Vatan çölleşmeden!

Çin’de dünyanın beşte biri yaşıyor ancak bu oranda bir toprağa sahip değil. Güneybatıda dağlar, kuzeybatı ve kuzeyde çöller olunca işi zor. Ayrıca Çin’in diğer büyük baş belasıysa susuzluk.

Çin dünyanın su zengini ülkelerinden biri ancak hızla büyüyen nüfus ve ekonomi su sıkıntısı yaratıyor. 2013 istatistiğinde Çin’de kişi başına 2 bin 100 m3 su düşüyor ancak bu dünya genelinin dörtte biri. Sorunlarından biri de su dağılımındaki dengesizlik, güneyde kuzeyin dört katı su kaynağı var. O nedenle Çin başka bir Çin Seddi projesini hayata geçirdi; güneyin suyunu kuzeye yönlendiriyor. Evimin hemen yakınlarında birkaç yıl önce başlayan inşaat halindeki alan bu projenin bir parçası. Çin bu devasa projeyi yaparken, kuzeydeki çölleşmeye karşı savaş da devam ediyor.

Yıllar önce çölleşmeye karşı mücadeleye şahit olmuştum. Kuzeydeki Ningxia eyaletinin en büyük baş ağrısı çölleşme. Çölleşme eyaletin başkentine yaklaşıyor. Biz gazetecileri çölleşmeden ötürü artık iyice boşalmaya başlamış bir köyü gezdirmişlerdi; acıklı sahneler çekilmeye hazır bir film seti gibiydi!
Ancak Toprak Dede Hayrettin Karaca’nın dediği gibi, insanoğlu yumurta kapıya dayandığı zaman mecburen çözümü de buluyor. Hele ki yeryüzünün en çalışkan milleti Çinlilerse; dünyada ilk kez çöl kumlarının üstüne üzüm bağları kurmuşlar. Üzümler endüstride, yani şarapçılıkta kullanılıyor ve böylece bağcılıktan daha büyük gelir elde ediliyor. Zamanın Çin devlet başkanı Zhang Zeming de bu başarıdan ötürü bizim de gezdiğimiz şarap fabrikasını ve bağları ziyaret etmiş. Gerçekten ilginç, göz alabildiğine uzanan çöl kumlarının üzerinde uzayıp giden üzüm bağları; tablolarda olan gerçeküstü bir sahne gibiydi.

İç Moğolistan eyaletinin çölleri Ningxia’nın da çölleşmesine neden oluyor. Ancak Çin yaratmaya devam ediyor: Çinli bilimciler ilkin hibrid darı yetiştiriyorlar. Darının en büyük özelliğiyse mısır ekiminde harcanan suyun üçte birinden daha az su harcanması. Tarımda yeraltı suyu kullanılıyor ve az suyla büyük hektarlarda darı ekimi yapılıyor. Böylece bölge yeşilleniyor, çölleşmeye karşı savaşta ciddi adım atılıyor, iç göç önleniyor ve köylüler para kazanıyor. Çinli bilimci, çölleşmedeki kritik durumun yetersiz su olduğunu ama yeraltı sularının akılcı kullanılmasıyla çölleşmenin kontrol altına alınabildiğini söylüyor.

Çin bu işleri kendi bilimcileriyle yapıyor. Öyle din min gibi hurafelerle falan uğraşacak zamanı yok; Dünyanın beşte biri pirinç bekler! Elbette Çin tüm bunları sadece ve sadece “bağımsız” bir ülke olduğu için başarıyor.

Masonların kıçına tekmeyi vuran Atatürk’ün dediğinin tersini yapıp karaktersizleşiyoruz, yani Siyonist örgüt NATO’ya girerek bağımsızlığı yitiriyoruz. Sonrasında Siyonizm politikaları teker teker hayata geçirilerek vatan toprakları gerçek anlamda da çölleşiyor. Birkaç yıl öncesinin verisine göre; Türkiye’nin yüzde 89’u çölleşmeyle karşı karşıya.

Yalçın Küçük “Türkiye İsrail’in rezerv devletidir” demişti, yani, Türkiye’yi sevenler tam bağımsızlık savaşını verenlerin yanında yer alacaklar. Tersi, doğrudan Siyonizm’e hizmet eder.
Dededen Siyonist Mesut Barzani geçenlerde ABD’de Obama ile toplantı yapmış ve Kürtlerin ağzına bal çalınmış. Vatanımızı parçalayıp Müslüman İsrail’i (kimileri buna cahilce halen Kürdistan diyor) kuracaklarmış.

Topraklarımızdaki ve beyinlerdeki çölleşmeyi durdurmanın yolu “tam bağımsızlıktır.”
O halde (seçimlerde yine bilgisayar hileleriyle istedikleri sonucu çıkaracaklarını bilsem de) Nihat Genç’in mükemmel deyişiyle “oyum Vatan’a, koyim satana.”

Önceki ve Sonraki Yazılar