Karadağ: Artık bağımsız ve tarafsız yargıç istenmiyor

Karadağ: Artık bağımsız ve tarafsız yargıç istenmiyor

Geçtiğimiz günlerde HSK tarafından Urfa'ya sürgün edilen Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ, sürgün kararına ilişkin soL'a yaptığı açıklamada, "Artık yargıçların bağımsız ve tarafsız olması istenmiyor, anayasaya tarafsızlık ilkesi konularak yargı tarafsız olamıyor" dedi.

Adalet Bakanlığı'nın geçtiğimiz haftalarda görevlendirdiği 900 hakimin 800'ünün geçmiş dönemlerde AKP'de görev yapmış isimler olduğu ortaya çıkmıştı. 15 Temmuz'u fırsata çeviren AKP, yargıda AKP'li olmayan bir kişi bile bırakmamaya çalışırken, Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ da HSK kararıyla Urfa'ya sürgün edilmişti.

Sürgün kararını ve yargıda gelinen son durumu soL'a değerlendiren Mustafa Karadağ, "Siyasi iktidarın yargıyı ele geçirme, yargı bağımsızlığını sonlandırma ve hukukun üstün kılınmasını önleme girişimlerinden biridir bu adım. Siyasi iktidarın yargıyı ne kadar ele geçirmek istediğinin ifadesidir. Artık yargıçların bağımısız ve tarafsız olması istenmiyor, anayasaya tarafsızlık ilkesi konularak yargı tarafsız olamıyor" ifadelerini kullandı.

Öncelikle size yönelik sürgün kararıyla başlayalım isterseniz. Bekliyor muydunuz böyle bir kararı ve sizce bu kararın gerekçesi nedir?

Bu eski HSYK'nın giderayak, son anlarında siyasi iktidara bir bağlılık hediyesidir. Bu nitelikte bir tasarruftur çünkü siyasi iktidar yargıçların örgütlenmesine karşı, yargı bağımsızlığına karşı, hukukun üstünlüğüne karşı ve bizler de hukuku, yargı bağımsızlığını savunduğumuz için siyasi iktidar o bağımlı yargı uğruna muhalif savcıları, yargıçları tasfiye etme niyetinde, bu da böyle bir tasarruf.

'KENDİ YARATTIĞI CANAVARA KARŞI'

Binlerce hakim ve savcı 15 Temmuz darbe girşimi sonrasında ihraç edildi. Yargıçlar Sendikası üyesi hakim ve savcılar da vardı bu ihraçlar arasında. AKP'nin yargı alanında attığı bu adımları nasıl değerlendiriyorsunuz?

HSYK, 15 Temmuz sonrasında yargıdaki Fethullah Gülen Cemaati ile mücadele adı altında yaklaşık 4200 yargıç ve savcıyı ihraç etti. Şu an bunların 2500'e yakını tutuklu. Evet, yargıda bir Fethullah Gülen Cemaati yapılanması vardı, hatta yargı çoğunlukla bunlardan oluşmaktaydı. Fakat onları yargı içerisine taşıyan ve HSYK içerisinde de konumlandıran güç, siyasi iktidardı. Yani siyasi iktidar, kendi yarattığı canavara karşı bir operasyon yapıyor veya taşeronlarına karşı.

Belki bu taşeron deyimi daha uygun çünkü 17-25 Aralık'ta taşeron, hükümete, ''Ben pazardan daha çok pay almak istiyorum'' dedi ve bir kavgaya tutuştular. Bu nedenle evet Cemaat yapılanması vardı, tasfiyesi gerekliydi biz de eğer HSYK seçimlerini kazansaydık Fethullah Gülen Cemaati yapılanmasıyla ilgili mutlaka bir şey yapardık. Çünkü Silivri davalarında ciddi sahte deliller ürettiler, bu sahte delillerle hak mahrumiyetlerine sebebiyet verdiler. Bu aşamada soruşturulmaları gerekirdi.

Ne olursa olsun, kim olursa olsun hukukun dışına taşınmamalıydı. Buradaki sorun hukukun dışına taşınılması ve savunma hakkının tanınmaması, delil aranmaması, buna ihtiyaç duyulmaması. Bu arada tabii ki Fethullah Gülen Cemaati'yle bağı olduğu söylenen fakat gerçekten Cemaat'le ilişkisi olmayan sendikamızın üyeleri de ihraç edildi ve bir kısmı da halen tutuklu. Bu nedenle yapılan işlerin hukukun dışına çıkılarak yapılması nedeniyle doğru bulmuyoruz.

'ARTIK YARGIÇLARIN BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ OLMASI İSTENMİYOR'

Yakın zamanda göreve gelen 900 hakimden 800'ünün doğrudan AKP'de çalışan isimler olduğu gündeme gelmişti. Buna ilişkin neler söylemek istersiniz?

Siyasi iktidarın yargıyı ele geçirme, yargı bağımsızlığını sonlandırma ve hukukun üstün kılınmasını önleme girişimlerinden biridir bu adım. Siyasi iktidarın yargıyı ne kadar ele geçirmek istediğinin ifadesidir. Artık yargıçların bağımısız ve tarafsız olması istenmiyor, anayasaya tarafsızlık ilkesi konularak yargı tarafsız olamıyor. Kaldı ki bu anayasa değişikliği kendi içinde de bir ironi taşıyor. Şöyle, yargıya ilişkin düzenlemeler, HSK bağlamında, referandum sonrası hemen yürürlüğe girmesine karşın tarafsızlık ilkesinin yürürlüğü iki yıl sonraya erteleniyor. Bu kendi içindde ağır bir ironi halidir ve mülakatlarda, yazılı sınav notunun 70'ten aşağı indirilmesi, 54, 55'lere kadar çekilmesinin, yüksek not alanların mülakatlardan geçirilmeyip düşük not alan ama AKP içinde bir şekilde görevlendirilmiş avukatlardan yargıç ataması elbette ki yargı bağımsızlığına aykırıdır. Şunu da söyemek lazım, seçimlerin temel hükümlerine dair 298 sayılı yasanın ek 7. maddesinde siyasi partilerden seçimlere aday olmak maksadıyla meslekten istifa eden yargıç ve savcıların mesleğe geri dönemeyecekleri yazılıdır. Buna rağmen HSYK, 15 Temmuz'un hemen sonrasındaki tasarruflarıyla siyasi partilerden aday olmuş eski hakimleri yeniden göreve almıştır. Bu bir yasa ihlalidir. Hal böyleyken kendisini siyasi partilere angaje etmiş insanların yargı içerisinde olmaması kabul edilirken bu kurala rağmen siyasi görüşünü açıklamış, bu siyasi görüşlerine göre hareket ettiği belli olan insanların mesleğe alınmaları yine yargı bağımsızlığına ve yargıçların tarafsızlık ilkesine doğrudan saldırı niteliğinde bir karardır.

Birçok hukuk örgütünden size destek mesajları da geldi. Bu karara karşı nasıl bir mücadele verilecek?

Benimle ilgili olarak hukuk örgütleri, gerçekten de ciddi bir destek verdiler, buradan hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Tabii ki kamuoyu baskısı yaratmak önemli ve bu aslında sadece benimle ilgili bir sorun değildir. Bu yargı bağımsızlığıyla ilgili bir sorundur, benden bağımsız olarak tartışılması gereken bir sorundur. Bu aynı zamanda yargıçların örgütlülüğüne dair bir sorundur. Bu nedenle de hem yargı örgütlenmelerine verilen destek, hem yargıya, yargıçlara, yargıçlığın teminatı ilkesine yapılan saldırıya karşı bizim yanımızda olmaları tabii ki bizi sevindiren bir şeydir. Umuyoruz ki onların bu objektif talepleri HSYK'da da bir şekilde karşılık bulur ve bizim yeniden inceleme taleplerimiz kabul edilir, bunu umuyoruz. Halen destek de devam ediyor, teşekkür ederiz.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

2012 yılında Yargı-Sen'in yöneticileri Ankara dışına tayin edildi ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye'yi mahkum etti ve ''Siz kamu çalışanları sendikası niteliğindeki Yargı-Sen'in yöneticilerini, sendika merkezi dışına çıkaramazsınız, bu hatalıdır ve bu telafi edilmelidir'' dedi, bu şekilde bir kınama kararı verildi. HSYK, 5 yıl sonra ILO'nun bu kınama kararını tekrarladı. Ayrıca 4688 sayılı yasanın 18. maddesinde aynı hüküm yer alıyor, ''Çalışanlar sendika merkezi dışında görevlendirilemez ancak açık gerekçeleri, somut olarak belirtilmek koşuluyla bu yapılabilir'' deniliyor, şu anda bize söylenen bir şey yok. Bu nedenle yanlış bir karar. Avrupa Komisyonu'nun raporlarında var, taraf ülkeler, sendikada görevli kamu çalışanlarının sendikal görevlerini layıkıyla yapması için gerekli olanakları sağlamak zorundadır. Bu tasarruf da yine bu ilkeye aykırı bir karardır. Ayrıca yargının bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü gibi konular, yargıçları ve yargı örgütlerini doğrudan ilgilendirir. Yargı örgütleri, yargıçlar, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğünü ortadan kaldıran düzenlemeler karşısında her zaman görüş bildirebilirler, eleştirebilirler. Bu eleştiriyi getiremeyen yargıçların adaleti tesis etmeleri de olanaksızdır. Bu nedenle de bu kararlar yanlıştır. Bu benim üzerimden yapılan HSK tasarrufu, hakimlerin atamalarında, hakimlik teminatı ilkelerini sürekli gözetmeleri gerektiği, atamalarda daha önce görev yaptığı yere göre coğrafi, sosyal, kültürel olanakların kıyaslanarak ve daha iyi şekilde atamaların yapılması kuraldır ama Ankara'dan Şanlıurfa'ya yapılan tayin, bu ilkeleri göz önüne aldığımızda kıyas kabul etmez. Ankara olanaklarıyla Şanlıurfa'nın olanakları çok farklıdır.