Tek sorun Başkanlık mı?

Başbakan Davutoğlu, CHP ve MHP liderleriyle görüşerek ikinci kez Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulması için mutabakat sağladı.

TBMM Başkanı Kahraman’ın devreye girerek HDP’yi davet etmesi ile dört partili komisyonun önümüzdeki günlerde iş başı yapması bekleniyor.

Komisyon çalışma usulünü ve süresini kendisi belirleyecek. Yöntem bir önceki komisyondan farklı olmayacak.  Dört partiden üçer ismin yer alması güçlü olasılık.  Komisyonun başkanlığını  Meclis Başkanı Kahraman üstlenecek.

AKP sürenin altı ayla sınırlanmasını istiyor. Üç muhalefet partisi ise ucunun açık olmasından yana. Bir önceki komisyon iki yılı aşkın görev yapmış,  AKP’nin çekilmesi ile sonlanmıştı. Dört parti 60 madde üzerinde uzlaşma sağlamıştı.

Üç muhalefet partisi 60 maddeye ek olarak parlamenter sistemin işbirliğini güçlendiren 39  madde üzerinde de mutabakat sağlamayı başarmıştı. AKP Başkanlık sistemini önerdiği için  bu 39 maddeye karşı çıkmıştı.

Gelinen noktada tartışma başkanlık sistemi üzerinden yürüyor.  Peki ama tek sorun, AKP ile muhalefet partilerinin anlaşmazlık noktası başkanlık sistemi mi?

Başka sorun alanları, uzlaşmanın mümkün olmadığı noktalar yok mu?

***


Anayasa Uzlaşma Komisyonu 172 maddelik bir anayasa önermişti. 60 maddesinde uzlaşma vardı ama 112 madde üzerinde mutabakata varılamamıştı.

O maddeler arasında yasamadan yürütmeye, yargıdan eğitim ve öğretime,  cumhuriyetin niteliklerinden Anayasa’nın başlangıç ilkelerine kadar pek çok konuda derin görüş ayrılıkları belirmişti.

Bazılarını anımsayalım…

Din ve vicdan özgürlüğü maddesinde CHP ve MHP din kültürü ve ahlak eğitim öğretimini devlet gözetimi ve denetiminde yapılmasını savunmuş AKP buna karşı çıkmış, ilköğretimde zorunlu ders olmasını istemişti.

Eğitim ve öğrenim hakkı maddesinde AKP ve CHP eğitimin Türkçe’den başka bir dilde yapılamayacağını ancak ana dilini öğrenme hakkı bulunduğunu ifade etmiş, MHP karşı durmuştu. BDP ise ana dilde eğitimi önermişti.

Tıkanmaya yol açan bir başka madde de vatandaşlık tanımıydı. AKP “Devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır” ifadesini  teklif etmişti. CHP “Türk vatandaşlığı” dil, din, ırk, cinsiyet, etnik köken, siyasi düşünce, felsefi inanç, mezhep ve benzeri sebeplere bağlı olmaksızın herkesin “eşitlik” temelinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması anlamına gelir” görüşünü savunmuştu.

MHP “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” derken BDP “Türkiye vatandaşlığının kazanılmasında, kullanılmasında ve kaybedilmesinde, dil, din, ırk, etnik köken, kültür, cinsiyet, cinsel yönelim ve benzeri farklılıklar gözetilemez. Vatandaşlığa ilişkin esaslar kanunla düzenlenir” tanımını benimsemişti.

***

Seçim barajı da  sorun alanlarından biriydi. CHP seçim barajını yüzde 5 olarak önerirken BDP baraja “hayır” demişti. AKP ve MHP ise bu öneriler katılmamış barajı korumayı uygun görmüştü.

HDP özelinde bugün de tartışılan yasama dokunulmazlığı ile parti kapatma da  bir başka uzlaşmazlık konusuydu. Milletvekili yemini üzerinde de mutabakat sağlanamamıştı.

Bir temel ayrılık da yargıda yaşanmıştı. AKP Anayasa Mahkemesi’nin 8 üyesinin Başkan tarafından 9 üyesinin Meclis tarafından seçilmesini önerdi. CHP 9 üyenin Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay tarafından, 1 üyenin HSYK, 7 üyenin Meclis tarafından belirlenmesini teklif etti. MHP 34 üyeli mahkeme önerirken BDP 20 üyeli Anayasa Konseyini savundu. Hakimler ve Savcılar Kurulu’nda da tam bir mutabakata varılamadı.

Anayasa’nın değiştirilmesi başlangıç ve temel ilkelerde de ortak bir metin yazılamadı. Cumhuriyetin temel niteliklerinin saptanması da uzlaşmayla sonuçlanmadı. AKP “Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir” dedi.

CHP “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir” önerisini getirdi.

MHP” Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir” ifadesinden yana tutum aldı.

BDP “Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Devlet; ideolojilere, dinlere, inançlara ve yaşam tarzlarına ilişkin çoğulculuğu tanır ve toplumun çoğulcu yapısı karşısında tarafsız kalır. Hiçbir ideoloji, din,  inanç ve yaşam tarzı devlet tarafından himaye edilemez veya vesayet altına alınamaz. “ teklifinde ısrarlı oldu. 

BDP resmi dil için “ Devletin resmi dili, Türkçedir. Tüm vatandaşların resmi dili öğrenme görevi ve hakkı vardır. Türkiye halkının kullandığı diğer ana diller bölge meclislerinin kararıyla ikinci resmi dil olarak kullanılabilir. Herkes, özel yaşamında ve kamusal makamlarla olan ilişkilerinde resmi dilin yanı sıra kendi anadilini kullanma hakkına sahiptir” önerisini de yaptı.

 
Egemenlik, yasama yetkisi, yürütme, Cumhurbaşkanın görev ve yetkileri, AKP açısından başkanlık, Milli Güvenlik Kurulu diğer uzlaşmazlık maddeleri olarak öne çıktı.

***
 
Tablo böyle iken yanıtlanması gereken sorular var…

 
-O gün uzlaşılamayan 112 madde üzerinde bugün ne değişti de mutabakat sağlanacak?

 
-Anayasa uzlaşma masasına oturmaya hazırlanan AKP ve muhalefet partileri 112 madde üzerindeki derin görüş ayrılıklarına rağmen nasıl bir demokratik anayasaya imza atacaklar?

-AKP Başkanlık ısrarını sürdürdüğüne göre sistematik açıdan bir anayasa inşası nasıl yaşama geçecek?

 
İlk komisyonda görev yapan CHP’li Atilla Kart’ın da kafasında benzer sorular var. Süreçten oldukça da kaygılı. Ne diyor Kart kulak verelim:

“AKP Anayasa Uzlaşma Komisyonunu zeminini araç olarak kullanacak, Kaygım odur ki  milletvekili transferi yapıp 330’u bulup referanduma götürecek.“

Dileriz Kart kaygısında haklı çıkmaz ve süreç kısmi de olsa demokratik bir anayasaya kapı aralar…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar