Ahlaksız teklif

AKP’nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu “Başkanlık” önerisi, medyada hak ettiği yeri göremedi. Manipülatif haberlere meraklı medya için Apo’nun gizli tanık olduğu iddiası daha heyecan verici gelmiş doğal olarak. Konu bu değil ama yine de birkaç cümle etmeden geçmeyelim.

Apo’nun 2008’deki “Ergenekon savcısı beni dinlesin” mealindeki sözlerine dayanılarak bu iddia ortaya atıldı. Ama Apo daha sonra, 9 Ocak 2011’de, bu sözleri geri aldığı gibi “Asıl Gladio’nun çözümü istemeyen kesimleri dışarıda bırakılmıştır ve AKP bunlarla uzlaşmıştır” dedi. Yine 29 Haziran 2011’de Karayılan, Apo’nun sözlerini daha da ileri taşıyarak, Hasan Cemal’e ilginç açıklamalar yaptı ve “Ötüken” adlı yeni bir örgütlenmeden söz etti. Yani Öcalan açıklama yapmak istiyorsa siyasi duruşu nedeniyle ‘gizli tanık’ olmayacağı gibi eğer açıklama yapmaya niyetlense büyük olasılıkla “Yeşil Ergenekon” ile ilgili açıklama yapmayı tercih ederdi, diye düşünüyorum. Hele ki; KCK adı altında operasyonlar sürerken…

CHP’nin ise gündemi AKP’nin ‘başkanlık sistemi’ önerisi yerine bu konuya çekmesi siyaseten de stratejik olarak da tuhaf. Çünkü AKP, fiilen kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırmış, çoğunluk diktasını fütursuzca hayata geçirmiş ve ‘başkanlık’ adı altında bir diktatörlük yönetimi kurmuş olmasına rağmen bununla da yetinmiyor. Bu fiili diktatörlüğü, yeni yetkiler de ekleyerek ‘Başkanlık’ sistemi adı altında ‘meşru’ hale getirmeye çalışırken, CHP’nin önceliğinin tam da bunu anlatmak olması gerekmez mi?

Burada mesele “Başkanlık” sisteminin kendisi değil. Önemli olan Başkanlığın, diğer kurum ve değerler sistemi ile birlikte nasıl bir yapıyı inşa edeceği. Örneğin TEPAV çalışmasında on ülke karşılaştırıldı. Bu ülkeler, üç hükümet sistemi türünün en bilinen örneklerinden seçildi. Başkanlık kategorisini ABD, Güney Kore, Venezüella; yarı başkanlığı Finlandiya, Fransa, Portekiz, Rusya ve parlamenter sistemi İngiltere, Macaristan, Türkiye temsil etti.

Yürütmenin başı olarak, parlamenter sisteme sahip olduğu bilinen İngiltere, Macaristan ve Türkiye’nin başbakanları, başkanlık veya yarı başkanlık sistemi ile yönetilen diğer ülkelerin devlet başkanlarının yetkileri karşılaştırıldı.

-Aynı sisteme sahip olan ülkelerde, yürütmenin başının yetki temerküz endekslerinde önemli farklılıklar olabiliyor. Farklı sistemlerle yönetilen ülkelerin sistemlerine bakıldığında da güç farklılıkları olabildiğini söylemek mümkün… Örneğin, Türkiye başbakanının yetkileri, yarı başkanlık ile yönetilen Finlandiya ve Portekiz’den daha fazla.

- Hak ve özgürlükler açısından bir kıyaslama yapıldığında ise Türkiye, Finlandiya ve Portekiz’in çok gerisinde bulunuyor.

- Yarı başkanlık sistemi ile yönetilen Fransa’nın başkanının yetkileri Türkiye başbakanından çok daha fazla. Buna rağmen hak ve özgürlükler de Fransa’da Türkiye’den daha fazla.
Erdoğan, bu olgulara rağmen yetinmiyor. İhtirasa gömülmüş siyasi hedefi aslında tek.  2023’ün ‘son model’ diktatörü olmak istiyor. Kendilerini milletin vekili olarak değil, başkanın emirlerini yerine getirmekle yükümlü gören adamlarının hazırladığı öneri, tam bir ahlaksız teklif… Bir de “kabul görmezse geri çekeriz” diyorlar, pişkince. 

Öte yandan, önerilenlere tek tek bakarsanız, bir iki madde dışındakilerin neredeyse tamamındaki yetkileri Erdoğan’ın zaten kullandığını görürsünüz. Parlamenter sistemin tamamen dışlandığı, parlamentonun işlevsiz kılınarak göstermelik hale dönüştüğü öneride başkana da parlamentoyu fesih yetkisi veriliyor. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki vahim engellerle, yüzde 10 barajını da eklerseniz, Evren’in yetkileriyle bile yarışacak bir başkanlık sistemini öneren bu faşizan zihniyeti teşhir etmek muhalefetin öncelikli konusu olmalıydı.

Özellikle CHP, demokratik bir sistem için kamuoyu yaratmak yerine, dikkati üniter yapı üzerine çevirerek, tartışma zemininin ‘demokratikleşme’den çıkıp ‘milliyetçiliğe’ kaymasının AKP’nin ekmeğine yağ sürdüğünü acilen fark etmeli.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar