TL'deki düşüşün sorumlusu iç siyaset

Üç yıla yakın bir süredir Fed’in faiz artırımı kararı konuşuluyordu, nihayet geçen ay bu beklenti gerçekleşti. Aslında piyasalar bu beklentiyi 3 yıldır satın alıyordu, yani faiz artırımı kararı geldiğinde “şok” edici bir durum yaşanmaması gerekiyordu. Trump’ın sürpriz yaparak başkan seçilmesini eklersek dünya para piyasalarında oynaklık yaşandı hala da devam ediyor ancak ülke ekonomilerini sarsacak bir seviyede değil. Türkiye hariç


Bu yazıyı hazırlarken dünya piyasalarında doların düşüşü sürüyordu. Türkiye’de ise Euro 4 TL’yi geçti, dolar 4’ye doğru yaklaşıyordu. Merkez Bankası’nın dün aldığı kararlar, gün içinde bir miktar gevşeme sağladı ancak yükselişi durdurmaya yeterli olmadı. Hatta günün ilerleyen saatlerinde yükseliş devam etti. 


Dövizdeki artış da elbette uluslararası gelişmeler etkili oluyor ancak ana sorun ülke içinde yaşananlar... Olumsuz sinyallerin güçlenmesine karşın önlem almak yerine uyarıları, “uluslararası bir komplonun parçası” olarak görmeye, bankaları suçlamaya, uluslararası kurumları ‘sen kimsin’ diye eleştirmeye devam ediyoruz. Bu tür tepkiler, piyasaların ülke ve ekonomi yönetimine olan güveni de sarsıyor. Örneğin dün sabah saatlerinde Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli Moody’s’in raporuna değerlendirmek için kamera karşısına geçti ve “Moody’s kurdaki gelişmelerin reel sektörü ve bankacılık sektörünü etkileyeceğini dolaylı olarak iddia ediyorsa bu doğru değil” dedi. Moody’s, Türkiye bankacılık sektörüne yönelik yeni raporunda, “Artmakta olan takipteki kredi oranları, Türk bankalarının kârlılığı üzerinde ciddi bir etki yaratabilir” uyarısında bulunmuştu. Raporda, ‘yüksek enflasyon, liradaki değer kaybı’ nedeniyle bankaların varlık kalitesine ilişkin gelişmelerde de kötüleşme beklendiğinin altı çiziliyor. Canikli, TV’de bu beklentinin doğru olmadığını söylerken piyasalar anında tepki verdi ve dolar yükseldi.


MB prestijini yitiriyor


Aynı olumsuz tablo maalesef Merkez Bankası’nın kararlarının yarattığı havanın kısa vadeli hatta saatlik olmasını sağlıyor. 


Capital Economics ekonomisti William Jackson, hafta başında yaptığı açıklamada “Türk Lirası’ndaki son düşüş Para Politikası Kurulu’nun bu ayki toplantısında faiz oranlarının artırılmasını tetiklemek için yeterince büyük görünüyor. Eğer PPK bir hamle yapmazsa, bu durum ancak Merkez Bankası bağımsızlığı hakkındaki endişeleri güçlendirir ve PPK’yı ileriki dönemlerde daha büyük faiz artırımları yapmaya zorlayabilir” diyor. Bu saptamalar sadece yabancılara ait değil, yurtiçindeki ekonomist ve danışmanlar da aynı görüşte. Buna karşın Cumhurbaşkanı, her konuşmasında düşük faiz istiyor, bankaları eleştiriyor... Ülkede halka açılacak şirketler için bile Cumhurbaşkanı’ndan izin almayı gereklilik olarak gören bürokrasi zihniyeti, Merkez Bankası’nın kararlarını da etkiliyor. 5-6 yıl öncesine kadar “dünyanın en iyisi” seçilen Merkez Bankası uluslararası arenada prestij kaybediyor. Maalesef, bu durum kısa vadede değişecek gibi görünmüyor.  

 

ABD, NATO ve Avrupa Birliği ile gerilen ilişkiler, düşen ihracat ve büyüme oranları, artan işsizlik, enflasyon, döviz kuru… Sınırımızdaki savaş, OHAL gerekçesiyle işten atılan onbinler, tutuklanan aydınlar… Ülkenin en büyük holdinglerine atanan kayyumlar nedeniyle kaygıları artan yabancı yatırımcılar… Art arda patlayan bombalar, yüzlerce can kaybı… Bunların hiçbir önemi yok zira hükümet ülkede onlarca insan toprağa verilirken bile TBMM’de başkanlık görüşmelerine ara vermemişti. Buradan dünyaya ilan edelim, “Bizi uyarmaktan vazgeçin, başkanlık gelsin sizi de kurtaracağız! 

Önceki ve Sonraki Yazılar