Siz aslında suflörsünüz ya aktörünüz kim?

Vahşice işlenen cinayetleri, çocuk istismarcılarını, hırsızları, arsızları gördükçe ya da duydukça  ‘bunu bir insan nasıl yapabilir !’ dediğiniz çok oluyordur.
Televizyonda izlediğiniz ya da gazetelerin 3’üncü sayfalarında okuduğunuz; cinayet, intihar, tecavüz, hırsızlık, tehdit haberlerini bir kere daha burada yazarak, o insanları, ‘teşhirden’ çok ‘meşhur’ etmeyeceğim!
Yazımın daha başında ruhunuzu bir kere daha karartmak istemiyorum. Çünkü ‘travmatik’ ya da ‘depresif’ toplumun tohumlarını biraz da medya ya da basın eliyle gerçekleştirmiyor muyuz?
Yukarıda yazdığım, insanlıktan nasibini almayan ruh halinin davranışa yansımasını, ‘psikopat’ diye adlandırabileceğimiz ‘düşünce yoksunu’ varlıklar ancak gerçekleştirebilir. Bilmem yanılıyor muyum?  Hiç merak etmeyin, sinirlendiğiniz zaman ya da birine nefret duyguları hissettiğiniz anlarda, çok kere kullandığınız ‘hayvan’ kelimesini doğasının gereğini yerine getirmekten başka bir savunma gücü olmayan çoğu zaman ‘insanların’ gazabına uğrayan canlılara, onları benzeterek haksız yerere hayvanlara hakaret de etmeyeceğim…
Neyse konuyu çok saptırmış olmayayım. 3’üncü sayfaya malzeme olan ya da şöhret olma hedonizmini (hazzını) yaşayanları fazla ödüllendirmeden, sizlere vermek istediğim mesajı anlatmaya çalışacağım…
***
Hrant Dink cinayetinden sonra 9 Ocak 2007’de eşi Rakel Dink’in cenaze töreninde yaptığı konuşmasında; ‘Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz.’ sözleri hala kulağımda çınlıyor! Hiç yalnız kaldığınızda kendi kendinize sordunuz mu?  Annesinin karnında, masum ve çaresiz dünyaya gelmek için beklerken, gözleri kapalı dünyaya gelen bu minicik bedenler, ne oluyor da ileride ‘akıl sahibi varlıkları’ hayrete düşürecek ve utandıracak eylem ya da davranışlarda bulunabiliyorlar? 
Sizi bilmem ama ben bu soruyu çok kere kendime sordum. Bu zor sorunun cevabını ararken, çoğu zaman, o zalim, taş ve köhneleşmiş yüreklerin, anne ve babalarında buldum suçu… Evet, nasıl oluyor da, tıpkı Rakel Dink’in söylediği gibi, ‘bir bebekten bir katil yaratılıyor!’Aslında çok basit o katili bulmak… Hiç polisiye ya da gizli servis macerası aramaya gerek yok… Asıl sorgulanması gereken onu, sevgisiz ve ruhsuz bir şekilde ‘kaza’ ile dünyaya getiren, karnında daha ceninken taşıyan annesi ya da babası değil midir?
***
Hep dikkatimi çekmiştir!
Eğer çocuk asiyse kesinlikle anne ya da babadan en az biri de asi,
Eğer çocuk agresifse kesinlikle anne ya da babadan en az biri de agresif,
Eğer çocuk sürekli mutsuzsa kesinlikle anne ya da babadan biri de sürekli mutsuz…
Bilmem yanılıyor muyum?
***
Bakın çevrenize yukarıda ortaya koyduğum tespitlerin ne kadar doğru olduğunu göreceksiniz. Merak etmeyin! Ben bunları söylerken, on beş yılda 10 binin üzerinde insanla bire bir görüşerek bu tespitleri tereddütsüzce ortaya koyabiliyorum. Anne ya da baba yukarıda saydığım özellikte değil de çocuk tam tersi ruh halindeyse… O zaman aktörlerin yerine; çocuğun bakıcısını, anneannesini, büyükbabasını kısacası birlikte uzun zaman geçirdiği birisini koyabilirsiniz.
***
Unutmayın, gündelik yaşamımızda hepimizin yüzünde bir maske var! O maske toplumsal yaşama uyumlu gözükmek için taktığımız, Doğan Cüceloğlu’nun söylediği gibi, ‘mış’ gibi yaşamanın gerektirdiği maske ya maskelerdir…
Ama unutmayın, çocuğunuzun, eşinizin ya da sizin davranış ve tutumlarınızın tamamı sizin değildir!... Biliyorum çok iddialı bir cümle ama öyle… Bedeninizde farkında olmadan kimi zaman annenizi, kimi zaman babanızı kimi zaman da başka bir yakınınızı saklıyorsunuz. Biz onları belki görmüyoruz ama davranışlarını ve tutumlarının yansımasını zaman zaman çevremize isteyerek ya da istemeyerek yansıtıyoruz…
Aktörler değişir ama suflör hep aynıdır…
O sizsiniz ama gerçekte siz değilsiniz… Anneniz, babanız, anneanneniz, büyükbabanız, babaanneniz ya da başka bir yakınınız…
Biraz durun ve düşünün… Sonra da kendinize yönelin! Gerçeği o zaman göreceksiniz… Biz aslında birer suflörüz, aktörlerimiz ise günümüze, saatimize göre hep değişir…
Kısacası, demem odur ki; siz en azından aktörlerinizin fakına vardıysanız; o zaman çocuğunuzu suflör olarak yetiştirmemeye gayret edin!...

Önceki ve Sonraki Yazılar