Efsane doktor 'Kolsuz Agop' hayatını kaybetti!

Efsane doktor 'Kolsuz Agop' hayatını kaybetti!

Ünlü cilt uzmanı Prof. Doktor Agop Kotoğyan, hayatını kaybetti. Haberi duyuran CHP Milletvekili Selina Doğan, "Ülkemizin yetiştirdiği en kıymetli dermatologlardan biri olan Prof. Dr. Agop Kotoğyan’ı nam-ı diğer 'Kolsuz Agop’u' kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Asdvads hokin lusavore. Toprağı bol olsun" mesajını paylaştı.

Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli cilt uzmanlarından Profesör Agop Kotoğyan hayatını kaybetti.

"KOLSUZ AGOP"

Prof. Doktor Agop Kotoğyan; ilkokuldan mezun olduktan sonra gümüş atölyesinde çalışırken kolunu pres makinesine kaptırmış, doktorlar ise 'yaşamaz' demiş, günlerce komada kalmıştı. Bu kazada bir kolunu kaybettiği için 'Kolsuz Agop' olarak bilindi. Profesör Agop Kotoğyan, bir çok ülkenin üniversitesinden teklif almasına rağmen Türkiye'de yaşamına devam etti. Tek kolu olmadığı için "Kolsuz Agop" lakabıyla tanınan ünlü profesör, 79 yaşında hayata gözlerini yumdu.

Profesör Agop Kotoğyan'ın öldüğünü CHP İstanbul Milletvekili Selina Doğan, kişisel Twitter hesabından duyurdu. Doğan, "Ülkemizin yetiştirdiği en kıymetli dermatologlardan biri olan Prof. Dr. Agop Kotoğyan’ı nam-ı diğer 'Kolsuz Agop’u' kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Asdvads hokin lusavore. Toprağı bol olsun" diye belirtti.

KOLUNU PRES KAPTI

Cildiyeci Kolsuz Agop'un efsane yaşam hikayesi 13 Şubat 2005 yılında şöyle anlatılmıştı:

'Kolsuz Agop', 1939'da İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Cerrahpaşa’daki hastanesinde doğmuş. Agop, daha ilkokuldayken işe başlamış. Mezun olduğu yıl bir gümüş atölyesinde çalışıyormuş. Sıcak, çok sıcak bir yaz günü, gümüş kalıpları plaka haline getirmek için kullanılan presin silindiri iş önlüğünün kolunu kapmış. Sonra da elinin tamamı omuzuna kadar presin altında un ufak olmuş. Hastaneye vardığında doktorlar, ‘Bu çocuk yaşamaz’ demiş. Ameliyat olmuş, günlerce komada kalmış ve bir gün gözlerini açıp hayata yeniden merhaba demiş. Kaderin cilvesi bu ya, yine Cerrahpaşa Hastanesi’ndeymiş.

O yaz sonunda kendisini tamamen toparlamış ama çevresindekilerin acıyarak bakması kalbini çok kırıyormuş. Bu yüzden kayıt yaptırdığı halde okula gitmeyeceğini söylemiş babasına. Okula gitmemiş ama aldığı ders kitaplarını her gün muntazaman okuyarak kendine göre bir tedrisat yapmış. Okulsuz geçen bu yıl boyunca hep düşünmüş. O küçük ve artık tek kollu bedeniyle bir meslek sahibi olamayacağına karar vermiş. ‘Okumalıyım, her ne pahasına olursa olsun okumalıyım’ demiş. Ve dönem başlayınca Kumkapı Bezciyan Ortaokulu’nda eğitime geri dönmüş.

Bütün okul hayatı boyunca, yazları ve hafta sonları çalışmaya devam etmiş. Tahtakale’de işportacılık yapmış. Konfeksiyon atölyelerinde ilik makinelerinde çalışmış.

TEK KOLLU OLDUĞU İÇİN BASKETBOL OYNAYAMADI, FUTBOLA BAŞLADI

Ortaokulda başarılı olmuş ama esas zirveyi Galata Getronogan Lisesi’nde yapmış. Her yıl okul birincisi olmuş, takdirlerle dönmüş evine. Agop Bey, hasta Fenerbahçeli. Tam 26 yıldır Fenerbahçe Kulübü üyesi. Basketbolu çok seviyormuş. Ama tek kollu olduğu için oynayamamış. ‘Ben de sahada top koştururum’ demiş ve lisede futbola başlamış. Oynayamazsın demişler, aldırmamış. Çok da güzel oynamış. Ve hatta, o devrin ünlü takımı Samatya Gençler Kulübü’nün kadrosuna girmeyi başarmış.

1957’de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazanınca doğduğu, yeniden hayata döndüğü Cerrahpaşa Hastanesi’nde bulmuş kendini. Kapısından içeri girdiği ilk gün ‘Bir zamanlar beni kurtardı bu hastane, şimdi nöbet sırası bende’ diye düşünmüş. Bu dönemde lise öğrencilerine özel dersler vererek okul parasını kazanmaya devam etmiş. Ayrıca, Cerrahpaşa’nın futbol takımında oynamayı da ihmal etmemiş. 1963’te okul birincisi olarak doktorluk diplomasını almış. Bir yıl Çapa’nın Deri ve Frengi Hastalıkları Kliniği’nde çalışmış. 1964’te Cerrahpaşa’daki Dermatoloji Kürsüsü’nde asistan olarak göreve başlamış. Uzmanlık tezinin başlığı, ‘İmpetigo Herpetiformis Vak’aları Üzerinde Klinik ve Biyoşimik Araştırmalar.’ Yani uçukla ilgili çalışmış.

1967’de uzman olmuş. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde başasistan olarak çalışırken üniversite tarafından Ekim 1969’da Almanya’ya gönderilmiş. Dört ayda Almanca’yı öğrenmiş. Hamburg Saar Üniversitesi Dermatoloji Kliniği’nde ünlü dermatolog Prof. Dr. Nödl’ün yanında çalışmaya başlamış. Ayrıca aynı üniversitenin alerji ve histoloji bölümlerinde çalışmış. Kliniklerde gösterdiği başarıdan dolayı, Alman Üniversite Kurulu’nun talebiyle okulda kalma süresi bir yıl daha uzatılmış.

"EVDE PORTAKALLARA SU ŞIRINGA EDERMİŞ"

Dr. Kotoğyan, 1952’de geçirdiği kazadan önce çoğu kişi gibi sağ elini kullanırmış. Onu kaybedince sol eliyle iş görebilmek için çok çalışmış. En büyük zorluğu da üniversitedeyken çekmiş. Tek eliyle tüplerden şırıngaya ilaç çekmeyi, bu ilacı hastaya enjekte etmeyi öğrenmek için geceleri hastanede nöbete kalmış, evde portakallara su şırınga edermiş. Dikiş atmayı öğrenmek için ise, evde ne kadar sökük ve yırtık varsa dikermiş. İki yıl içinde tüm bu işleri kimseden yardım almadan tek başına yapıyor hale gelmiş.

1972’de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne geri döndükten bir yıl sonra doçentlik sınavını başarıyla vermiş. 1979’da ise, ‘Akne Vulgaris Vak’alarında İmmunolojik Araştırmalar’ başlıklı teziyle profesör kadrosuna atanmış. Almanca’dan sonra yine kendi çabasıyla, Fransızca ve İngilizce öğrenmiş. Dünyanın birçok ülkesinde dersler, konferanslar vermiş, nam salmış. Özellikle son iki yılda dışarıdan gelen hasta sayısında büyük bir artış olmuş. Uluslararası tıp dergilerinde yayımlanan makalelerinin sayısı 300’ü aşmış, cilt hastalıkları üzerine iki kitap yazmış.

"KOLUMU KAYBETTİM AMA YOLUMU KAYBETMEDİM"

Birçok ülkenin üniversitesinden teklif almış: Almanya, Fransa, Kanada, Amerika... ‘Burada kal, kürsünün başına geç’ demişler. O, bunların hepsini elinin tersiyle geri çevirmiş. ‘Ermeni olduğun için dedeni, fukara olduğun için kolunu kaybettiğin o ülkede ne işin var’ demişler, gülmüş geçmiş. Peki ne düşünmüş? ‘Evet doğrudur: Ülkemde çok acı çektim. Sefaletin dibinde yaşadım. Doğrudur: Dedemi, çocukluğumu, kolumu kaybettim. Ama yolumu kaybetmedim. Bu ülkede yaşayan milyonlarca insandan hiçbir zaman farklı olmadığımı düşündüm. Bu topraklarda yaşayan tüm insanları kardeşim olarak benimsedim. Bir ülkeyi sevmek demek, bu topraklarda geçirdiğin güzel ve iyi günleri sevmek demek değildir. İyi günde ve kötü günde burada olmak, vatanın yanında kalmak demektir yurt sevgisi. Boş başak dik, dolu başak ise eğiktir, derler. Ben hep eğik gezdim şu dünyada. Kibirden nefret ettim. Boş başaklar gibi diklenmedim, caka satmadım, her şeyi biliyorum demedim. Burnumun dikine gitmedim, bilginin ve bilimin ipine sarıldım. İşimi şansa bırakmadım. Çünkü, çok çalıştım ve boşluk bırakmadım.’

AGOP KOTOĞYAN KİMDİR?

1939 yılında İstanbul'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimlerini yine İstanbul'da tamamladıktan sonra, 1957 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'ne girdi. İstanbul Tıp Fakültesi'ndeki öğrenimini 1963 yılında tamamlayarak mezun oldu.

Kadro bulunmaması nedeniyle 1963-1964 yıllarında İstanbul Tıp Fakültesi Deri Hastalıkları ve Frengi Kliniğinde volonter olarak çalıştı. 1964 yılında ise, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde, Deri Hastalıkları ve Frengi Kürsüsünün ilk asistanı olarak kadroya geçti. 1967 yılında “Dermatitis Herpetiformis” adlı uzmanlık teziyle deri ve zührevi hastalıklar uzmanı oldu. Aynı kürsüde başasistan olarak görevine devam ettiği sırada, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı tarafından, bilgi ve görgüsünü arttırmak üzere Almanya Homburg (Saar)'daki Üniversite Dermatoloji Kliniğine, Prof. Dr. F. Nödl'ün yanına 1969 yılında gönderildi. 1972 yılı başına kadar bu klinikte sürdürdüğü başarılı çalışmalarında, özellikle malign melanomların klinik ve histopatolojik incelemelerine ağırlık vermiştir. Kliniğe geri döndükten sonra doçentlik hazırlıklarını tamamladı ve 1973 yılında “Ichthyosis Vulgaris Vak'alarında Kromozom İncelemeleri” adlı doçentlik tezini vererek doçent oldu.

Aynı yıl doçent kadrosuna atanarak İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deri Hastalıkları ve Frengi Kürsüsü'ndeki görevine devam etti. “Akne Vulgaris Vak'alarında İmmünolojik Araştırmalar” konulu teziyle 1979 yılında profesör oldu ve profesör kadrosuna atandı.

Deri ve Zührevi Hastalıklar Derneği'nin başkanlığına 1979 yılında seçilen Prof. Dr. Agop Kotoğyan, o tarihten itibaren yıllarca bu görevini de çok büyük bir başarı ile sürdürmüş ve Türk dermatolojisine üstün hizmetlerde bulundu. Dermatoloji alanındaki yenilikleri en yakından izlemeyi kendisine prensip edinen ve mümkün olduğunca fazla sayıdaki periyodiği izlemeye gayret gösteren doktor bey'in üyesi bulunduğu diğer dernekleri de şöylece sıralayabiliriz: Türk Dermatoloji Derneği, İmmünoloji Derneği, Kanser Derneği, Uluslararası Tropikal Dermatoloji Derneği, Uluslararası Pediyatrik Dermatoloji Derneği, Dünya Tıp Birliği, Alman Dermatoloji Derneği, Amerikan Kriyoşirürji Derneği.. Bu derneklerin kongrelerine, uluslararası ve ulusal kongrelere, simpozyumlara ve seminerlere başkanlık etmiş ve düzenli bir şekilde katılmaya devam etmekte.

Prof. Dr. Agop Kotoğyan 500'ün üzerinde uluslararası ve ulusal tıbbi yayınlarda bilimsel makalesi bulunmakta; yayınlarının daha çok deri ve zührevi hastalıkları, deri kanseri, malign melanom, immünoloji, kriyoterapi gibi konularda yoğun olduğu görülmekte. Ayrıca meslektaşlarıyla birlikte 6 tıbbi kitap yayınlandı.

Almanca ve İngilizce bilen Prof. Dr. Agop Kotoğyan evli ve iki çocuk sahibi. 21 Ekim 2004 tarihinde İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı başkanı iken emekli oldu. O tarihten bu yana özel muayenehanesinde hasta bakıyordu.