atina, Roma ve İstanbul kadar tarihi zengin başka bir şehir düşünemiyorum. Roma, İstanbul’un önceki ismi. Bu gerçek bir büyü. Umarım oradayken bir şeyler yapacak vaktim olur.

Hayranlarınızın merak ettiği birkaç şey var. Mesela konser öncesi Carla’nın kulisi nasıl olur?

Konserden önce kendimi toparlamak için bir süre yalnız olurum. Müzisyenler ya da orada olan arkadaşlarımla mesajlaşabilirim. Fakat hiç kimseye ya da hiçbir şeye konsantre olmam. Bu süre çok özel ve kişisel bir zamandır. Sahneye çıkmadan önce önemsediğim tek şey, güzel bir konser olmasıdır.

Konserde bizi neler bekliyor?

Konser repertuvarım, yeni albümüm ve önceki albüm şarkılarımdan oluşacak.

Barre plates ve yoga

Yaşınızı seviyor musunuz?

Zamanın çok hızlı ilerlemesi konusunda heyecan duyduğumu söyleyemem. Fakat akan bu zamanla yaşamayı ve her yaşta, mümkün olan en iyi şekilde hayatın keyfini çıkarmayı öğreniyoruz. Barre pilates, yoga yapıyorum. Gençken sigara içerken McDonald’s yerdim. Fakat vücudum biçimsizleştiğinde utanıyorum. Halka mâl olmuş bir insan olmasam umurumda olmaz, ama insanlar fotoğrafımı çekiyor.

Geçenlerde özel bir organizasyon için yeniden podyuma çıktınız. Müzisyen kimliğinizle model kimliğinizin ortak noktaları var mı?

Öncelikle pek ortak noktası yok. Müzikte kariyer yapmak için modelliği bıraktığımda, asla şarkıcı olmayı istemiyordum. Ve aynı zamanda, şarkı söyleyebilecek bir sesim olduğunu da düşünmüyordum. Başkaları için şarkılar yazmak istiyordum. Şarkı yazmayı da çok seviyordum; o dünyadan uzaklaşmak ve çok daha samimi şeyler yapmak istiyordum. Sonra bir adım diğerini getirdi ve kendi şarkılarımı söylemeyi bırakıp spot ışıklarının altına çıktım. Ortak nokta işte bu: Spotlar. Ama derinlerde tamamen farklı. Modellik, başka insanların istediklerini yapmaktır. Fakat şarkı yazmak ve beste yapmak, canınız ne istiyorsa onu yapmaktır. Tamamen kişiseldir. 

Bella Hadid’i size çok benzetiyorlar. Siz ne düşünüyorsunuz?

Ne kadar başarılı olduğunu düşünecek olursak, bunu bir iltifat olarak alıyorum. Ayrıca onunla tanıştım ve gerçekten çok güzel. O yüzden, bu iltifatta yakınmamı gerektirecek bir şey göremiyorum.

Sigarayı bırakma çabanız Fransız basınında epey konuşuluyor...

Çocuklarıma söz verdim, bırakacağım. Hemen ölmemi istemiyorlar. 15 yaşından beri sigara içiyorum. Eğer bırakırsam alkolü de bırakmam gerekir. Yani hayatım çok sıkıcı. 2 ay alkolsüz ve sigarasız bir hayatla tamamen sağlıklı hissediyorum kendimi ama depresif de oluyorum! Çünkü ne zaman bir yudum şarap alsam canım diğerini de istiyor. Ve iradem ortadan kayboluyor. Bilmediğim bir yere gidiyor.

Günlük rutininiz nedir?

Aslında evde çalışıyorum, ki bu çok rahat. Küçük bir odamız var, o kadar küçük değil ama Paris’teki zemin katta küçük bir oda işte. Trafiğin çok uzağında yaşıyorum, bu yüzden araba sesleri yok. Oldukça sessiz olduğu için kayıtlarımda iyi ilerleyebiliyorum. Gece çocuklarım uyurken, 23.00’ten 02.00-03.00’e kadar yazıyorum ve yatağa gidiyorum. Onlar okuldayken de çalışıyorum. Eve dönmeleriyle günüm doluyor. Sıradan bir kadın hayatı yaşıyorum.

‘First layd’lik fantastikti’

Politika, sanatçı ruhunuzu nasıl etkiledi?

Politika, beni hiçbir zaman hiçbir şekilde etkilemedi. Kocam cumhurbaşkanıyken bile metroya biner ve bir yerlere giderdim. Çünkü çok sosyal ya da politik bir yazar değilim, biliyorsun. Eski duygu türlerini ve eski şiir türlerini kullanıyorum. Şefkat ve nostaljiye çok bağımlıyım. Beni harekete geçiren şey buydu. Bu yüzden dünya siyasetinde zorlanmaya başladım. Hiç ilgilenmedim.

First lady’liği özlüyor musunuz?

Hayır. Gayet güzel zamanlardı. Eğlenceli olduğunu söyleyemem ancak fantastikti. 5 yıllık bir macera... Ama özlemiyorum. Medya, basın ve iş çok acımasızdı. Erkeğim (Sarkozy) için en korkunç şeydi. Büyük bir korkuydu ancak rahatladım.

Carla Bruni, eşi Nicolas Sarkozy’nin cumhurbaşkanlığı dönemindeki yaşamları için “5 yıllık bir maceraydı, ama özlemiyorum. Medya, basın ve iş çok acımasızdı” diyor.

‘En mutlu ânım Sarkozy ile aşkımın ilk 3 ayıydı’

Her şeyden öte evdeyken Sarkozy ve siz nasıl bir çiftsiniz?

Tipik bir çift gibi. Clash dinletirim ona, o da Elvis. Birlikte televizyon izleriz. Yemeklerimi kendim pişiririm ancak çoğu zaman tembelce makarna yapıyorum. Belki de önceki yaşamımda iyi bir şeyler yapmışımdır.

Sarkozy görevdeyken müzik üzerine çalışmak için ne kadar müsaittiniz?

Sorumluluklar yokken de tamamen aynıydı. Yükümlülükler günlük değildi. Bir hafta geçirir, sonra özgür olurdum. Ne zaman özgür kalsam eve hücum eder ve işe koyulurdum.

En mutlu ânınızı hatırlıyor musunuz?

Aşkın ilk 3 ayı... Hayatta sahip olabileceğin en iyi zaman. Sanki uçuyor gibisin; uyku yok, yemiyorsun, sadece harika. Bütün o siyasi şey benim için ikinci plandaydı.

Yeni Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron’u ve eşini tanıyor musunuz?

Hayır, onlarla henüz tanışmadım, ama güzel insanlarmış gibi görünüyorlar.