Türkiye dümeni İpek Yolu'na çevirdi

Yakın zamanlarda iki Çinli iş adamıyla tanıştım. İkisi de Türkiye’ye yatırım yapmak istiyor.

Biri Türkiye’ye kadar gidip Ankara’da da görüşmeler yapmış. Muhtemelen 'Hülooğğğ' bazında bir karşılama görmüş olacak ki kaçıp geri adım atmış.

Bana kadar geldiğine göre, tahmin edeceğiniz gibi Türkiye’yi herkesle sorup soruşturuyor. Bu iş adamı Türkiye’ye ciddi yatırım yapacaklardan biri.

Diğer Çinli de kendisi için Türkiye’yi yeni bir pazar olarak görüp iş yapmak istiyor. Bu Çinliler orta düzeyde iş adamları ancak Çin’deki “orta düzeyin” Türkiye’deki karşılığı oldukça yüksek. Bana, şu ana değin adım atamamalarının başlıca nedenlerinden biri olarak Türkiye’deki istikrarsız durum ve Çinlilere yönelik olumsuz havanın olduğunu söylediler. Bu Çinlilerle görüşmelerim azalmıştı ancak yine istim aldı.

Eğer doğruysa, Erdoğan’ın geçen haftaki Çin gezisinde, takvimde yer alan Çin-Türkiye iş toplantısına katılmayacağı söylenen Xi Jinping’in son anda katılmaya karar vermesi bu gezinin en dikkate değer tarafıydı.

Diyelim bu duyum yanlış, Xi’nin toplantıya katılması bile başlı başına çok ciddi bir adım. Bunun sadece iki ülke açısından değil, uluslararası diplomaside de yoğun bir anlamı olsa gerek.

Görünen o ki Çin bu geziden memnun kaldı; pürüzler giderildi, vaatler verildi, büyük anlaşmalara imza atıldı.

Diğer dikkati çeken noktaysa Erdoğan’ın, Doğu Türkistan örgütünü terör örgütü ilan etmiş olmasıydı.

Doğu Türkistan’ın Türkiye’de terör listesine alındığını bilmiyorduk. Yurtdışındaki Uygur örgütleri de şaşırmış olacak ki bu yönde açıklama yaptılar.

PKK da Çin’de terör listesinde.

Çin’in haber ajansıysa PKK’den militan ve ayrılıkçı olarak bahsediyor. Sanırım Çin tarafı Türkiye’nin Uygur söylemi konusunda artık daha rahattır. Çin’in de ülkenin fakir olan Batı bölgeleri için bundan sonra daha dikkatli bir politika izleyeceği kesin.

İbrahim Tatlıses’in “Urfa’da Oxford vardı da biz mi okumadık” lafı genel geçer bir laf değil. Çin bunun gerçeğini bizden daha iyi bilen bir ülke. Yine de ekleyelim; Sosyoloji dersinde öğretmenimiz söylemişti; “Eğer göç varsa, göç edilen yerin çekiciliğinden daha çok yaşanılan yerin iticiliğindendir.”

Türkiye’deki yanlış politikaların tarihten bu yana tek sorumlusu ABD/İngiltere’nin başını çektiği Siyonizm’dir.

Elbette bundan sonra atılacak her yanlış adım iki ülkeye çok fazla zarar verecek, en çok da Türkiye’ye.

İşte yukarıda örneğini verdiğim gibi; Çinli iş çevrelerinin yatırımları bir anda durma noktasına gelebiliyor. Türkiye’ye gelen Çinli turistlerde ciddi bir düşüş olmuştu ancak şu an toparlamış durumda.

PKK olmasa nasılsa onun yerine 'MKK'yi yaratacak olan Siyonizm, Türkiye’yi mahvetti. Siyonizm’in Çin’in de zayıf noktalarına yükleneceği kesin. Burada Uygur soydaşlarımızın uyanık olmaktan başka çaresi yok.

Ana hat olarak tarihî İpek Yolu, Çin’de başlayıp Türkiye’de bitiyordu.

Kesin olan şu ki 20 yıldan beri de hep Türkiye’nin Çin trenini kaçırdığı gerçeği söylenegeliyordu.

Ancak Türkiye, Xi Jinping’le günümüzün İpek Yolu olan “Bir Kuşak, Bir Yol” projesini yakalamış durumda.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in dilinde tüy bitti; “Bir Kuşak, Bir Yol” projesini biteviye dillendiriyor.

Siyonizm’in hiç hoşlanmayacağı şey şu: AB Yolu’nda artık yol alamayacağını 50 yıl sonra anlamış olan Türkiye’nin bundan sonra ata topraklarına yönelmesi.

Ancak bu sancılı olacaktır. “Tam bağımsız” ve imparatorluk geleneğinden gelen derin devlet yönetme birikimi olan Çin için Türkiye’de görmesi gereken şu; Türkiye Siyonizm belasından kurtulamadı.

Türkiye’nin yapması gerekense Çin’in iç işlerine karışmamaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar