Tapeler imha mı edildi?

“17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet operasyonunun temel delileri arasında sayılan telefon dinlemelerinden elde edilen tapeler imha mı edildi?”
TBMM Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu Başkanı Hakkı Köylü, elimdeki belgeye göre 09 Ocak 2015 tarih, “48474008-130” sayılı resmi yazı ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ses kayıtlarından elde edilen tapeleri gönderdi ve CMK 135’e göre işlem yapılmasını istedi.

CMK’nın “İletişimin  tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasını” düzenleyen 135. maddesi “Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamayacağını, kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması halinde alınan kayıtların derhal yok edileceğini” hükme bağlıyor.
AKP’li Başkan Köylü, komisyon raporunu “aklama” yönünde vermesinin ardından bu maddeye dayanarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan resmi yazı ile orijinal ses kayıtlarından elde edilen tapelerin “yok” edilmesini istiyor.
Kendi yapamadığını savcıya yaptırmak istiyor.

***

Peki ne var o tapelerde?
Muammer Güler ile oğlu Barış Güler; Zafer Çağlayan ile oğlu Salih Kağan Çağlayan arasındaki telefon görüşmelerine dair orijinal ses kayıtları ve bunların Adi Tıp Kurumu tarafından “montaj olmadığı kanıtlayan tapeler var.
O kayıtların detaylarına birlikte bakalım...
Muammer Güler ile Barış Güler’in arasında geçen toplam 13 iletişim kayda alınmış. Savcılıktan bu tapelerin yok edilmesi isteniyor.
Baba ile oğlu arasındaki telefon trafiğinde Rıza Sarraf’ın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçirmek istedikleri yakınlarıyla ilgili konuşmaların yanı sıra Sarraf hakkında istihbari çalışma olup olmadığına dair karşılıklı görüş alışverişi de bulunuyor.
17 Aralık’ta gerçekleşen operasyon sırasında Barış Güler’in, o dönemde İçişleri Bakanı olan babası Muammer Güler’i arayıp rezidansında arama yapıldığını bildiren telefon görüşmesi tapeleri de yok edilmesi istenenler arasında...
Rezidansta çok sayıda para kasalarının da bulunduğu o ünlü konuşmayı fezlekeden anımsamakta fayda var:
Barış Güler: 6 buçukta geldiler Celal Kara diye bir savcı arama kararı çıkarmış.
Muammer Güler: Ne var oğlum senin evinde.
Barış Güler: Hiçbir şey yok baba.
Muammer Güler: Para ne var.
Barış Güler: Kendi param üç beş kuruş kalan param.
Muammer Güler: Kaç para?
Barış Güler: Sen biliyorsun
Muammer Güler: Kaç lira oğlum?
Barış Güler: 1 trilyon civarı param var o kadar.
Muammer Güler: Evet evet. Tamam oğlum. El koydular mı paraya ?
Barış Güler: Yok arama yapıyorlar.
Muammer Güler: Senin şimdi anladığım kadarıyla Rıza Zarrab ile bir rüşvet ilişkisinden bahsediyorlar. Diyeceksin ki bir danışmanlık ilişkim var. Gayrı resmi danışmanlık yapıyorum. Benim alacaklı olduğum dayımın oğlu bunların yanında çalışıyor. Onun bana borcu var senetlerimiz de var.

***

Zafer Çağlayan ile oğlu Salih Kağan Çağlayan arasında geçen konuşma tapesi sayısı ise sadece 1. Bu görüşme de şöyle yansımıştı fezlekeye:
Kaan Çağlayan: “...”
Zafer Çağlayan: “efendim oğlum“
Kaan Çağlayan: “Mesaj attım sana”
Zafer Çağlayan: “duymuyorum oğlum”,
Kaan Çağlayan (Mesaj attım sana”
Zafer Çağlayan: “ha gelmedi şimdi bakacağım”
Kaan Çağlayan: “Tamam o zaman öptüm seni”
Zafer Çağlayan: “Okey oğlum .. iyi misin?
Kaan Çağlayan: “Yani iyiyim... Yani Yani ...”
Zafer Çağlayan: “yani iyi anlamadım neyse”
Kaan Çağlayan: “Yani”
Savcılığın ilk fezlekesinde bu konuşmaya ilişkin şu ilginç yorum yapılıyordu:
“Görüşmeden, Rıza Sarraf’ın gönderdiği rüşvete dair paraların Mohammadsadegh Rastgarshıshehg (Sadık) tarafından Salih Kaan Çağlayan’a ulaştırılmasının hemen akabinde, Salih Kaan Çağlayan’ın babası Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a diğer iletişim araçlarıyla mesaj attığı, fakat babasının mesajı görmediğini düşünerek arayıp (ÖZELLİKLE SESİNİN ANLAŞILIR OLMAMASINA ÖZEN GÖSTEREREK) mesaj attığını söylediği, bahse konu rüşveti teslim aldığını ima eder şekilde “öptüm seni” dediği, Zafer Çağlayan’ın da “iyi misin” şeklinde gelen para durumunu imalı bir şekilde sorduğu, Salih Kaan Çağlayan’ın da “yani iyiyim … yani yani” diyerek imalı bir şekilde gelen paranın idare eder durumda (iyi durumda) olduğunu ima ettiği, Zafer Çağlayan’ın da “yani iyi anlamadım neyse” diyerek konuyu geçiştirmek suretiyle görüşmeyi sonlandırdığı anlaşılmıştır”

***

Komisyon Başkanı daha önce bu kayıtları soruşturma sonunda “imha” edeceğini açıklamış, CHP’li Komisyon Üyeleri ile hukukçu kökenli milletvekilleri İlhan Cihaner ve Ali Özgündüz’ün Meclis Başkanlığı’na başvurusu üzerine savcılığa göndermek zorunda kalmıştı.
Siyaseten sorumluluk almak yerine işi savcılığın yapması AKP yönetimi tarafında daha uygun bulunmuştu.
Cumhuriyet Başsavcılığının Köylü’nün yazısı uyarınca geçtiğimiz günlerde 14 tapeyi imha ettiği ileri sürülüyor.

***

Komisyon üyesi CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger, benzer duyumların kendilerine de geldiğini belirtirken, “Savcılık suç delili niteliği taşıyan tapeleri imha etmiş ise suç işlemiştir” diyor.
Sarraf’ın görevden aldırdığı iddia edilen ve meslekten ihraç edilen Emniyet Müdür Yardımcısı Orhan İnce’nin müşteki olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yaptığını anımsatan Aksünger şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu başvuru ortada iken bu deliller nasıl yok edilir? Muammer ve Barış Güler suçlanan isimler arasında. Çağlayan ve oğlu da öyle. Bunlar şüpheliler ve sanık vaziyetindeler. İnce Anayasa Mahkemesi’ne mağdur sıfatı ile başvuru yaptı. Yüksek mahkeme İnce’nin başvurusu üzerine davanın yeniden görülmesini isterse ne olacak? Bu deliler yok edilirse bu dava nasıl görülecek? Yargıtay kararları var. Buna rağmen tapeler imha edilmişse bu skandaldır. Savcılık derhal açıklama yapmalı ve tapelerin akıbetini kamuoyuna açıklamalıdır. Ayrıca diğer CD’ler ve medyalar da Meclis’te gizli belge statüsü ile kayıt altına alınmıştır: Gerektiğinde onlar da mahkemeye delil olarak sunulabilecektir.”
Kamuoyu halen suç delili niteliğini yitirmeyen tapelerin imha edilip edilmediği noktasında aydınlanmayı bekliyor...
Bakalım İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bu iddialara ne yanıt verecek?

Önceki ve Sonraki Yazılar