'Velev ki takas...'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, çok sık kullandığı o “velev ki...” diye başlayan itirazlarından birini Musul'da rehin alınan 49 Türk vatandaşı 102 gün serbest bırakıldıktan sonra, New York'a gitmeden hemen önce havaalanında yaptı.

Erdoğan “ Velev ki takas oldu ya da olmadı. Netice bizim 49 tane vatandaşımız Türkiye'ye geldi. Bizim bu 49 vatandaşımızı hiçbir şeyle değiştirmemiz mümkün değil” dedi.

Rehinelerin 180 IŞİD militanıyla takas edilmişti. Takas edilen IŞİD militanları arasında üst düzey yöneticiler de vardı.

10 Haziran 2014 günü yapılan Konsolosluk baskınından önce ABD, tedavi gören militanlar için Türkiye'yi uyarıyor, öte yandan IŞİD de militanların serbest bırakılması ve tedavi edilenlerin gönderilmesi için baskı yapıyordu.

17 Nisan günü Devlet İstihbarat Hizmetleri ve MİT Yasası'nın 26. maddesinde eklenen bir maddeyle Türkiye'de tutuklu veya hükümlü bulunan yabancıların başka bir ülkeye iade edilebilmesi ya da başka bir ülkedeki tutuklu ve hükümlülerle takas edilmesi mümkün hale gelmişti.

Bütün bu koşullarda gerçekleşen rehine takasında kimlerin “değiştirildiği” tam olarak bilinemiyor. Takastan bir ay sonra The Times'te çıkan habere göre serbest bırakılan militanlar arasında Batılı ülkelerin pasaportlarını taşıyan çok sayıda isim var.

Van üzerinden otobüslerle yapılan takasta iki İngiliz dışında, üç Fransız, iki İsveçli, iki Makedon, bir İsviçreli ve bir Belçikalı bırakıldı. Ayrıca takas Türkiye ile sınırlı kalmadı, Suriye'de o dönem IŞİD ile çatışan Tevhid Tugayı'nın elinde bulunan IŞİD komutanlarından Hacı Bekir'in eşi ve çocuklarının da aralarında bulunduğu 50 kişi de Türkiye'nin araya girmesiyle takasa dahil edildi.

Rehine takası, Niğde'de süren IŞİD davası yüzünden de tartışıldı.

Cezaevindeki militanların başlangıçta takasa dahil edildiği, ancak tepkiler yüzünden dört militanın takas dışı bırakıldığı da iddia edildi.

Tuhaf olan şu ki, ikisi güvenlik görevlisi üç kişiyi öldüren IŞİD militanlarından İsviçre vatandaşı Çendrim Ramadani, Almanya vatandaşı Benyamin Xu ve Makedonya vatandaşı Muhammed Zakiri rehine takasının gerçekleştiği 20 Eylül gününden beri yapılan duruşmalarda görülmedi.

Ağır Ceza Mahkemesi, müdahil avukatların bütün itirazlarına rağmen militanları mahkemeye getirmiyor. Ankara F Tipi Kapalı Cezaevi'nde oldukları söylenen militanlar cezaeviyle kurulan “Segbis” adı verilen görüntülü bağlantı sisteminden duruşmalara katılıyorlar.

Fakat bu da kağıt üzerinde, çünkü genellikle “arıza” var. Bağlantı kurulamıyor. Kurulduğunda da yüz hatları belirli olmayan üç gölge söz konusu...

Bu sorunun yanıtı 16 Ocak günü yapılacak karar duruşmasında ortaya çıkacak.

Öte yandan Paris'teki saldırıları düzenleyen oniki militandan dördünün adı bilinmiyor, bilinen sekiz isimden en az üçünün Türkiye bağlantısı var.

Bunlardan Salih Abdelslam'ın Suriye'ye geçmek isterken yakalanıp, bu yıl Belçika'ya iade edildiği söyleniyor. Ayrıca Abdülhamid Abayud'un “kamuya açık yerlere saldıracağı” bilgisinin Paris'ten önce Ankara tarafından Fransız IŞİD'cilerden alındığını ve Batı'ya iletildiği öne sürülüyor.

Bataclan salonundaki intihar eylemcisi Ömer Mustafa'nın 2013 yılında Türkiye'ye girdiği, MİT tarafından isminin Fransa'ya bildirildiği, ancak Fransızlardan yanıt gelmediği gazetelerde yer aldı.

Fakat Ömer Mustafa ne oldu? Fransa'ya bildirilecek kadar şüpheli davranışları yüzünden soruşturuldu, gözaltına alındı ya da tutuklandı mı?

Tutuklandıysa takas edilen militanlar arasında yer aldı mı?

Bunları bilmiyoruz...

Bilmiyoruz ama vahim bir iddiaya göre Paris'teki saldırıları düzenleyen militanlar içinde “takas edilenler” de var.

Fransız Hükümeti'nin NATO yerine AB yasalarını işletmesinin, ABD, Türkiye, İngiltere ve IŞİD arasındaki ilişkilerden kaynaklanan başka anlamları olmalı...

“Velev ki takas...” denilip geçiştirilemeyecek kadar önemli bir anlamı...

Önceki ve Sonraki Yazılar