Taksim'i ben aldım!..

(Bundan tam iki yıl önce...) Taksim Meydan’ına girerek Taksim’i devraldım...

Halbuki daha evvel hükümeti ve başındaki Tayyip Erdoğan’ı defalarca uyarmıştım. Beni dinlemediler. Dahası, küstahça tehdit ettiler. Laftan anlamıyorlardı... Her dilediklerini yapabileceklerini sanıyorlardı...

Nihayet nefes alamadığımız şu İstanbul’un güzelim Gezi Parkı’nı da kendilerine arpalık bir alışveriş merkezine çevirmeye kalkıştıklarında, artık sinirlerim tepeme fırladı...

Vakit gece yarısını geçmişti. Giyindim. Evden çıktım. Köprüye doğru ilerlemeye başladım. Etrafımda benim gibi binlerce insan vardı. Sabahın saat 4’ünde uzaktaki evlerin balkonlarına çıkmış halk bana el sallıyor, sevgilerini ve dayanışmalarını göstermek için ışıklarını yakıp söndürüyordu. Ben de onlara el salladım. Elimi yumruk yapıp slogan atmaya başladım.

Etraftaki herkes sloganlarıma katılıyordu.

***

Beşiktaş’a ulaştım.
Taksim’i devralmak üzere yürümeye başladım. Maçka Parkı’ndan, İnönü Stadı’na, oradan Gümüşsuyu’ndaki parka, Setüstü’ne, Cihangir üzerinden İstiklal Caddesi’ne geçtim.

Ortalık polis kaynıyordu. Durmadan, her yere gaz atıyorlardı. Epey yorgundum. Hiç uyumamıştım. Lakin asabım bozuktu. Üstelik Taksim Meydanı’nı devralmaya kararlıydım.

Bir arkadaşımı, Emrah’ı gördüm. Gaz bombası yüzünden köprücük kemiği kırılmıştı. Kolu askıda, yine gelmişti Beyoğlu’nun ara sokaklarına. O ve diğerleri barikat kuruyordu...

***

İnsanların arkasında birikebileceği barikatların inşası çok önemli bir husus...

Defalarca üzerime gaz attı polis. Kafamı korumak için bir baret taktım. Artık gözlerim yanmıyordu. Gençler bir sürü formül bulmuş, sağ olsunlar. Hele Büşra’nın verdiği sıvıyı sürünce suratıma, manevi bir huzur bile buldum. Maskem de vardı.

Barikatın arkasında insanlar çoğaldıkça çoğaldı.

Taksim Meydanı’nı devralmak için yürümeye başladım. Günlerdir halka zulüm eden polis benim kararlılığımı görünce kaçmaya başladı. Kaçarken bile gaz atıyorlardı...

Taksim’e çıktım. Meydanı devraldım.
Orası şimdi benim...

***

İktidarın tepesindeki adamın her gün horladığı, ekranlardan gözünün içine baka baka aşağıladığı, sıradan, şan ve şöhret sahibi olmayan, kıt kanaat geçinen, her gün muktedirler tarafından itilen kakılan ben, polisin yoldan çevirip artistçe kimlik sorduğu ben, Hakan Gülseven, bütün bunları yapabildim. Çünkü yanımda benim gibi yüz binler vardı...

Artık 44 senelik yaşamımda hiç olmadığım kadar cesurum. Haklı olduğum sürece, istediğim zaman, sırtımı arkadaşlarıma, benim gibi yüz binlere yaslayarak Taksim Meydanı’na çıkıp orayı devralabileceğimi biliyorum.

***

Ben bilinçli hayatım boyunca 1 Haziran 2013 gününü yaşamayı beklemiştim. Yaşadım.

Yine bilinçli hayatım boyunca, “Bu halktan hiçbir şey olmaz!” diyenlere karşı devrimi savunmuştum. Devrimin olabileceğini gördüm. Dahası, “Olmaz!” diyenlere de gösterdim.

Evet, pek çok sorunumuz var. Örgütsüzlük ve kendiliğindenlik büyük bela. Ama artık onu da aşabileceğimi biliyorum. İşim kolaylaştı. Sokaktaki yüz binlerce insan, örgütlü olmak gerektiğini çok iyi anladı çünkü.

Şimdi o meydanlara daha örgütlü nasıl çıkılacağını hesap etme zamanı... Sadece meydanların değil, iktidarın da gerçek sahipleri tarafından, emekçi halk tarafından nasıl devralınacağını düşünme zamanı...

***

Ve sen Tayyip Erdoğan!
Sen bittin!

Ekranlardan o her zamanki üslubunla atıp tuttuğun her şey yıkıldı!
Bak, seni bu köşeden ikaz etmiştim. “Bu halk Sultan Abdülhamid’i kulağından tuttuğu gibi tahttan indirmiş bir halktır,” diye hatırlatmıştım. Sen hiçbir şeyi anlamadın...
Kendini çok güçlü sandın...

Halbuki sen iktidarı, benim Taksim Meydanı’nı devraldığım gibi almadın ki. Denizleri, Mahirleri, İboları, Erdal Erenleri, Necdet Adalıları bir bir toprağa vererek gelmedin iktidara.
Senin ardında bıraktığın bir direniş tarihi yok. Sadece takiyye var. Süpürülmemek ve kullanılmak üzere yol verilmiş sana.
O yüzden benim karşımda çok güçsüzsün.
Yani, demem o ki, bir daha bana konuşurken dikkatli konuş. Asabım bozulunca neler yapabildiğimi gördün.
Bir daha yaparım!..

Not: Bu yazı, 3 Haziran 2013 tarihinde yayınlanmıştı. Büyük Haziran Ayaklanması’nın yıldönümünde, birlikte başardığımız herkese saygıyla, bir daha...

Önceki ve Sonraki Yazılar