Ülkenin 'şakülü' çoktan kaydı

"İyi yaşama arzusu" ile "sunulanı, öğretileni, özendirileni yaşamak” arasındaki çelişkiyi aşamadığımızdan "siyaset" kurumundan bunca çok şey beklemekteyiz.

Peki,"Nedir iyi yaşamak?" diye sorarsanız: "Yola çıktığınız yerden daha uzaklara, daha sağlıklı ve umut dolu düşmek" diyebilirim. Bunun yolu çalışmaktan geçiyorsa ve emek yüklüyse, yürünen yol daha bir keyifli oluyor, diye düşünenlerdenim.

Görmediğini, dokunmadığını anlayamayan hatta korkan bir toplumda, insan ne kadar farklı hayaller kurabilir ki? Üstelik aklından geçenleri bile "günah "süzgecinden geçirmek zorunda bırakılan bir gençlikle modern dünyanın neresinde  kendimize yer bulacağız bilemiyorum ama 3.dünya ülkesi olmaya doğru gittiğimizden eminim.

"Kadına dayağın" kadınlara Allah’ın lütfu olduğunu devletin televizyonlarında kusanlardan tutun da içinde "domuz serumu" vardır, diye çocuğuna aşı yaptırmayan babaya kadar geldiğimize göre varın siz söyleyin nereye gittiğimizi. İşin daha vahimi bu konuda açılan davalardan birinde kendini “kadı” sayan bir hakimin, aşı yaptırmak istemeyen babayı haklı bulması.
Güneşe aldırmayın, yaz gelmiyor ülkeye. Biz haritanın Ege ve Akdeniz tarafındaki sığınaklarımızda  "Kim daha solcu?","Kim daha Atatürkçü" tartışmaları ile birbirimizi acımasızca eleştirmeye hatta yok etmeye çalışırken Türkiye’min şakülü çoktan kaydı. Çünkü kolayı seçer insan. Cevaplarını bildiği soruları sorar; doğumu-ölümü "kadere" bağlayıp şu âlemde bedeni kadar  bir boşluğu doldurup gitmek nasıl büyük bir mutluluktur, düşünsenize. Bir de bunun üstüne öbür dünya nimetlerinin cazibesi -nedense hep cinsel ödüllerle sunulur- yakıp kavuruyorsa gönülleri, birileri için "nefes almak" yeterliyse yazdığın da boş, söylediğinde.

Çocuklar düşünmesin, diye felsefe dersinin; ülkesini tanımasın, diye coğrafya dersinin müfredatının değiştirilmesine sessiz kalan bir toplum; kısık ateşte tavaya konmuş kurbağadan farklı değildir anlayacağınız.

Bir olay daha var, aslında basına yansımadı; bir doktor arkadaşım anlattı:
Anne karnında bebeğin boynuna kordon dolanmış ve sezaryen yapılmazsa
anne ya da çocuğun öleceği bir vakada, doktorların tüm ikna  çabalarına karşın "Karımın karnını kestirmem, günah." demekte direten bir baba müsvettesinin izin vermediği için göz göre bebeğin öldüğünü bilin istedim.
İşte bütün bu gidişatı artık siyaset kurumu ile çözmek de gün geçtikçe
zorlaşıyor. Çünkü artık bu halktan oy alabilmek için önce dindar olduğunu anlatmak zorunda iktidar olmak isteyen siyasi parti. Öyle olmasa asgari ücretin 1500 liraya çıkmasına asgari ücretliler, mazotun 1,5 liraya düşmesine çiftçiler karşı çıkar mıydı?

Önceki ve Sonraki Yazılar