Toros'lar Ankara'da

Ondokuz yıl önce 10 Haziran 1994 günü bir Beyaz Toros Diyarbakır Yenişehir'de, 1. Sokak’ta usulca durdu. Otomobilden inen ve polis kimliği gösteren üç kişi 25 yaşındaki Murat Aslan’ı yaka paça arabaya bindirdi. Murat’ı bir daha gören olmadı...

On yıl sonra itirafçı Abdülkadir Aygan neler olduğunu anlattı;
Murat Aslan, Jandarma Albayı Abdülkerim Kırca’nın emriyle kaçırılmış, Silopi’de JİTEM olarak anılan yasadışı yapının binasına götürülmüştü. Burada işkenceyle sorgulandı, ardından Dicle Nehri kenarında, Körtük Köyü’nün karşısına düşen bir derede üzerine benzin dökülerek yakıldı.
Aygan’ın bu dehşet verici açıklamaları üzerine Murat Aslan’ın babası, dönemin İnsan Hakları Derneği yöneticisi Selahattin Demirtaş ve Diyarbakır Barosu avukatlarından Sezgin Tanrıkulu Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Savcı, avukatlar, askerler ve bir doktor olay Aygan’ın tarif ettiği yere gitti. Savcı Ayhan Önder tarafından kazılan yerde toprağın on beş santim kadar altında üzerinde yanık izleri hala seçilen kemikler bulundu. DNA testi kemiklerin Murat Aslan’a ait olduğunu kesin olarak ortaya koydu...

Aygan, Beyaz Toros’ların bir yolcusunu daha anlattı, 1995 yılında Silopi’de kaçırılan Hasan Ergül’ün cesedi Elazığ’da, kimsesizlerin gömüldüğü bir mezarlıkta, Aygan’ın tarif ettiği yerde bulundu.

Cesetlerin yerlerini eliyle koymuş gibi tarif eden Abdülkadir Aygan, Beyaz Toros’ların yirmiden fazla seferini ayrıntılarıyla anlattı. Cem Ersever’in ilk yedi kişilik ekibinde, on yıl boyunca Aziz Turan kimliği ile Jandarma bünyesindeki yasa dışı JİTEM adlı oluşumda yer almıştı. Diyarbakır'da 90'lı yıllarda başlayan soruşturmalardaki sanıklardan biriydi. 1992'de açılan hazırlık soruşturmaları, ancak on üç yıl sonra 2005 yılında tamamlandı. Diyarbakır Savcılığı sekiz dosyayı birleştirerek bir dava açtı. Dava dört yıl boyunca “top gibi” mahkemeler arasında “görevsizlik” kararlarıyla gidip geldikten sonra 2009’da Diyarbakır’da görülmeye başlandı. Aynı yıl Abdülkadir Aygan bir kez daha konuşmuş ve bu defa suçladığı Albay Abdülkerim Kırca intihar etmişti.

JİTEM’in asıl kurucusu olarak bilinen Albay Arif Doğan Ergenekon soruşturmasında “muazzam arşiviyle birlikte” gözaltına alınıp tutuklandıktan sonra, serbest bırakıldı ve geçen yıl öldü. Kamuoyunda bir başka kurucu olarak tanınan Cem Ersever 1993’te öldürülmüştü.
Yeşil olarak tanınan Mahmut Yıldırım’a ait olduğu zannedilen ikinci mezar birkaç gün önce açıldı, DNA testi yapılacak.

Yeşil'in Ankara’ya Milli İstihbarat Teşkilatı’na, Ziraat Bankası hesaplarına ulaşan ilişkileri ise sorgulanmadı.

Beyaz Toros’ların cirit attığı 16 sanıklı dava da Cumhuriyet tarihinin en “seyyar” yargılamalarından birine dönüştü.

Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi daha önce güvenlik nedeniyle Ankara'ya gönderilen Musa Anter cinayeti davasıyla bu dava arasında “hukuki ve fiili” bağ bulunduğuna hükmetti ve davayı “Ankara'ya” gönderdi. Konu Ankara 6. Ceza Mahkemesi ile Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi arasında aylar süren yazışmalara, itirazlara dönüştü. Kimse bu davayı istemiyordu.
Ve 18 Eylül’de “yargılamayı kimin yapacağını” belirlemek için konu Yargıtay'a gitti.
Beyaz Toros son olarak iki ay önce Diyarbakır’da görüldü.

AKP Diyarbakır eski Gençlik Kolları Başkanı Yunus Koca 30 Ağustos günü Eczanesinden çıkarken öldürüldü. Koca ölümünden 12 gün önce Polis'e gitmiş ve “Ben devlet görevlisiyim, istihbarattanım. JİTEM’denim” diyen birisi tarafından tehdit edildiğini söylemişti. Olay önce PKK’ya yıkıldı ama tetikçiler yakalandığında İstanbul’da parayla gönderildiklerini ve “Namus cinayeti” diye kandırıldıklarını anlattılar...

Beyaz Toros’lar şimdilik Ankara’yla Diyarbakır arasında bir yerlerde görünüp kayboluyor.
Başbakanlık koltuğunda önceki gün Van'da aba altından sopa göstererek “AK Parti iktidardan indirilirse buralarda terör çeteleri dolaşacak, beyaz Toroslar dolaşacak. Biz buraları faili meçhullere bırakmayacağız” diyen Ahmet Davutoğlu oturuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar