Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli

İdeolojik Samimiyet

Başbakan Erdoğan artık Rabia işareti yapmıyor ve darbeci Sisi'ye saldırmıyor.
Emevi Camisi’nde namazı ve 'Esed'i unuttu.
Irak'ta her gün ölen onlarca insanı, Arakan, Uygur ve şimdi Kırım Müslümanlarını hatırlamak istemiyor. Gazze ve Hamas'ı ise, onunla birlikte yandaş medya da unuttu.
Tıpkı 22 yıldır Ermeni işgali altındaki Müslüman Karabağ'ı unuttukları gibi.
Her şey çelişki. Her şey yüzeysel.

Tunus'ta halk ayaklandı, asker darbe yaptı ama herkes o ülkede demokrasinin zaferinden söz etti. Üç yıl sonra İslamcı Nahda'nın iktidarı çöktü ve herkes Tunus 'devrimini' unuttu. Çünkü binlerce Tunuslu genç savaşmak için Suriye'ye gitmiş ve yüzlerce Tunuslu genç kız onlara seks hizmeti vermek için oralara taşınmıştı.
Tunus halkı gerçeği gördü.

Mısır'da halk ayaklandı ve askerler Mübarek'i devirdi. Herkes 'demokrasi devrimini' yüceltti. Ancak bu devrim ile iktidar olan Müslüman Kardeşler bir yıl dayanabildi. Halk ayaklandı ve askerler bu kez Mursi'yi içeri attı. Başbakan Erdoğan kıyameti kopardı ve Sisi ile birlikte El-Ezher Şeyhi’ne ağır saldırılarda bulundu. Ama Erdoğan'a en büyük darbeyi, Suriye konusunda stratejik müttefik Suudi Kral vurdu. Hazretleri hem Sisi'yi destekledi hem de Sisi'nin düşmanı ve Erdoğan'ın ideolojik ve mezhepsel  müttefiği Müslüman Kardeşler’i terörist ilan etti.

Erdoğan'ın bölgedeki en önemli müttefiği Katar Şeyhi Hamed, geçen haziranda Washington'un bir işaretiyle, görevini yakışıklı oğluna bırakmak zorunda kaldı.
Çünkü Suriye'de başarısız olmuş ve Suudileri çok kızdırmıştı.

Suriye'de ise Hamed ve Erdoğan'ın müttefiği silahlı gruplar tüm bölgesel ve uluslararası desteğe rağmen Esad'ı devirememiş ve deviremediği için de şimdi birbirlerini boğazlıyorlar.
Hepsi Müslüman, hepsi de Sünni.
Üstelik, henüz iktidar bile olmamışlardı.

Peki, Libya'da durum ne?
Tam anlamıyla kargaşa! Ülke iç savaş ve parçalanmanın eşiğinde. NATO'nun işgali ile yerle bir edilen ülkede, demokrasi hiç kimsenin umurunda değil. Dikkat ederseniz, artık hiç kimse Libya'yı konuşup yazmıyor. Örneğin; geçen hafta ülkede sessiz bir darbe oldu ama hiç kimse ilgilenmedi. Parlamento 120 olan anayasal çoğunluğu sağlamadan Başbakan Zeydan'ı görevden aldı ve önceden anlaştığı savunma bakanını onun yerine atadı. Almanya'ya kaçan Zeydan ‘Müslüman Kardeşler’i darbe yapmakla suçladı. Mısır'da Sisi'nin darbesine kıyameti koparanların her nedense Libya darbesinden haberi bile olmamıştı!
Ukranya ise başka bir hikaye. Birileri orası için kıyameti koparmış ve 'Üçüncü Dünya Savaşı' hazırlıklarına başlamıştı. Oysa Ukranya'da demokratik bir şekilde seçilmiş bir hükümet vardı ve parlamento askerle anlaşarak; sokaklara dökülen ırkçı, faşist ve bağnaz Müslüman ve Hıristiyan grupların istekleri doğrultusunda bu hükümeti devirmişti. 'Özgürlük ve demokrasi savunucusu' ABD ve AB bir kez daha ne denli iki yüzlü olduğunu kanıtlamıştı.
Tıpkı Irak, Afganistan ve son olarak Suriye'de kanıtladığı gibi.

Şimdi de Kırım'ı bahane ederek, bölgesel ve uluslararası ortamı gerginleştirmeye çalışıyorlar. Suriye'de çuvallayanlar şimdi Rusya'dan Ukrayna ve Kırım'da intikam alabilmenin hesabını yapıyorlar. Tüm tarihi pislik ve iğrenç tezgahlarla yazılmış olan emperyalist ülkeler asla huylarından vazgeçmez ve vazgeçmeyeceklerdir.
İşte size başka bir örnek.

Orta Afrika Cumhuriyeti. Birçok Afrika ülkesinde olduğu gibi, burada da hep kargaşa vardı. Mart 2013'te çoğunluğu Müslüman olan silahlı gruplar darbe yaparak Hıristiyan başkanı devirdiler. Başbakan Erdoğan 'darbeye darbe' demedi. Ülke hızla iç savaşa sürükleniyordu. Bunu gerekçe gösteren Fransa, askerini ülkeye gönderdi ve çoğunluk olan Hıristiyan silahlı gruplara arka çıktı. Onlar da Müslümanlara karşı katliamlara başladı. Başkent Bangi'de 200 bin kadar olan Müslümanlardan bugün yalnızca bin kadarı kaldı. Kaçan kaçtı, diğerleri hunharca öldürüldü.
AKP Hükümeti ise şaşırtıcı bir şekilde başından beri sessiz.
Yoksa Başbakan Erdoğan'ın haberi mi yok?

Somali'deki Müslümanlara gösterilen ilgi onlardan esirgenmişti.
Söylüyorum ya; her şey çelişkili, her yerde samimiyetsizlik.
Suriye'de Türkmenlere her türlü desteği vererek örgütleyen ve onlara TIR'lar dolusu SIR gönderen Ankara, yeni dost ve müttefik Barzani'yi kızdırmamak için, Iraklı Türkmenleri artık hatırlamıyor.
Şimdi ise ‘Kırım Tatarları’nı sahipleniyor ya da öyle görünüyor.
Bir zamanlar Çeçenleri sahiplendiği gibi.
Bir zamanlar Gülen Cemaati’ni sahiplendiği ve birlikte çok iş yaptığı gibi.
Varın siz düşünün bu çelişkilerin neden ve sonuçlarını!
Ama işin ideolojik köken ve derinliğini asla unutmayın.

Önceki ve Sonraki Yazılar