Tarihin çektiği acı!

Büyük Alman filozofu Hegel, “Fikirler dünyası değişince, gerçekler dünyası da buna direnemez ve değişir” diyor.

Yani maddi yaşamda meydana gelen değişim nasıl fikirleri etkiliyorsa, bunun tersi de özellikle siyaset ve toplumsal yaşam için geçerlidir.

Ancak, maddi yaşamdaki değişim nasıl ki eş zamanlı olarak fikirler dünyasında hemen köklü değişimlere yol açmıyorsa, bunun tersi de doğrudur. Maddi dünya, fikirlerin değişimine daha çok direnme eğilimindedir.

İşte böylesi tarihsel dönemeçler derin krizler üretir. Siyasal bakımdan sancılı ve çatışmalı süreçlerdir. Tarih acı çeker.

Örneğin egemen bir sınıf, siyasal ve ideolojik olarak birleşmiş bir ekip, bir çıkar ve rant koalisyonu tarihsel ömrünü doldurdurduğu halde, ülke yönetimini ellerinde tutmayı sürdürebilir.

Tarihin akışına, toplumsal gelişim ve ilerleme yasalarına, halkın değişim istemine direnebilirler.

Bu çatışma, oy oranlarıyla ölçülecek niceliksel bir krize değil, niteliğe ilişkin bir çatışmaya işaret eder.

Derin bir siyasal ve tarihsel yarılmaya yol açar.

Bazı tarihsel dönemeçlerde egemen güçler bir ülkeyi ve toplumu eskisi gibi yönetemez.
Bu durum ulusal ölçekte derin bir kriz demektir.

Fikirler dünyası değişmiş, dönemin egemen güçleri ideolojik ve felsefi savaşı kaybetmiş, ancak maddi dünya ve siyasal yapı aynı kalmıştır.
Bu bir kriz durumudur.
Bu kriz uzadığı taktirde toplumsal çürümeye ve ahlaki yozlaşmaya yol açar.

Siyasal İslam, bütün dünyada çok büyük ve tartışılmaz bir başarısızlığa uğradı.

Bu dünyada Suudi yobazlığı ve IŞİD ilkelliğinin bir geleceği olabilir mi?

Olamaz! Olmayacak!

Önceki ve Sonraki Yazılar