Türkiye'nin başına torba geçiriliyor

Aslında “bir torba daha geçiriliyor” demek lâzım. Çünkü AKP, yıllardır işine geldiği zaman, işine geleni torbaya atmakta.. Sonra da buna “yasama faaliyeti” demekte ustalaştı. Zaten “USTALIK DÖNEMİ” dediklerinde bunu anlamamız gerekiyor.

Başımıza torba geçirmekte, eğitimden şehirciliğe her alanda yapboz oyunuyla hayatımızı tanınmaz hale getirmekte pek başarılılar. Pek ustalar!

Son torba, yine “çözüm paketi” gibi afili bir isimle geliyor. Ve hükümete –yani bugünün Başbakanı yarının (muhtemel) Başkanı Erdoğan’a- neredeyse sınırsız yetkiler öngörüyor.

Şöyle özetleyelim: Erdoğan, gerekli görürse Öcalan’ı İmralı’dan alıp bir Avrupa kentine götürebilecek.. Orada Kandil’deki KCK yöneticileriyle buluşturabilecek.. Aldım verdim diye pazarlık edecek.. Daha önce yapılmış tüm pazarlıkların üstü örtülecek.. O kadar ki sual dahi edilemeyecek.. Yani, “çözüme evet ama Türkiye’ye ne getirecek, ne aldınız ne verdiniz” diyenler yanıt alamayacak. Korkarım, yanıt alamamak bir yana “barışı baltalamak” gibi bir suç icat edilip “gereği” görülecek!

SEÇİM RÜŞVETİ
Bu yazıda bile, kendimi “hayır, barışa karşı değilim” demek zorunda hissediyorum. Kim bilir kaçıncı kez üstelik! Çünkü –işiniz gazetecilik gereği soru sormak olsa da- soru soramıyorsunuz. Erdoğangilleri, AKP yandaşlarını geçtim. Kürt cephesinden ya da soldan da anında suçlama geliyor. Yaftalar zaten hazır, yapıştırılıyor.

Oysa sormak ve anlamak zorundayız. Örneğin, böylesine hayati bir konu neden torbaya atılır? Neden, pek çok kritik yasa gibi torbanın içinde bin türlü saçmalıkla birlikte geçirilir?

Ya da anlamak istiyoruz. AKP, böyle bir yasayı neden tam da Cumhurbaşkanlığı seçimine bir ay kala çıkartıyor? Bunun adı “SEÇİM RÜŞVETİ” değilse nedir?

Ya da, Erdoğan bugüne kadar attığı ve bundan sonra atacağı karanlık adımlara karşı “neden kendini koruma altına alma” ihtiyacı hissediyor?

Neden? Neden? Neden?

ELLERİNDE REHİNEYİZ
Bunların yanıtlarını da alamıyoruz. Özgür Suriye Ordusu’na.. Ve o isim altında El Nusra’ya, El Kaide’ye ve IŞİD’e ne kadar yardım yapıldığını da öğrenemiyoruz. Ne kadar para gönderildi, ne kadar silah sevkıyatı yapıldı, bilemiyoruz.

Musul Başkonsolosluğu baskınında rehine alınanlara “rehine” dememiz bile yasak. Onlardan söz edemiyoruz bile, bakar mısınız!

Hadi, onlara “rehine” demeyelim. İktidarın istediği gibi “bilinmeyen bir yerde alıkonulan yurttaşlar” gibi zavallı bir ifadenin arkasına sığınalım.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ve milyonların Erdoğan’ın elinde rehine olduğu gerçeğini ne yapalım?

Siyasal / ekonomik yol haritasını Yalçın Akdoğan ve Yiğit Bulut’un çizdiği.. Akif Beki’nin de algı mühendisi olarak, o haritayı yutturmaya çalıştığı.. AKP milletvekillerinin, neye imza attıklarını merak dahi etmeyerek işlevlerini SIFIRLADIKLARI.. Bırakın başkanlığı, padişahlığın fiilen ve çoktan uygulandığı bir ülkeden söz ediyoruz.

Ve bu korkunç gidişi hep birlikte seyrediyoruz. Her partiden seçmenin Ekmeleddin İhsanoğlu’nu tanımasını / sevmesini / bağrına basıp oy vermesini bekliyoruz. Bir umut, mucize olsun da Erdoğan Çankaya’ya çıkamasın diye dua ediyoruz.

En öfkelilerimiz “sandığa gitmem” düzeyinde bir isyan içinde.

KUZULARIN SESSİZLİĞİ!
Emre Kongar bunu, dünkü yazısında “kuzuların sessizliği” diye nitelemiş.

Biliyorum, Gezi bizlere “başka türlü bir isyan mümkün” dedi. Korku duvarının aşılabileceğini gösterdi. Sırf bunu göstermek için bu ülkenin evlatları canlarını kaybetti.

Peki ya bugün? Hayat adına ne biliyorsak kaybetmek üzere olduğumuz bugün?

Kuzu kuzu kesime gönderilmeyi mi bekleyeceğiz? Başımıza gelecekleri düşünüp yorganın altına mı saklanacağız?

Yoksa, Kürt siyasi hareketinin açıkça gösterdiği ve hep hatırlattığı üzere “mücadelesiz olmaz” noktasına mı varacağız?

İşte, bakın.. Erdoğan, yine bir torba yasa için harekete geçti. Öcalan’a, Kürt siyasi hareketine “yetmez ama evet” dedikleri bir paket sunmaya hazırlanıyor.

Bizler, taleplerimiz için.. Laik ve demokratik Cumhuriyet’e sahip çıkmak için ne yapacağız?

Ekmeleddin İhsanoğlu’na dua etmenin dışında tabii!!

***

PARALEL EVREN: SEN.. BEN.. BİZİM OĞLAN..
Sunucu / moderatör Canan Barlas.. Konukları Taraf Gazetesi’nin “eski” yazarları. Yani, AKP’nin ve Erdoğan’ın yılmaz savunucuları: Markar Esayan, Yıldıray Oğur, Melih Altınok, Cem Küçük.. Ve ilaveten, Barlaslar’ın medyaya son armağanı oğul Cemil Barlas.

Yine a Haber’de ekrana geldiler. Uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Fotoğraftan da anlaşılacağı üzere “Kılıçdaroğlu’nun diktatörlük yolunda ilerlediği” yolunda değerli fikirlerini dile getirdiler. Sağ olsunlar, sosyal medyaya yine şahane bir malzeme sağladılar. Pek güldürdüler. Ezgi Başaran’ın tweetinde söylediği gibi “bunlarınki de bi nevi paralel evren”..

***

BERKİN “YORUM”U
1 Mayıs soruşturmasında Berkin için atılan sloganlar “terör / tehdit” diye nitelenmiş. “Berkin Elvan ölümsüzdür” diyenler terörist diye yargılanacakmış.

Peh!

Buna bile susup oturacak mıyız!

Kim ne yapar bilmiyorum ama işte size bir seçenek. Pazar günü Grup Yorum İstanbul’da Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda olacak. Berkin için.. Ali İsmail için.. Soma için.. Tüm acılar için şarkılarını söyleyecek.

Yarın da Almanya’da Oberhausen Arena’da ırkçılığa karşı sanatçılarla buluşacak. Sesini çoğaltacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar