Bir Ensar olamadık!

    Solcuların sorunu Ensar olamamaktır. Onlar kadar kötü olamamaktır. Bakın çocuk tecavüzü gibi yeryüzünün en büyük günahlarından biri olan mevzuda bile birleşiverdi sağcı sapıklar. Oysa solcular Stalin’in bıyığı meselesinde bile ayrışmaya eğilimlidirler. Ben ne solcu tanıdım ki Lenin’in keli yüzünden bölünüp gittiler. Bir kısım o kelin pek yakıştığını, diğer kısım yakışmadığını iddia ediyorlardı. Troçki nasıl olur da Büyükada’da yaşadı diyerek 15 saniyede Stalinist olan solcu arkadaşlarım bile oldu.    Solcuların 72.5 fraksiyona bölünmeleri kadim bir meseledir. Sadece ülkemize özgü de değildir. Dünyanın her tarafında solcular amip gibi bölünürler. Solculuğun doğasında vardır bu. Solcular canlı olan tek ideolojiye dâhil kimselerdir. Sağcı sapıklar gibi zombi ideolojilerin kurbanı değildir onlar.    Solculara sorsanız hepsinin gayesi daha yaşanılır bir ülke ve dünyadır. Haksızlıklara karşı çıkmaktır. Sömürülere son vermektir. Kazıklandığımızı dünya âleme anlatmaktır. Lakin Mao’nun kaşlarının kalınlığı yüzünden birbirleriyle ayrılmalarını bırakın kavga bile ederler.        Ben kendimden biliyorum. Üniversitede solcuyum üstünüze afiyet. Dev-Yol ve Dev-Sol sempatizanı arkadaşlar aralarında yaşadıkları sayısız kavgaya çok lazımmış gibi GHK dostunuzu bile eklediler. İki taraf da GHK’nın kendi fraksiyonlarına tam kapasite katılmasına mani olan nedeni anlamışlardı kendilerince... Maalesef tam da o sıralarda 20 yaşında GHK dostunuzun bir kız arkadaşı vardı. Kız arkadaşı olmasa GHK dostunuz dağa taşa devrim yazacak, pankartlardan pankart beğenip oraya buraya asacak, kendisine verilen tüm talimatlar gereği üstlendiği yurt ve bölüm reisliğini yerine getirecekti. Hatta taa 2017 yılında gerçekleşecek olan devrimin ilk kıvılcımını daha 1987 yılında çakacaktı.    Anlaşamadıkları konu GHK dostunuzun kız arkadaşına ne yapılması gerektiğiydi. Bir taraf “ayıralım” diyordu. Diğer taraf “kız arkadaşını da devrimci yapalım” diyordu. Hangi makul öneri hangi fraksiyondan geldi, o bana kalsın. Yol ve Sol’a dert olsun bu.    Bu teorik tartışmalar sürdüğü sırada GHK dostunuz en yazılmamış aşk şiirlerini ve aşk hikâyelerini kalemle yazmakla meşguldü. O sıralar klavyeler pek yoktu. Şaka sanabilirsiniz bu yazdıklarımı. Ama değil. Türkiye solcu hareketinin zaaflarını anlatıyorum ben.   Durun. Daha bitmedi. Başka fraksiyonlar da musallat olduydu bana. Bombacı yapmak isteyenden tutun da nişancı yapmak isteyene kadar. Fen lisesinde kimya laboratuvarında zırt pırt sodyum patlatmış olmam cazip gelmişti kimi fraksiyonlara… Ayık olduğu halde evinin kapısının anahtar deliğini bile tutturamayan GHK dostunuzdan Stalingrad nişancısı yaratmak isteyen fraksiyon ise halen romantik bir hissiyattır benim için. Yıllar sonra askerlikte bir kere bile hedefi tutturamadım nişancılıkta. Karavan kralı oldum. Bilsin o fraksiyon. Benden anca kalem ile nokta atışı olurdu. Silah ile değil. 3 derece miyop birinden nişancı yapmak nasıl bir teorik alt yapı isterdi ki hala anlamış değilim!    Neyse efendim. Kötüler kolay birleşirler. Ensar oldu bütün İslamcı sağcı faşist kötüler. Çocuk tecavüzünde bile örgütlü onlar ve bizi şaşırtmadan hemen birleştiler sapıklıkta... Biz solcular ise daha 20’lerin başında aşık çiftleri ayırmak üzerine derin ideolojik tartışmalar yaşadık. Ama umutsuzluğa yer yok. Biz kötü değiliz. Bir Ensar olamadık sadece.   Bu arada iki büyük sol fraksiyonun beni ayırmaya çalıştığı o kız arkadaşımla evlendim ben sonra. Bizi ayırmaya çalışan arkadaşlar ya liberal oldular ya da sağcı oldular. Ben hala iyi kötü solcuyum çok şükür. Sınıfıma uygun yaşıyorum.  31 Mayıs 2013 taksim komünü    Gezi Parkı ayaklanması hakkında sanki yenilgi yaşanmış gibi bir değerlendirme yaygın. Ben öyle düşünmüyorum. Asla da düşünmedim. Bu değerlendirme Gezi'de bir lanet diktatörden kurtulamamış olmaktan geliyor. Oysa Gezi'nin amaçlarından biri Gezi Parkı'ydı ve o park hala yerinde duruyor. En önemli kazanım ise diktatörün ve 3. sınıf mafya avenesinin mercimek aklı başından gitti.   Bunlar eskiden askeri darbeden korkarlardı. Şimdi aniden bir gün Kaddafi gibi linç edilmekten korkuyorlar. O günden beridir de bir tane akla uygun eylemleri kalmadı. Her gün daha fazla saçmaladılar. Gezi’den sonraki uyduruk ve sahte seçim sonuçları yüzünden kimse yenildik filan illüzyonuna kapılmasın. Gezi'nin uyduruk seçimlerle ne alakası var? Gezi ve Haziran ayaklanması bana göre büyük bir başarıdır. Gezi ve Haziran 2017'de belki başka bir ayda geri dönecek...   Diktatörler yıkılmadan ortalama 4 yıl önce şiddetli arıza verirler. Şimdi o şiddetli arızanın 3. yıl dönümündeyiz. Öyle veya böyle bu diktatörlük her ne surette yıkılırsa yıkılsın bunu Ethemlere, Ali İsmaillere, Abdocanlara, Mehmetlere, Ahmetlere, Medenilere, Berkinlere ve elbette Türkiye'nin gerçek kadınlarına borçlu olacağız.   31 Mayıs 2013’de bu ülkede Taksim komünü kuruldu. Bu ülkenin yaşadığı en güzel ve umut verici vakalarından biriydi o. Bir gün yeniden kurulacak o komün. Kimsenin şüphesi olmasın. Anca diktatörler korksun ve titresin…   Ey diktatör! 2017 geliyor. Senin ve cibilliyetinin sonu olacak o yıl… Yazdım bir kez daha…   Ben sadece bir haberciyim.

Önceki ve Sonraki Yazılar