Ulusalcıların hazin sonu

Çok hazin, çok… Bir musibet epey nasihat ediyor ya hani şu âlemde, son cenaze de amma rezalete vesile oldu ha! Evet, tekmil ulusalcı, Soma tekmecisine gazel yazan Hasan’ın cenazesi önünde düğme ilikleyip askeri usulde tek tek tekmil verdi ve bu gözler hepsini gördü…
Hani cenazeye şöyle bir bakınca ve tüm devlet erkânını öyle testi misali dizilmiş görünce, insanın gözü ister istemez Adıgüzel Ağa’nın biricik torunu Doğu Perinçek’i aramaktadır. Neticede Perinçek de devletin ufak ama dimağ bulandıran bir cismidir. Kendisini cenazede safa girmiş dimdik bir vaziyette göremeyince, hastadır diye endişelendi cümle âlem. Değilmiş. Akit TV’ye hoplaya zıplaya çıkınca derin bir oh çekti bu millet…
Hayatta böyle büyük buluşmalar, muhteşem kavşaklar vardır işte. Bunlar tarihin zıplama momentleridir. “Ben Deniz Gezmişlerin lideriyim” diye kendinden menkul böbür ışınları yayan Perinçeklerin Doğu’yu, küçük cemler karşısında saygı duruşuna geçiren nedir zannediyorsunuz?
Bakmayın siz ‘sınıf mücadelesi’ gevezeliklerine falan, tarih aslında hoplayıveren çekirgelerin eseridir.
Ve hiç şüpheniz olmasın, Türkiye’de bir çekirgenin zıplaması, Amerika’da beyin fırtınaları koparır. O fırtınalar ki, orta yerlerinden nice Ekmeleddinler çıkarmıştır ve de çıkaracaktır!
Vakitli vakitsiz tazminat akitleri ortada duran Kılıçdaroğlu Kemal de, tam olarak bu yüzden, sakin gücünü telefon kabloları üzerinden fışkırtarak taziye ırmaklarında çağlamaktadır.
Ey kader!
Hendek edebiyatı üzerinden kılıçdarlığa soyunan Kemal de, 1970’lerin Milli Güvenlik derslerinden beri yavrukurt üniformasıyla iktidar kuytularında dolanan Oymakbaşı Doğu da, şanlı ordumuzun peşinde içtima vermek üzere dizilen bilcümle milli kuvvet de daha düne kadar pancar motoru gibi milli sesler çıkarıyordu. Kaderin acı cilvesi! Damarlarını deşip muhtaç oldukları kudretleri hepimizin üzerine TOMA hortumu misali savuran bu milli kuvvetler, bizatihi topunun milli ceddine söven dik duruşlu bir cenaze töreninde kurmay imama uyup, namaz niyetine iki büklüm yerlerde süründüler.
Bunlar ki, bir yanda mazlumların evini delik deşik eden tanklara tempo tutarken, beri tarafta kendini Hitler’le kıyaslayan bir muktedirin paçalarına kedi gibi sürtünmekte beis görmezler!
Ne muhteşem, ne göz kamaştırıcı, ne derin bir kepazelik!
Topu birden, sırmalı esvaplarıyla, uygun adım ilerliyorlar…
Tarih, mazlumların kahramanlığı kadar, çıktıkları hela kuburuna süslü geçit törenleri yapa yapa dönen kepaze kalabalıkların bir toplamı değil midir zaten?
 

Önceki ve Sonraki Yazılar