Syriza ve Avrupa'nın geleceği



Yunanistan’da iktidara gelen sol koalisyon partisi Syriza’nın AB ile yapacağı müzakerelerin ritmi ve sonuçları AB’nin kaderini ve Avrupa’daki politik dengeleri etkileyecek gibi görünüyor.

Süreğenleşen ekonomik kriz ve AB’nin teknokrat/neo-liberal politikalarının Avrupa genelinde yarattığı işsizlik ve yoksullaşma AB’nin meşruiyetini halklar nezdinde dibe indirmiş durumda. Radikal sol ve aşırı sağ hareketler Brüksel’in çöküntünün başlıca sorumlusu olduğu konusunda hemfikir.

Syriza’nın önündeki iki yol var. İlki ve radikal olanı Yunanistan’ın borçlarını ödemeyi reddetmesi, önce Avrupa Para Birliği’nden (APB) sonra gerekirse AB’den çıkmak. Bu, muhtemel ama düşük bir ihtimal. Kuvvetle ihtimal olan ikinci yol, her iki tarafın kısmı tavizlerle sürdüreceği iniş çıkışlı uzun bir süreç.

AB, Yunanistan’ın APB’den çıkmasına beş yıl öncesine göre çok daha hazırlıklı. Ancak, bu durum İtalya, İspanya ve Portekiz’i de etkileyerek Euro bölgesinin çöküşünü tetikleyebilir. APB, oluşumundan beri çeşitli krizlerle karşılaşmıştı ama bu kez sorun politik.

Yapılan yorumlara balkırsa, Syriza ve AB önce sürecin pazarlıklar ve tavizlerle sürecek uzun bir süreç olacağı konusunda uzlaşacaklar. Syriza’nın iktidar ortağı olarak borçları ödemeye ve kemer sıkmaya tamamen karşı olan To Potami yerine aşırı sağcı ANEL’i tercih etmesi bu yöndeki ilk ve çok önemli işaret. Bu arada, Syriza’nın radikal bir sol parti değil, sosyal demokrat-popülist bir hareket olarak anlaşılması analizler ve beklentiler açısından yerinde olur.

Syriza’nın meşruiyetini koruması ve tabanını memnun edebilmesi için AB’nin tavizler vermesi şart. AB bunun farkında ve kısmi tavizler vermeye hazır, bir bakıma mecbur. Bu bağlamda, borçların yeniden yapılandırılmasını, vadelerin uzatılmasını tartışmaya açık. Bunun karşılığında Syriza’nın reformlar konusundaki katı tutumunu gevşetmesini talep edecek. Syriza’nın kamusallaştırma, kamu harcamalarının arttırılması, kamu istihdamın arttırılması, asgari ücretin arttırılması vd. konularda aşırıya gitmeyeceğini garanti etmesi beklenecek.

İşin tuhafı, Almanya’nın dayattığı tasarruf politikalarının yarattığı ekonomik durgunluk AB içinde büyük tepki yaratmış durumda ve Syriza bu noktada AB’nin kimi neo-liberal politikaları gevşeterek ekonomik büyümeyi sağlayacak bir dönüşüme imkan verecek bir şans olarak görülüyor. Uyguladığı ödünsüz tasarruf politikaları ile AB’yi neredeyse 90’larda Japonya’nın yaşadığı türden deflasyon-büyüyememe sarmalına sokan Merkel, sermaye sınıfının bundan artık rahatsız olduğunun farkında. AB ve Merkel, neo-liberal politikaları gözden geçirmenin zamanının geldiği görüyor ve bu nedenle Syriza konusunda provokatif yorumlardan kaçınıyor. Yani, Syriza, AB ve APB’yi kurtarabilir!

Syriza’nın düzenin izin vereceği sınırların içinde veya ötesindeki kazanımlarına en çok radikal sol hareketler ve en az onlar kadar Avrupa’daki aşırı sağ partiler sevinecektir. Syriza’nın başarısı söylemlerini doğrulayacak ve seçmen desteğini artıracak.

İlginçtir ki, Syriza’nın başarısından hoşlanmayacak olanlar ise sağ partiler ve onlardan daha çok iktidar ya da iktidar ortağı olan sol/liberal partiler olacaktır. Örneğin Fransa’da ve İtalya’da iktidardaki sol partiler Syriza’nın başarısından pek memnun değiller. Bu partiler gerek partileri içindeki sol kanattan gerekse muhalefetteki sol partilerin bundan yararlanmasından pek hoşnut olmayacaklar. Almaya’daki koalisyon ortağı SDP’nin Syriza’ya soğuk mesajı ile muhalefetteki Sol Parti’nin Syriza’yı yoldaşça selamlayışı bunun bariz göstergesi.



Önceki ve Sonraki Yazılar