Teslim olmayız!

Artık açılmadık kart kalmadı... Geçen gün cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden unsuru dinliyordum televizyonda.

Bir baktım, bizim gazeteyi ima edip konuşuyor. Suratı yine o tuhaf hallerde.

Her zamanki gibi öfke dolu. Tehditkar... Bizi tehdit ediyor!..

YURT, biliyorsunuz, mali krizler yaşadı. Hâlâ da atlatamadı. Az sayıda baskı yapabiliyor, az sayıda dağıtılabiliyor. Tirajı düşük...

Ne var ki, emrinde bir sürü bedava dağıtılan gazete, bir sürü leş televizyon kanalı, kapısına bağlı yorumcular, silahlı bekçiler, köpekler falan olan o unsur bizim gazeteyle uğraşıyor!..

Neden? Gerçekleri yazıyoruz da ondan!..

Huzuru kaçıyor.

Herkes yalanlarına ortak olsun, bitmek bilmeyen hırsına biat etsin, başında olduğu devletin onun talimatıyla işlediği cinayetlere göz yumalım, hırsızlıkları sineye çekelim...

Böyle istiyor...

Bir sürü dava açıyor. (Bu arada, yazarımız Gürkan Haydar Kılıçarslan da mahkeme kapısında artık. “Aramıza esas şimdi hoş geldin!” diyorum.)

Hapis cezaları alıyoruz, paraya çeviriyorlar. Bildiğiniz keyfilikle, hukuksuzlukla kesilen, gerekçesi açıklanamayan cezalar bunlar. Yargıtay’a gidiyoruz. Ne olacak bilmiyoruz...

Ama o ucube KaçAk Saray’da oturan, binlerce korumayla dolanan, anayasal sınırları keyfince aştığını bizzat ilan eden, meydanlarda kafasına estiği gibi bağırıp çağıran unsur bizim karşımızda çok zayıf.

Bize diz çöktüremiyor. Bir avuç cesur insan, büyük güçlüklerle, beş parasız, gerçekleri herkesin gözüne sokmaya devam ediyor...

***

Evet, kimsenin söyleyemediğini söyleyen bir avuç insan var bu memlekette.

Suruç’ta 33 gencimizi paramparça edenin bu zalim iktidar olduğunu haykırıyoruz.

‘IŞİD’e operasyon’ diye Suruç katliamını bahane yapıp Kürtlere saldırdıklarını, savaş çıkardıklarını, gençlerimizi ölüme yolladıklarını yazıyoruz.

Sırf o koltuklarda biraz daha oturabilsinler, kaçınılmaz sonları geciksin diye onca genç insanın ölümüne sebep olduklarını...

Kandan beslendiklerini...

***

Takkeyi geçirmiş kafasına, cübbeyi giymiş, milyonluk makam aracına kurulmuş, din pazarlamakla meşgul Diyanetçi, camilerde yoksul halka bunlar için kendini feda etmenin erdemlerini anlatıyor utanmazca. ‘Feda Hutbesi’ yayınlıyor.

Artık açık açık yoksulların kendileri için ölmesini istiyorlar.

Rezilliklerine Allah’ı ortak etmeye kalkışıyorlar! Utanmazlıkta çağ atlıyorlar...

***

“Saldırı sadece Kürtlere değil, tüm halkadır” diyoruz. Utanmazca “Benim başörtülü bacıma saldırdılar!” diye höykürenlerin, Karadeniz’in yağmalanmasına karşı çıkan annelerimizi yerlerde sürüklediklerine tanıklık ediyoruz.

“Camiye ayakkabılarıyla girdiler” diye milleti birbirine karşı kışkırtmaya çalışanların bir mezhepçi faşizm büyüttüğünü, cem evlerine gaz bombası attırdıklarını gösteriyoruz. Yargısız infazlarıyla, alçakça tertipleriyle halkı sindirmeye çalıştıklarını...

***

Teslim olmayız!

Son nefesimize kadar haykıracağız. Bizi sindiremezler, korkutamazlar, sesimizi kesemezler.

Peşimizde koruma ordusu yok. Tomamız, gazımız, tankımız, tüfeğimiz yok. Vicdanımızla yürüyoruz.

Bizim kudretimiz cüretimizde gizli.

İşte bu cüretle, Hırsız-Katilleri kulaklarından tuttuğumuz gibi o sırça saraylarındaki tahtlarından indireceğiz.

***

Dünün ‘kudretli’ savcısından ibret alın. Şimdi fare gibi saklanacak ülke arıyor...

Ha, aklınızda bulunsun, onu siz bitirmediniz. Adam olsaydı size yedirmezdik. Onu bizzat kendisi ve Pensilvanya Çetesi’nin günahları bitirdi.

Onu Ahmet Şık, Merdan Yanardağ gibi teslim olmayanlar bitirdi.

Şimdi eskinin ‘kudretli’ savcısını Almanya’dan istiyormuşsunuz...

Kim bilir sizi hangi ülkeden isteyeceğiz...

Önceki ve Sonraki Yazılar