Terör nasıl bitirilir?

Faruk Loğoğlu YURT için yazdı:

Terör, AKP iktidarının bütün alışıldık hamasi nutuklarına ve “Kökünü kazıyacağız” söylemlerine rağmen, her gün insanlarımızın canını almaya devam ediyor. 1984’ten beri tekrarlanan edebiyatın (üç-beş çapulcu, eşkıya, kanı bozuk vs.) şiddeti durdurmaya yetmediği artık herkesçe malum ancak iktidarların görmezden gelmediği katı bir gerçek.

Oysa şoven söylemler, terör sorununun ciddiyetini ve nedenlerini gözden kaçırmamıza da yol açıyor. Yeteri sayıda terörist öldürülürse, terör biter sanıyoruz. Sorunu bir siyaset ve strateji meselesi olarak değil, daha çok bir aritmetik veya güç denklemi konusu olarak görüyoruz. Savaşa atfedilen değerin insan hayatının kutsallığını perdelediğini anlamıyoruz.

Oysa hepimiz biliyoruz ki, terörü hamasetle bitiremeyiz. Daha baskın güç kullanarak – ki teröriste karşı bu devletin hakkı ve sorumluluğudur - saldırıları kısmen kontrol altına alabilirsiniz fakat tamamen önünü kesemezsiniz, hatta daha derin yaralara yol açabilirsiniz. Silahlı mücadele gerekli, fakat yeterli değildir çünkü tek başına bir strateji değildir.

Terör nasıl biter? Önce bir politika oluşturmalıyız. Bunun için terörün bütün boyutlarını ve ortaya çıkış nedenlerini içeren kapsamlı bir çalışma yapmalıyız. İzlenen yanlış politikaların sonucunda, Türkiye bugün sadece PKK değil, onun türevleri, IŞİD ve diğer iç ve dış kökenli birçok örgüte karşı mücadele vermektedir. Bu örgütleri besleyen iç ve dış kaynakları, amaçlarını ve yöntemlerini tek tek belirlemeliyiz.

İkinci olarak, terörün kaynağını, arka planını tespit etmeliyiz. Esas itibarıyla, iç kaynak olarak Kürt sorunundan, dış kaynak olarak ise izlenen yanlış dış politikanın özellikle Suriye ve Irak bağlantılı IŞİD ve Nusra gibi sonuçlarından işe başlamalıyız. Terör örgütlerinin gereksiz kılınması ve nihayet susturulması için Kürt yurttaşlarımızın beklentilerinin eşitlikçi ve ilerici bir anlayışla karşılanması ve Türk dış politikasının Cumhuriyet ilkeleri doğrultusunda baştan aşağı yenilenmesi gerektiğini idrak etmeliyiz.

Bu çerçevede, Türkiye’nin önceliği Suriye’deki iç savaşın durdurulması olmalıdır. Zira Suriye ülkemizi de etkisi altına alan ve terör üreten bir bataklık haline gelmiştir. Suriye’deki savaş sona erdirilemezse, Türkiye için terör tehlikesi büyüyecek ve kalıcı hale gelecektir. Öte yandan, Kürt sorununun Türkiye, Irak, Suriye ve İran’ı kapsayan bölgesel bir nitelik kazandığı ve uluslararası sempati ve desteğe sahip olduğu, adil bir çözümde gecikirsek bütün bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünün tehlikeye girebileceği bilinciyle hareket etmeliyiz.

Üçüncü olarak, çözüm arayışı için adresi doğru seçmeliyiz.  Adres halkımızın iradesinin temsil edildiği TBMM’dir. Terör yalnızca, iktidar partisinin değil, tüm halkımızın sorunudur. Çözüm Cumhuriyetimiz’in taze ve güçlü bir nefes almasını sağlayacak toplumsal bir sözleşmeyi gerektirmektedir. Akan kanın durdurulması ve ülkenin huzuru için dört siyasi partinin gecikmeksizin bir araya gelmesi artık bir zorunluluktur. Dokunulmazlıklar konusundaki son gelişmelerin TBMM’nin halkı temsil gücünü yok edeceği için bu yanlıştan bir an önce dönülmelidir. Terörle mücadele bağlamındaki görüş ayrılıkları, terörün bitirilmesi sorumluluğunu ortadan kaldırmamalı ve bir çıkış yolu arayışını engellememelidir.

Kürt yurttaşlarımızın ne istediklerini belirlemeleri de önemli bir adım olacaktır. Taleplerinin netleşmesi lazımdır. Bu çerçevede devlet artık PKK ve/veya Abdullah Öcalan’ı muhatap alma yanlışından da vazgeçmelidir. Bu işlev bütünüyle HDP ve ilgili sivil toplum kuruluşlarına bırakılmalı ve süreç onlar üzerinden yürütülmelidir. Ülke bütünlüğü, demokrasi ve eşitlik ilkeleri temelinde kalıcı bir çözüme erişebilecek akıl ve erdeme sahip olduğumuza inanmalıyız. Fazla zamanımız yoktur. Hepimizin önceliği ülkemizi barış ve huzura kavuşturmak olmalıdır. Sonrası kolaydır.

Önceki ve Sonraki Yazılar