YURT ÖZEL | Ticarethane değil kulüp, şampiyonluk değil ruh!

YURT ÖZEL | Ticarethane değil kulüp, şampiyonluk değil ruh!

‘Borsada değil, arsada güzel’ söyleşi dizimizde bu hafta, Gençlerbirliği Genç Taraftarlar Derneği Başkanı Nedim Celasun'u ağırlıyoruz: 'Gençlerbirliği kuruluş felsefesi itibariyle emekçi karakterli bir kulüp. Cumhuriyet Ankarası'nın ilk zamanlarında ilerici gençler tarafından bağımsızlığını ilan etmiş, otoriteye başkaldırmış bir kulüp olarak doğuyor'

Tolga Kaan Ateşli

‘Borsada değil, arsada güzel’ söyleşi dizimizde bu hafta, Gençlerbirliği’nin muhalif taraftar gruplarından Ultras Kardeşler’i ağırlıyoruz. Geçtiğimiz hafta Sosyalist ADS’lilere yer verdiğimiz dizimizde, bu hafta da emekçi halkın toplumsal yaşam biçimini etkileyecek denli büyük bir araç haline gelmiş endüstriyel futbola karşı, tribünlerin halktan yana tavır alan, unutulmuş ya da görmezden gelinmeye çalışılan asi çocuklarına söz veriyoruz. Gençlerbirliği Genç Taraftarlar Derneği Başkanı Nedim Celasun ile beraberiz.


> Merhabalar. Öncelike sizi biraz tanıyalım...

Merhabalar. 1981 Ankara doğumluyum. 32 yıldır Gençlerbirliği taraftarıyım. Şu anda Gençlerbirliği Genç Taraftarlar Derneği Başkanlığı görevini yürütüyorum. Kocaeli Üniversitesi mezunuyum. Özel sektörde çalışan bir işçiyim. Evli ve bir çocuk babasıyım.

> Ankara nasıl bir şehir? Sosyal medyada son zamanlarda dönen 'Soğuk Ankara' esprileri doğru mu?

Ankara hala çok güzel bir şehir. Hala diyorum çünkü 25 yıldır şehrin dokusu değiştirilmeye çalışılıyor. Beton yığını haline getirildi... Cumhuriyet başkentine ait ne varsa yok edilmeye çalışılıyor. Ama yine de yok edilemeyen değerleri var şehrimizin. Dışarıdan hareketsiz, soğuk bir şehir olarak görünüyor olsa da Ankara'da yaşamayan bilemez bu kentin sıcaklığını. Soğuktur ama Gençlerbirliği atkısını takarsınız, sıcacık olur. Soğuktur ama stadları ateş gibi yanar. Ayazı meşhurdur ama insanı sıcacık duygular besler, candandır.

> Nasıl taraftar oldunuz, Gençlerbirliği tribünüyle tanışmanız nasıl oldu?

Babadan Gençlerbirlikliyim. Babam da 69 yaşında ve kendini bildiğinden beri kırmızı-kara sevdalısı. Ben de ilk maçıma yedi yaşında gittim. O gün bu gündür, bu armanın peşindeyim. Kardeşim de, eşim de, 10 yaşında kızım da Gençlerbirlikli. Yani aile geleneği bizde...

EŞİT VE ÖZGÜR BİR TOPLUM

> Hayata bakışınız, politik yaklaşımlarınız tribünle olan bağınızı nasıl etkiliyor?

Hayata bakış açım; insanların eşit ve özgürce yaşayabileceği bir toplum özlemiyle şekilleniyor. İnsanların paranın saltanatına mahkum olmadığı, temel ihtiyaçların eşit şekilde dağıtılacağı, açlık ve yoksulluk olmayan bir ülke istiyorum. Doğal olarak tribünle olan bağım da buna göre şekilleniyor. Haksızlıklara boyun eğmeden; insanların mutlu olacağı, söz hakkının olduğu, birileri istedi diye değil, hep beraber karar aldıkları ve uyguladıkları bir tribün ortamı için mücadele ediyoruz. Elbette ki endüstriyel futbol ilişkilerinde zor bir durum ama lokal olarak Gençlerbirliği tribünlerinde bunu uygulamaya çalışıyoruz.

KADIN TARAFTAR SAYIMIZ OLDUKÇA FAZLA



> Gençler tribünlerini kimler oluşturuyor?

Gençlerbirliği isyanla kurulmuş bir kulüptür. Ankara sultanisi olarak bilinen bugünkü adıyla Atatürk Lisesi öğrencilerinin beden eğitimi öğretmenlerinin kurduğu takımı beğenmeyip kendi takımlarını kurmasıyla başlıyor tarihimiz. İsyan var özü itibariyle. Bugün de 1923’te yanan o ateş, tribünlerde yanmaya devam ediyor. Boyun eğmeyen, haksızlığa susmayan insanlardan oluşuyor tribünümüz. Öğrenciler, işçiler, akademisyenler, emekliler, işsizler... Yani her kesimden insanımız var. Kadın taraftar sayımız oldukça fazla. Ama en önemlisi geleceğimiz, çocuk taraftarlarımız her geçen gün artıyor.

> Kara-Kızıl ne zaman, nasıl yola çıktı? Ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

Ben 32 yıldır maçlara gidiyorum. 25 yıldır tribünün organizasyonunda yer alıyorum. Şu anda Gençlerbirliği Genç Taraftarlar Derneği çatısı altında faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Derneğimiz daha çok yeni iki yıllık bir oluşum. Yıllardır tribünde olan arkadaşlarımızın bir araya gelerek oluşturduğu bir organizasyon. Kurumsallaşma çalışmaları devam ediyor. Derneğimizin tribün grubu ise Ultras Kardeşler. Ultras Kardeşler ismini de 2008 yılından bu yana kullanıyoruz.

BİZDE 'REİS, AĞA, BEY' YOK

> Grubunuzun tribüne yaklaşımı nasıl? Tribün grubunuz için neyi ifade ediyor?

Özü itibariyle muhalif bir grubuz. Genel tribün anlayışının dışında bir yapımız var. Mesela 'reis, ağa, bey' gibi sıfatları kullanmıyoruz. Kesinlikle rantsal işlere bulaşmıyoruz. O niyette olanlar da zaten bize yaklaşamıyor. Herkesin fikri alınıyor, herkesin söz hakkı var. Tribünde küfür yasak! Şiddete izin vermemeye çalışıyoruz. Bizim için taraftarlık, futbolun güzelliklerini yaşamak ve armamızın varlık mücadelesine katkı sağlamak. Yani düşünün aynı işyerinde çalışan insanlarız, aynı okulda okuyan öğrencileriz ya da aynı mahallede yaşayan insanlarız. Hepimiz aynı hayat şartlarıyla mücadele ediyoruz. Asgari ücretle veya biraz fazlasına çalışan insanlarız. Faturalarla boğuşuyor, ay sonunu getirebilmek için çaba sarf ediyoruz. Bir gün maç oluyor ve sizinle aynı durumda olan birisine sırf başka takımı tutuyor diye küfür ediyorsunuz ve şiddet uyguluyorsunuz... Biz bunu reddediyoruz. Kapitalist düzenin insanlara dayattığı bu anlayışı kabul etmiyoruz. Tribünde beraber mutlu olmayı, beraber üzülmeyi tercih ediyoruz. İnsanların bireyselliğe mahkum edilmeye çalışıldığı bu lanet düzende, toplumsallığı ön planda tutuyoruz.

> Futbol toplum için ne anlama geliyor ya da ne anlama gelmeli?

Futbol Türkiye’de birçok insan için hayatının bütünüymüş gibi algılanıyor. Tuttuğu takımla yatıp kalkıyor insanlar. Hayatlarının merkezine takımlarını koyuyorlar... Bu konuda ağır bir fanatizm hastalığı var. Tam da sistemin istediği bir şey bu. İnsanları ayrıştırmak sistemin işine geliyor ve futbolu da bu amaçla kullanıyorlar. Aslında toplumsal olarak insanların kolay ulaşabildiği, eğlenebildiği alanlar haline gelmeli. Bu sistemde pek mümkün gözükmese de elbet bir gün o günler gelecek. 

ARSADA GÜZEL OLACAĞI GÜNLER İÇİN...



> Grubunuzun endüstriyel futbola karşı tutumu nedir?

Endüstriyel futbolu reddeden bir grubuz ama sonuçta bu sistemin içinde maçlara gidiyoruz. Sürekli eleştirilerimizi yapıyoruz. Sistemin yarattığı pislikleri anlatmaya çalışıyoruz. Ama çok iyi bildiğimiz bir şey var. Kapitalist sistem değişmeden endüstriyel futboldan da kurtulamayacağız. Futbolun borsada değil arsada güzel olduğu günleri yaratabilmek adına umutla mücadele ediyoruz. Hayatın her alanında endüstriyelleşen ilişkiler futbolda çok fazla göz önünde. Birilerinin çıkıp buna dur demesi gerekiyor. Biz de grup olarak üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz.


> Sizin gibi düşünen diğer taraftar gruplarıyla birliktelikleriniz oluyor mu?

Evet. Bir çok taraftar grubuyla görüşüyoruz. Ortak çalışmalar yapıyoruz. Ama bizim gibi düşünen ve tribünde etkili güç halinde olan taraftar grubu sayısı maalesef az. Bir çok grup var ama kendi tribünlerinde söz hakkı tanınmıyor. Ranta bulaşmış, kişisel menfaatleri üst düzeyde olan gruplar, bizim gibi düşünen diğer takım taraftarlarına söz hakkı vermiyor. Bizde durum biraz farklı. Biz etkin bir grubuz. Yıllardır süregelen bir mücadelemiz var. Niteliklerimizi kaybetmeden devam etmeye çalışıyoruz. Benzer nitelikte olan tribün gruplarıyla, özellikle Passolig sisteminin iptali ile ilgili dava sürecinde sürekli bir araya geldik. Birçok etkinlik düzenledik. Ara sıra yine yan yana geliyoruz.

TRİBÜNÜ YOZLAŞTIRMAK İSTEYENLER VAR



> Gençlerbirliği çok zorlu koşullarda kurulan, emekçi karakterli bir takım olarak biliniyor. Şu an nasıl?

Gençlerbirliği kuruluş felsefesi itibariyle emekçi karakterli bir kulüp. Cumhuriyet Ankarası'nın ilk zamanlarında ilerici gençler tarafından bağımsızlığını ilan etmiş, otoriteye başkaldırmış bir kulüp olarak doğuyor. Bugünlere gelmesinde sayısız kahramanın çok büyük emeği var. Antrenmanlara yürüyerek giden, deplasmana gidilecek bileti kendi cebinden alan futbolculardan oluşuyor. Başka takıma giderken transfer ücretini kulübe bağışlayan insanların takımı Gençlerbirliği. Ama maalesef hayatın her alanında olduğu gibi yozlaşma etkisini gösteriyor. Endüstriyel ilişkiler kulüpte de tribünlerde de ortaya çıkıyor. Niteliklerimiz erozyona uğramaya devam ediyor. Buna karşı dik durmaya çalışıyoruz. Biz olduğumuz sürece de karakterimizi kaybetmeyeceğiz.



ŞAMPİYONLUK DEĞİL KARAKTER ÖNEMLİ

> Takımın ve tribünlerin şu anki durumu hakkında biraz bilgi alalım ve daha iyi bir Gençlerbirliği, daha iyi bir futbol için ne gerekiyor, biraz onu konuşalım isterseniz...


Takımımız geçen sene adı 'İlhan Cavcav Sezonu' olan Süper Lig’den 1. lige düştü. Çok ağır bir travmayla karşı karşıya kaldık. Kulübümüzün adı hiç yakışmayacak polemiklerle anıldı. Rakip takımlarla uğraşan, nitelikleri erozyona uğrayan bir takım haline geldik. Yönetimsel hatalar, endüstriyel ilişkiler takımın isminin önüne geçti. Bu sene yeniden Süper Lig'e çıkıyoruz. Ama bizim gibi sportif başarıya değil, niteliğe önem veren bir taraftar topluluğu için şampiyonluklardan daha önemli meseleler var. Karakter daha önemli... Alt yapı, gençlerin sporla bağlarının kurulması, nitelikli sporcuların yetiştirilmesi daha önemli. Kulüplerin şeffaf şekilde yönetilmesi, armaya gönül verenlerin söz sahibi olması daha önemli...

> Son olarak Gençler taraftarlarına ve futbol severlere, endüstriyel futbola dair ne mesaj vermek istersiniz?

Futboldan daha da önemlisi, sporun; herkesin ulaşabildiği, toplum sağlığına ve gelişimine direkt katkısı olacak şekilde yapılandırılması gerekiyor. Para babalarının yönetiminde halktan uzaklaştırılmasına engel olmak gerekiyor. Futbolun bir ticaret alanı değil, amatör ruhla topluma mal olması gerekiyor. Bu, sistem değişmeden mümkün gözükmüyor. Futbolun borsada değil arsada güzel olduğu yarınlarda hep beraber olmak dileğiyle!