YURT'ta Ramazan'ın 7. günü

YURT'ta Ramazan'ın 7. günü

YURT Gazetesi'nin Ramazan ayına özel hazırladığı sayfa.

ERESAN BAYDEMİR HAZIRLADI

GÜNÜN NÜKTESi

Her bir gün şafakla başlar ve gün batımıyla da biter. Günler doğal seyrinde devam ederken herkesin onları idraki ve kullanışı farklı olur. Kimileri şafakla birlikte ayakta olur; kimileri güneş iyice yükselmedikçe yerinden kımıldamaz. Kimileri güne seherin hayat verici enerjisi ile zinde ve spor yaparak başlar; kimileri ise güne geç, bitkin, bıkkın ve gerçekte günü daha başlamadan heder etmiş olarak başlar. Kısacası bu kıymetli meta, herkese eşit sunulsa da kullanım tarzı çok farklıdır. Gündüzler ve geceleri anlatmak için bakın nasıl tanımlar getirilebilir: “Gündüzler ve geceler sürekli elimizden çıkıp kaybolan fırsatlardır.” “Gündüzler ve geceler ölüme giden yolun mesafe taşlarıdır.” “Gündüzler ve geceler bizim ölüme doğru attığımız adımlardır.” “Gündüzler ve geceler ömür sermayesini yontup eriten siyah ve beyaz iki taştır.” “Gündüzler ve geceler bizi ebediliğe doğru taşıyan bir kervandır.” “Gündüzler ve geceler insanın daha üstün, daha kâmil olmak için tırmandığı merdiven basamaklarıdır.” “Gündüzler ve geceler, arif insanın hakkı anmak için kullandığı, siyah ve beyaz tanelerden dizilmiş bir tespihtir.” İşte biz insanlar, kendi gece gündüzlerimizi seçebiliyoruz. Hüsrana götüren, fırsatları alıp, sermayeyi eriten bir gece gündüz mü; kemal merdivenleri, zikir tespihinin taneleri ve dosta giden yolun taşları mı? Bunu seçen biziz. Ömrümüzün pahasını biz biçiyoruz. Ramazanda ve ramazanın bu gününde, bu konuya biraz kafa yormak çok yerinde olacaktır.

GÜNÜN DUASI

Allahʼım! Bana bugünün orucu ve ibadeti için yardımcı ol. Beni bugünde anlamsız ve boş işlerden ve de günahlardan uzak tut. Bana daima zikrinde olmayı nasip et. Tevfîkin hatırına, ey yolunu yitirmişlerin hidayetçisi!

GÜNÜN YEMEĞİ FIRINDA SOSLU


Malzemeler: -1 kg tavuk kanat -5-6 patates -2 adet iri soğan Sosu için: -1,5 yemek kaşığı yoğurt -4-5 yemek kaşığı zeytinyağı -2 diş sarımsak (rendelenmiş) -1 tatlı kaşığı kırmızı toz biber -Tuz -Karabiber -Kekik

YAPILIŞI: Sos malzemeleri bir kasede karıştırılır. Tavuk kanatlar güzelce yıkanır. Patatesler soyularak yıkanır ve iri şekilde dilimlenir. Suyu iyice süzülen patates ve tavuklar sosla birlikte genişçe bir kase de karıştırılır. 20-30 dk bekletilir. Daha sonra fırın tepsisine dizilir. En üste soyulup ince halkalar
şeklinde doğranmış soğanlar dizilir. Önceden ısıtılmış 200 derece fırında kızarıncaya kadar pişirilir. Yanında pirinç pilavı ile sıcak olarak servis yapılır.

İFTAR MENÜSÜ


-Köfteli Nohutlu Çorba -Fırında Soslu Patatesli Tavuk -Penne Arabiatta  (Domatesli Acılı Soslu Makarna) -Turşu Tadında Mor Lahana Salatası (10 Dakikada) -Acı Biber Turşulu Salatası -Kesme Tatlısı -Elma Kompostosu

SAHUR ÖNERİSİ


Soğuk Ayran Aşı Çorbası, menemen

MEHMET NURİ YILMAZ YURT İÇİN YAZDI

Her şey sevgiden doğmuş, sevgiyle var olmuştur

Sevgi insanların yaratılıştan getirdiği özelliklerden birisidir. Yöneldiği obje kişiden kişiye farklılık gösterse de bütün insanlarda bu duygu mevcuttur. Hatta hayvanlar bile yavrularına bu duygudan dolayı şefkatle davranır, onları tehlikelerden korumaya çalışır.

Sevgi, İslam’ın özü, varoluşun sebebidir. Her şey sevgiden doğmuş, sevgiyle var olmuştur. Allah sevgisi, peygamber sevgisi, insan sevgisi, sevginin önemli boyutlarını oluşturur. Kuran-ı Kerim’de; Allah’ı sevmek olgun müminin en önemli özelliklerinden biri olarak zikredilir. Peygamber sevgisinin de geleneğimizde önemli bir yeri vardır. Türk edebiyatında Peygamber sevgisi üzerine pek çok şiir ve naatlar yazılmıştır. Hz. Peygamber’in edebiyatımızda sembolü, insanlar arasında sevginin remzi olarak bilinen ‘gül’dür.

İslam insan merkezli bir dindir. Emir ve yasaklarda hep insanın faydasını amaçlamaktadır. Bu anlayış ise dinin merkezine insan sevgisini koymaktadır. Yunus Emre’nin veciz ifadesiyle, ’Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek’ bu felsefeyi en güzel şekilde dile getirmektedir. Dini, dili, düşüncesi ve hayat felsefesi ne olursa olsun, insanların saygınlıkları, şeref ve haysiyetleri vardır. Bu bakımdan bütün hak dinlerde insan en üstün varlık olarak kabul edilmiş, bir insana haksız tecavüz bütün insanlığa yönelik haksızlık olarak kabul edilmiştir. Hz. Peygamber, ’İman edilmedikçe cennete girilmeyeceği, insanların birbirini sevmedikçe de iman etmiş olmayacağı’nı ifade ederek olgun bir imanın ancak insanları sevmekle elde edilebileceğini vurgulamıştır. Buna karşılık İslam; kin, nefret ve kırgınlıkları yasaklamıştır. Hz. Peygamber’in dili ile yine ‘Müminin kendisiyle iyi geçinilen kişi olduğu, başkalarıyla iyi geçinemeyen ve kendisiyle iyi geçim yapılamayan kimsede hayır olmayacağı’ ifade etmiştir. İnsan sevgisini merkeze alan İslam, sevgiye dayalı köklü bir medeniyet inşa etmiştir. İslam sayesinde değişik dil ve kültürlere sahip insanlar, yüzyıllar boyu birbirleriyle kenetlenmişler ve bir sevgi yumağı oluşturmuşlardır.

Şunu da belirtelim ki; İslam’ın sevgisi sadece insanlarla sınırlı değildir. Hayvanları, bitkileri hatta canlı olan her şeyi sevmek, onları Allah’ın yarattığı bir varlık olarak görmek ve onlara Allah için değer vermek, İslam’ın getirdiği prensiplerden birisidir. Bu sebeple İslam’da bir karıncayı incitmek dahi insani olmayan bir davranış olarak kabul edilmiştir.Günümüzde sevgiden uzaklaşmış gibiyiz. Kendimizi ve sosyal çevremizi gereği gibi sevmiyoruz. Aşkımızı kaybetmişiz. Maddeye olan aşırı düşkünlük, bizi aşkın değerlerinden ve insan sevgisinden uzaklaştırmıştır. Sevgiye gereği gibi değer verilse ve sevgi insan davranışlarında köklü bir şekilde yerleşebilseydi, dünyanın hemen her bölgesinde insanların gözyaşı akıtmasına gerek kalmaz, daha insani ve daha erdemli bir dünyada yaşamak zor olmazdı.

Bir gönül ehlinin dediği gibi: ’Benim dinim sevgi dinidir. Onun kervanı nereye yönelirse ben de oraya yönelirim ve dinim o dindir. İmanım o imandır.’

HASAN KANAATLI YURT İÇİN YAZDI

Allaha’a misafir olma ayıdır


Gönüller Sultanı Peygamber Efendimiz (sav) önceden naklettiğimiz hutbesinde şöyle buyurmuştu: ‘Bu ayda siz Allah’ın ziyafetine davet edilmiş ve Allah’ın değer verdiği kimselerden sayılmışsınız. Nefesleriniz bu ayda tesbih (zikir) ve uykunuz ibadet sayılır. Amelleriniz kabul ve dualarınız icabet edilir. O halde doğru niyetler ve temiz kalplerle Allah’tan isteyin ki sizi bu ayın orucunu tutmaya ve kendi kitabını (Kur’an‘ı) okumaya muvaffak eylesin.’

Bu hutbeden anlaşılan o ki, bu ay, kulların, Allah’a misafir oldukları aydır. Allah’a misafir olacakların dikkat etmeleri gereken birkaç husus vardır:

1-) Beni misafirliğe davet eden kimdir? 2-) Kimin evine davet edildim. 3-) Ev sahibine karşı göstermem gereken adap ve erkânlar nelerdir? 4-) Ev sahibi, davet ettiği misafirler üzerinde bulunması gereken hangi hususiyetlere dikkat ediyor. 5-) Davet şekli nasıldır? Hiç kuşkusuz mümin kulları misafirliğe davet eden Yüce Allah’tır. Kerim’dir, Rahim’dir, Gafur’dur (bağışlayan), Tevvab’dır (tövbeleri kabul eden), Kani’dir (sonsuz servete sahip), Mutlak’tır (hiçbir şeyde sınırlı değildir), Cevat’tır (eli açık), Rezzak’tır (rızıkları veren), Rahman’dır (rahmeti bol), Rabbu’l-âlemindir (bütün âlemlerin mürebbisi ve sahibi).

Davet edilen misafir ise, güçsüzdür, yoksuldur, muhtaçtır, zelildir, bilgisizdir, çaresizdir, kimsesizdir, ne hayatın ne de ölümün sahibidir! Davet edilen zaman dilimi Ramazan ayıdır. Rahmetin, bereketin ve mağfiretin bol olduğu ay. Davetiye semavi kitaplardır ve onların başında da Kur’an’ı Kerim gelir. Misafirliğe davet edenler ise, peygamberlerdir ve onların başı olan İslam peygamberidir.

Bu durumları göz önünde bulunduran mümin bir kul, kendinin yaratıcısı nezdindeki yerinin ne kadar önemli olduğunu kavrar. Zira yüce Rab böyle bir kulunu misafir etmek için meleklerinin en büyüğü olan Cebrail’i birinci dereceden görevlendirmiş ve peygamberlere de ikinci bir görev vermiştir. O takdirde böylesine bir davete burun kıvıran ve o sofrada oturmak istemeyen insan, gerçekte bedbaht insandır!

Bu misafirlikte yapılması gereken ön hazırlıklar:

İnsanlar genelde normal bir davet aldıklarında davet edildikleri şahsın ya da yerin durumuna göre ön hazırlıkları yaparlar. Örneğin bedensel temizliklerini yaparlar, en güzel giysilerini giyerler, güzel kokular sürerler, gereken ziynetlerden istifade ederler. Gittikleri yerde de kendi kişiliklerine bir zarar verecek yanlış konuşma ve davranışlardan uzak dururlar. Yüce Rabb’e misafir olduklarında ise, diğer misafirliklerden daha fazla misafirlik kurallarına dikkat etmeliler. Beden temizliğinden ziyade ruhlarını temizlemeliler, manevi boyutlarına çeki düzen vermeliler, ruhlarını yalan, gıybet, iftira, zulüm, hırs vb. çirkin sıfatlardan arındırmalılar.

Misafirlik ayına ve Rabbin misafirhanesine girmeden önce kendilerini dikkatlice hesaba çekmeliler. Hâl ve hareketlerini iyiden iyiye gözden geçirmeliler ve bu misafirliğin, normal misafirlikten olmadığını bilmeliler. Bu misafirleri ağırlayanın çok farklı biri olduğunu, kendisini ağırlayacak olanların normal varlıklar olmadığını, oradaki adap ve erkânın ve yine misafirlik kurallarının bildikleri şeylerden olmadığını idrak etmeliler. Mümin kul Allah’a misafirliğe gitmeden önce tövbe etmeli, çok ciddi bir şekilde hatalarından dönüş yapmalı. Bu misafirliğe icabet etmeyi bütün kalbi samimiyetle istemeli. Yeniden doğmuş gibi bir sevinçle o ayı karşılamalı. Kendisin, sanki asla hata yapmamış, kimsenin üzerinde hakkı olmadığı, kimseyi kırmadığı ve kimseden kırılmadığı bir konuma getirmelidir.

Bu misafirliği zahiri ve batıni (içsel ve dışsal) temizlikle, gusül ve dua ile, Kur’an tilaveti ve zikir ile, salavat ve secde ile hamd ve şükür ile birlikte geçirmeli, misafirlik süresince, Yüce Rabb’in rızası dışında hiçbir gayesinin bulunmadığına dair kesin karar vermeli. Mümin kulun bu misafirlikteki en büyük arzusu, Allah’a ulaşmak, insanlığın zirvesine varmak, hayvani hasletlerin tümünden uzaklaşmak, nefis perestliği (egoistliği) bir kenara bırakıp Allahperest olmak ve Allah’ın dışında her şeyden irtibatı kesip yalnızca Rabb’iyle irtibatı güçlendirmek olmalı! Şunu bilmeli ki, bu misafirlikte elde edeceği kazanımların tümü kendisine aittir, Rabbine değil. ( Devam Edecek)