Monşerlerden sonra Değerli Yalnızlık

“Değerli yalnızlık” çağrıştırdığının aksine, bir roman, şarkı ya da dizi adı değil. Türk dış politikasının içerisinde bulunduğu acınası durumu meşrulaştırmak ve sanki ortada bir beceriksizlik, bir ele yüze bulaştırma hali değil de, bilinçli bir tercih varmış algısı yaratmak için icat edilmiş, yani uydurulmuş bir kavram.
Türk dış politikasını soktukları “tükenmişlik sendromu”nun üstünü örtmek için bu kavramı uyduranların kullanmayı en çok sevdikleri sözcüklerden biri “monşer”dir.

AKP döneminde Dışişleri kadrolarında yaşanan tasfiyeler neticesinde monşerler dış politikadaki karar alma mekanizmalarından uzaklaştırılıyorlar. Bu ise muhafazakâr cenaha göre, artık dış politikayı milli değerleri temsil eden, yerli, kendi halkını hakir görmeyen ve Batı özentisi olmayan bir kadronun yönetmesi anlamına geliyor.

“Monşerlerin yerini halk çocukları aldı” edebiyatında somutlaşan bir dönüşümden söz ediyoruz yani.
Kuşkusuz ki “monşer” sözcüğünün işaret ettiği “emperyalizm yancılığı”nı, Amerikancılığı ve NATO'culuğu savunacak değilim. Türk dış politikası yıllarca, emperyalizmle mücadele neticesinde kurulmuş bir ülkeye yakışmayacak şekilde, köle bir zihniyeti temsil etti, “mazlum milletler”e sırtını döndü, sosyalist devletlere karşı her zaman hasmane bir tutum sergiledi.

Ancak monşerlerin izlediği dış politika kendi içerisinde tutarlı ve rasyoneldi. Türkiye’nin nüfusu, coğrafyası ve ekonomisinin emperyal heveslere izin vermeyeceği biliniyor, bir iki istisnayı saymazsak maceracı politikalara girişilmiyordu.

Monşerler kapitalist dünya sisteminin çeperinde yer alan, emperyalizme göbekten bağımlı, küçük bir kapitalist devletin davranması gerektiği gibi davranıyorlardı yani.
Gelelim bugüne ve o muhteşem, harika, inanılmaz değerli yalnızlığımıza.

Değerli yalnızlık nedir? Değerli yalnızlık, bir yandan “emperyalizm yancılığı”na devam ederken, öte yandan yerini, haddini, konumunu, gücünü bilmeyerek emperyal hevesler peşinde koşmanın neticesinde ortaya çıkan durumun adıdır.

400 milyar dolar dış borcu olan, sıcak paranın ülkeyi her terk edişinde boynundaki zincirinin halkası biraz daha sıkılaşan, doğru dürüst sanayileşememiş, ulusal silah sanayi olmayan bir ülkeden emperyal bir güç çıkmayacağını anlayamama halidir.

Monşerlerin yerini alanlar emperyal devlet olmayı Kayseri’de mobilya üretip ihraç etmek kadar basit sanıp olaya bu basitlikte yaklaşmışlar, esnaf mantığı ve köylü kurnazlığının vardığı yer ise gerçeklikten kopuk, kimse tarafından ciddiye alınmayan ve kendi dostlarını, kendi müttefiklerini yaratamayan, üstelik mevcut olanları da kaybeden bir dış politika olmuştur.

Üstelik değerli yalnızlık, iddia edildiği üzere “ahlaki” bir duruş anlamına da gelmemektedir. Irak işgali pazarlığı, İsrail-Hizbullah savaşında alınan tutum, Bahreyn’deki halk ayaklanmasına gözlerin kapatılması, Türkiye’ye yerleştirilen füze radar sistemi ve Sudan’ın darbeci lideriyle kurulan ilişkiler akla getirildiğinde ortada ahlaki bir duruş olmadığı da görülmektedir.

Yalnızlık kısmı kesin olarak doğru olmakla birlikte, ortada değerli herhangi bir şey yoktur. Bilakis, değerleri olmayanların hızla değersizleştirdiği bir ülke vardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar