Türkiye buna mı layık?

“Her ülke layık olduğu insanlar tarafından yönetilir” diye bir söz vardır.
Genel kural olarak doğrudur. Bir ülkenin sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi ve tarihsel deneyimi ile onu yönetenlerin niteliği arasında orantısal bir bağlantı vardır.
Ancak bu, her an için geçerli değildir. Ülkelerin zamanın akışı içinde layık oldukları düzeyin altına düştükleri ya da ilerisine sıçradıkları dönemler olabilir. Öyle bir şey olmuşsa, tarihin bize gösterdiği üzere, zaman içinde gerekli ayarlar yapılır; fazla ileri gidilmişse geriye kayma, fazla geriye düşülmüşse ileriye sıçrama gerçekleşir.
Son günlerde miting meydanlarında görüp duyduklarımız gösteriyor ki, Türkiye fazla geriye düşmüştür ve yeni bir ayarın arayışı içindedir...
Bunu söylerken özellikle 12 yıldır ülkeyi yöneten siyasal İslamcı ekibin söylem ve özlemlerinden söz ediyorum.
Tüm kusurlarına rağmen, Türkiye o söyleme müstahak değildir. Onun ötesindedir. Daha iyisine layıktır.
Ve bunun ayarını, 7 Haziran’dan başlayarak gerçekleştirecektir.

***

Neden mi söz ediyorum?
Bir sürü şey var ama, alın şu miting meydanlarında dillerden düşmeyen “darbe” safsatasını ve şehadet tutkusunu!
Sanırsınız ki burası Türkiye değil, 3 Temmuz 2013 öncesi Mısır. Sanırsınız ki, Erdoğan Mursi’dir, karanlıkta birileri de General Sisi! Sanırsınız ki Erdoğan’ın, Davutoğlu’nun ya da her ikisinin de idamını isteyen birileri vardır!
Oysa, biliyoruz ki, Türkiye öyle şeylerin çok ötesindedir. Türkiye’de ne askeri bir darbe söz konusudur ne de Türkiye yasalarına göre, bırakın siyasetçileri, sıradan katilleri idam etmek mümkündür.
Erdoğan, Mısır yönetimini, düşürülmüş cumhurbaşkanı Mursi hakkında idam cezası vererek “eski Mısır”a geri döndürdüğünü söylemiş.
Kendisi de söyledikleriyle,Türkiye’yi geçmişe, Menderes dönemine, geri döndürmektedir.
Bunu yaparken şehitlik edebiyatına başvurmakta, cihat eylemine hazırlanan militanları hatırlatan bir dille konuşmaktadır.
Bunlar çok sağlıksız ve yakışıksız şeylerdir. Türkiye’nin gerisindedir.

***

Durum bana yıllar önce ABD’de fark edilen bir olayı hatırlatıyor: O yılarda New York’ta günde birkaç cinayet işlenirdi. Yerel televizyon haber bültenleri cinayet haberleriyle doluydu. Derken, alınan önlemlerle cinayet sayısında büyük bir düşme oldu ama ekranda cinayet haberleri aynı oranda kaldı. Nedeni araştırılınca, New York’ta cinayetlere azalınca habercilerin, reyting uğruna, komşu Boston ve Philadelphia’dan cinayet haberi ithaline başladıkları ortaya çıktı!
Erdoğan’ın yaptığı da tam bu: Mağduriyet ithali! Mağduriyet edebiyatının reyting, pardon oy, getirdiğini çok iyi biliyor. Yerli mağduriyet stokları tükenince, komşu Mısır’dan mağduriyet ithaline başlıyor. Bunun için Menderes, Mursi ve kendisi arasında çağrışımsal bir bağlantı kuruyor. İdam ve “şehitlik” bağlantısı: Menderes idam edildi, şehit oldu; Mursi idama mahkum oldu, şehit olacak; burada da darbeciler var ve kendisi de şehitliğe talip!
Ne büyük bir safsata, ne kadar kaba bir kandırmaca!
Türkiye buna layık mı? Bunun çok ötesinde değil mi? Olması gerekmiyor mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar