Toplumun Alzheimer hali!

Alzheimer hastalığını hepiniz duymuşsunuzdur. Bu hastalığın çok fazla ayrıntılarına girmek istemiyorum. Alzheimerı kısaca tarif edersek: Bu hastalık kişide hafıza kaybına neden olduğu gibi kendisini “unutkanlık” şeklinde de gösterebilir.
Özellikle son zamanlarda Türk toplumunun yaşadığı acı olayları ve tecrübeleri çok çabuk unuttuğunu gördükçe nedense bende bu hastalığın bulaşıcı olduğunun kuşkusu oluşmaya başladı. Toplumda, yoksulundan zenginine, küçüğünden büyüğüne kısacası A’dan Z’ye adeta herkes bir unutkanlık girdabına girmiş durumda…
Geçen gün de yazdım, bugüne kadar binlerce kadın şiddete maruz kaldı ve hunharca öldürüldü. Unutup gitmedik mi? Soma’da 301 madencimizi bir faciaya kurban verdik. Unutup gitmedik mi? Biraz daha geriye gidelim, 19 Ağustos 1999 depreminde resmi rakamlara göre yaklaşık 18 bin vatandaşımızı kaybettik. Unutup gitmedik mi?.. 
Peki, ne oldu da bu acı olayları belleğimizin tarihi çöplüğüne çoktan gönderdik. Sadece son zamanlarda yaşanan böyle onlarca örneği sayabilirim. Ama maalesef hepsini unutup gitmedik mi?  Ne acı değil mi, toplumun hafızasını yitirmesi… Hadi bir kişinin, on kişinin yahut bin kişinin unutkanlık ya da hafıza kaybı halini anlarım. Ama toplumun geneli unutkanlık hastalığına yakalanmışsa vah halimize… Bu konuda acilen bir “İç güvenlik paketi” değil de “İç sağlık paketi” çıkartılsa çok daha yerinde olmaz mı?
Ne oldu bize ki böyle balık hafızalı bir toplum olmaya başladık… Yediğimizden mi yoksa içtiğimizden mi bu hale geldik? Toprağımızda mı ya da coğrafyamızda mı bu var? Yoksa genlerimizde mi unutkanlık var?  Bu soruların cevabı zor olmasa gerek ama bence bizde unutkanlık artık patolojik bir hal almış gibi.
En acısı da toplumsal belleğimizi gittikçe sıfırlamış olmamız ya da yaşadıklarımızı ve geçmişimizi çabuk unutmamız… Peki, bir toplumun geçmişini unutarak geleceğine doğru yön vermesi mümkün müdür? Geçmiş yaşantılarından ders çıkarmayan toplum daha büyük hatalar yapmaya her zaman mahkûmdur. İşte Türk toplumunun son yıllardaki en büyük hastalığı “Toplumsal Alzheimer”  olma durumu değil midir?..
***
Bu yazıyı yazmamdaki en büyük sebep yakın zamanda birçoğunuzda sarsıntı yaratan bir olaydı. Evet, çok değil sadece geçen hafta bir cani ve ona yardım eden alçakların katlettikleri Özgecan’dan sonra böyle bir yazıyı kaleme alma ihtiyacı duydum. Olay yaşanalı neredeyse 10 gün oldu. Hala, yaşanan bu vahşet ve haliyle kadınların maruz kaldıkları şiddet konuşuluyor. Her yerde protesto gösterileri yapılıyor. Televizyonlarda bu olay konuşuluyor ve tartışılıyor. Gazetelerde hala bu olay yazılıp çiziliyor. Bakalım kaç gün daha etkili bir şekilde konuşulmaya, tartışılmaya devam edecek? Umarım yanılırım ama en fazla bir hafta daha konuşulur sonra tıpkı önceden yaşanan trajediler gibi unutulur gider. Evet, bu cümleleri yazarken çok kolay yazdığımı düşünmeyin. İçim kan ağlayarak yazıyorum ama maalesef gerçek bu değil mi?
Eğer bir toplumda aynı türden cinayetler artarak devam ediyorsa, bu olayları azaltmak ya da bitirmek için önlem almak gerekmez mi? Ya da yaşanan bütün acı deneyimlerden ders çıkartmak gerekmez mi? Ama biz ne 1999 depreminden ders çıkarttık ne de önlem aldık. O insanların ölmesine neden olan o çürük binaları yapanlara ne kadar hesap sorabildik ya da onları ne kadar cezalandırdık? Daha bir yılı bile dolmayan Soma faciasından ders çıkartabildik mi? Bu faciadan ya da cinayetten 5 ay sonra Ermenek’te 18 Madencimizi kaybetmedik mi? Sadece 2014’te 300’e yakın kadınımızı cinayete kurban vermedik mi?
Son sözüm; bugüne kadar binlerce kadının cinayetinin simgesi oldu sevgili Özgecan…  Eğer “Unutursak kalbimiz kurusun!”


Önceki ve Sonraki Yazılar