“Tiz-i reftar olanın...”

Deniz Bey bunu hep yapıyor. Çok eskilere gitmek istemiyorum. 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra, büyük bir hayal kırıklığına uğrayan, söylentilere göre, ‘’Ben bu seçim sonuçlarını kabul etmiyorum’’ diyerek duvarları yumruklayan Tayyip Bey’in çağrısı üzerine hemen köşke koşan Deniz Bey, CHP Genel Başkanına ve yöneticilerine düşünme fırsatı bile vermeden ortalığın karışmasına neden oldu. Tayyip Bey yanına Deniz Bey’i de aldığının görüntüsünü vererek süreci -kendince- çok başarı ile yönetti.

Terörü kışkırtan provokasyonların da yardımı ile 1 Kasım tekrar seçimlerinde partisini yeniden tek başına iktidara getirdi. Deniz Bey’in bu aculluğunun nedeni neydi? Çoğu kişinin üzerinde mutabık kaldığı gibi TBMM Başkanı mı olmak istiyordu? Tayyip Bey bu duruma ‘’göz kırpar’’ gibi mi görünmüştü? Bunu ikisinden başkası bilmiyor. Referandum öncesi yürütülen ‘’hayır’’ kampanyasında, haklarını vermek gerek, Kemal Bey de Deniz Bey de görevlerini iyi yaptılar. CHP’li diğer siyaset insanları, başka partilerin yöneticileri, MHP’nin muhalifleri, STK’ları- nın temsilcileri ve binlerce gönüllünün katkıları ile Tayyip Bey’ hiç ummadığı bir sonuçla karşılaştı.

YSK marifeti ile zaferleri ellerinden çalınan ‘’hayır’’ cephesi, daha kendisine bundan sonrası için bir yol haritası belirlemenin yöntemini bile konuşamadan, Deniz Bey bir TV kanalında, gündemi AKP ve Tayyip Bey lehine geliştirebilecek bir çıkış yaptı. ‘’Hayır’’ kitlesinin 2019’daki Cumhurbaş- kanı adayının CHP’nin Genel Başkanı olması gerektiği görüşünü ortaya attı. Kemal Bey’e ‘’Bu siz olmayacaksanız Genel Başkanlığı bırakın’’ dedi. Bununla ‘’görevi bana mı bırakın’’ demek istedi, orası muğlak kaldı.

Sunucunun bir sorusu üzerine, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Bey’in ‘’hayır’’ blokunun Cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağına ise (sonradan ‘’nezaketen dedim’’ dedi ama) ‘’neden olmasın’’ yanıtını verdi. O anda gözümün önüne, Danıştay’ın kuruluş yıl dönümü törenlerinde konuşma yapan Türkiye Barolar Birliği Başkanına ‘’terbiyesiz diye bağırıp, sonra da salonu terk eden zamanın başbakanı Tayyip Bey’in arkasından önünü ilikleyerek süklüm-püklüm yürüyüp toplantıdan ayrılan Abdullah Bey’in görüntüsü geldi. Deniz Bey bunu hep yapıyor. Nerede kendisi için bir fırsat, bir ışık, bir yol görürse hemen yola revan oluyor. Hâlbuki ne demiş Ziya Paşa:

Tiz-i reftar olanın payine damen dolanır

Erişir menzil-i maksuduna aheste giden”

Deniz Bey aheste gitmeyi bilmiyor. Bu nedenle sürekli etekleri ayağına dolanı- yor. Büyük belagat yeteneği ile doğruları yanlış- larla harmanlıyor. Bu nedenle O’nun için hem ‘’haklı’’ diyenler hem de ‘’haksız’’ diyenler ‘’haklı’’ oluyor. Bu arada Deniz Bey’in bu çıkışı ile iyice afallayan Kemal Bey de, kendisine karşı çıkanları ‘’kapının önüne koymakla’’ tehdit edip, mezarlıktan geçerken bağırarak türkü söyleyen yiğitlere özeniyor. Bazı yazılar talihsiz oluyor. Benim, ‘’hayır’’ blokunu bir arada tutmak, büyütmek ve güçlendirmek için önerdiğim ‘’Özgürlükler ve Demokrasi Buluştayı’’ konulu yazım da 1 Mayıs’ta yayınlanma talihsizliğine uğradı.  CHP yöneticilerini bu yazımdaki önerilerimi dikkate almalarını ve ‘’Tiz-i reftar’’ olmaktansa, kadim bir Rus deyiminde olduğu gibi “yavaş yavaş acele etmelerini’’ tavsiye ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar