S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

Uyku yok 2019 geliyor

Uyan ey halkım uyan. Gün 16 Nisan 2017 Türkiye’de Milletin egemenli- ğini temsil eden TBMM hükümetlerinin mi, Cumhurbaşkanlığı hükümetinin mi ge- çerli olacağına dair referandum yapıldı. Tam bir ay oldu. Mustafa Kemal Atatürk’ün 23 Nisan 1920’de ilk başkanı olduğu TBMM, “Hâ- kimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” şiarı ile kurulmuştu. Referandumla Türkiye bir yol tercihine zorlandı. Ya TBMM’nin ilk kurulduğu günkü yetkileri ile parlamenter demokrasi ile yönetilmeye devam edecek, ya da bu yetkisini yitirerek Cumhurbaşkanı tarafından kurulacak hükümetler tarafından yönetilecekti.

16 Nisan referandum tarihi olarak belirlenmiş, takvim normal işliyor gibiydi. Ta ki; Yüksek Seçim Kurulu’nun referandum öncesi yapılacak propaganda sürelerine ilişkin önceki seçimlerde radyo ve televizyonlarda uygulanan eşit zaman ölçüsüne dayalı propaganda sürelerine uygulamayı kaldırmasına kadar. Bu karar tartışmaların ilk fitilini ateşledi. Kampanyanın bir tarafı; süre sınırlaması olmaksızın televizyonları kullanıp açılışlar yapıp devlet olanaklarını kullanabilirken, diğer taraf kendi olanakları ile bazı televizyonlarda sınırlı zaman sürelerinde propaganda yapabilme durumunda kaldı.

Referandum öncesi vatandaşı bilgilendirmek, geçersiz oy kullanımını önlemek amacı ile YSK birçok genelge ve duyuru yayınladı. Bunların ikisi “mühürsüz oy pusulası ve zarfların geçersiz olacağı” ve “sandıklarda kullanılacak mühür üzerinde ‘tercih’ yazacağı” idi. Hayır kampanyasının motorunu oluş- turan CHP, seçmene siz sandığa gidin oylarınız bize emanet diyerek seçmeni oy vermeye davet ediyordu. Seçmen bu ko- şullarda yüzde 85.43 katılım ile oylarını kullandı. Oy pusulalarının geçerliliğine ilişkin önceki aldığı kararları seçim günü değiştiren, YSK Türkiye’de bir ilke imza attı. DoğuGüneydoğu bölgelerimizde seçimin bittiği, diğer bölgelerde ise seçim devam ederken alınan bu kararlar nelerdi; *Mühürsüz kullanılan oy pusulası ve zarfların geçerli sayılmayacağı, *YSK Başkan’ı 298 sayılı yasa izin veriyor diyerek, tercih yerine ‘evet’ mührü vurulan oy pusulalarının da geçerli sayılacağı,

*Bazı sandık kurullarının oy pusulalarının arka yüzü yerine ön yüzüne mühür bastıklarını bu oy pusulalarının da geçerli sayılacağına dair karar aldıklarını açıklamıştı. Bu kararlarla bir buçuk milyonu aşkın mühürsüz oy geçerli kılındı ve referandum seçimlerinin üzerine gölge düşürüldü. Toplum bir yandan olanları şaşkınlıkla çadır tiyatrosu izler gibi izliyor, diğer yandan hukuki süreçleri araştırıyordu. Referandum öncesi Hayır oylarını konsolide eden, yeter ki siz sandığa gidin oylarınız bize emanet diyen CHP’nin yapacağı girişimleri bekliyordu. CHP Danıştay’a müracaat etti ret edildi. Ardından AİHM’e müracaat etti. AİHM’in kararı ne zaman sonlanır? Etkisi ne olur göreceğiz.

CHP’nin şaibeli referanduma karşı başka bir eylem planı, hedefi olmalıydı? Olduğuna inanmak istiyorum. Sorumlu olduğu halkı ve partilileri motive edebilmek onları çaresiz, bı- rakmamak için bunu açıklamalıdır. CHP delege, kongre, kurultay takvimini başlattı. Bu takvim süreci ayrışma değil, referandumla farklı çizgiye giren ülkenin kaderi nasıl değiştirilecek bunların konuşulduğu, çözümlerin üretildiği platformlar olarak kullanılmalıdır. Bilinmeli ki; 2019’da siyasi partilerin ve parlamentonun bu günkü etkinliği olmayacaktır. Sonuçta; Hukuka uygunluğu tartışmalıda olsa 16 Nisan referandumu ile Türkiye’nin rejimi değişti. 2019’da yeni sistemin uygulaması başlayacak.

Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu CHP bu günden hukuksal ve örgütsel mü- cadelenin hazırlığına girişmelidir. Yoksa 2016 Haziran ve Kasım milletvekili seçimlerinde birçoğunda AKP ve MHP dışındaki siyasi partilere, daha fazla oy çıkan, 961 sandıkta, yalnız evet oyu çıkması karşı- sında yine çaresiz ve sonuçlarına katlanır olmak zorunda kalınacaktır. Dün oylara sahip çıkacağını açıklayıp oylara sahip çıkamayanları gördük. Onlar da bu referandum sonuçlarından sorumlu değil mi? Sorumluluklarının gereğini yerine getiremeyenlerin en azından halka karşı bir özür borçları yok mu?

Fikri hür, vicdanı hür bireyler olmak istiyorsak önce beynimizdeki esareti oluşturan bağlılıklardan sığlıklardan kurtulmalıyız. Atatürk devrim ve ilkelerini ödünsüz savunan bireyler örgütlenmeli, onun mirasına zarar gelmesine izin vermemelidir. Yarın aynı sonuçla karşılaşmamak için bu günden planlar yapılmalı, hedef belirlenmeli çalışmalara başlanmalıdır. Zaman hızla geçiyor. Pardon deme zamanı yok. 2019’a kadar yirmi dört saat çalışmalı, üretmeli, uyanık olmalı, bizi uyutmak isteyenlerden hesap sormalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar