Üst akıl ve Amerika

                    

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ayn el Arab demeyi tercih ettiği Kobane’deki gelişmeler üzerine bölgede bir “üst akıl” bulunduğunu keşfetmiş.  Bu “üst akıl” orada Türkiye’ye karşı büyük bir oyun oynamakta imiş.

“Günaydın!” demek lazım.  Ya da “daha önceleri neredysiniz?”

Oralarda öyle bir üst irade olduğunu ve büyük bir oyun oynandığını, en azından oynanmaya çalışıldığını, yeni mi keşfediyorsunuz?

Türk siyasetinde geldiğiniz yerin kendi özgür iradenizin sonucu olduğu sanrısında mısınız?

Ülkenin  adım adım bu noktaya getirilişinin,   kurum kurum zayıflatılıp kendisini savunamaz hale düşürülüşünün tümüyle kendi kerametinizden menkul olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Neyi farkettiniz?  Böyle bir oyun olduğunu mu?

Yoksa, yakın tarihlere kadar başkalarına karşı oynanan bu oyunun şimdi  size karşı oynanmaya başlandığını mı?

 

                                                      *     *     *

Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkca söylemiyor ama,  “üst akıl” derken,   Siyonizm takviyeli, küresel finans-kapital dinamolu,  ABD’yi  kastediyor.

O kadar da yabancısı olmaması gerekir, çünkü bu “üst aklın”  kendi amaçları adına  Tayyip Erdoğan’ı iktidara getirdiği de solda ve sağda, hatta kimi İslamcılar arasında, çok yazıldı.

O düzeyde bir komplo teorisini çözümleyebilecek istihbaratım ve zihinsel araçlarım yok.  Ama konuya bir alt düzeyde, yani Amerikan çıkarları perspektifinden baktığımda daha somut şeyler görebiliyorum:

Kırılma var:  Tam stratejik ittifaktan, örtülü hoşnutsuzluğa, şimdi de açık dalaşmaya geçilmiştir.

Artık bazı şeyler Erdoğan’a söylenmemekte,  inadına yapılmaktadır.  Erdoğan’ı “üst akıl” konusunda telaşlandıran odur.  Çünkü alıştığı bir şey değil.

 

                                                  *  *   *

Süper Güç  ABD’nin Orta Doğu konusunda “üst akla” dayanan uzun vadeli planları olduğu ötedenberi biliniyor, 1970’den beri telaffuz ediliyor, haritalarda gösteriliyor:  Bu planın özü, bölge petrol kaynaklarının kontrolu açısından da işlevsel olabilecek bir Kürt devletinin oluşturulmasıdır.  Güvenilmeyen Araplarla düşman Acemler arasında tampon olacak, İsrail düşmanı olmayan, yönlendirilebilecek, zayıf  bir Kürt devleti.

Washington’un “üst aklı” açısından baktığınızda mantıka uygun görünen bu stratejik hedef hep oradadır, değişmemiştir ve adım adım oraya doğru ilerlenmiştir.

Ondan sonrası için ise opsiyonlar açıktır:  Hangisi daha iyidir?  Tüm bölge haritasının değişmesini gerektirecek “Büyük Kürdistan”ın kurulması mı, yoksa Türkiye gibi “müttefiklerin” kuyruğuna takılarak zaptu-rapt altına alınmış  küçük Kürdistanlar mı?

Turgut Özal, Körfez Savaşı’ndan da bildiğimiz üzere, ikincisine talipti.  Erdoğan-Davutoğlu ikilisi de, Suriye belası patlak verene kadar , o çizgiyi, Amerikalıları memnun edecek şekilde sürdürdüler.

Ama son yıllarda yaşananlar  işin kimyasını değiştirdi.   ABD, Türkiye’ye rağmen,  büyük Kürdistan opsiyonuna meyletmeye başladı. Bu, bölgedeki tüm aktörleri, bu arada 2015’ e hazırlanan  Ermenistan’ı ilgilendiren bir değişimdir.

Peki, ne oldu?

ABD’nin Orta Doğu’ya ilişkin büyük stratejisinin en önemli öğesi enerji kaynaklarının kontroludur ama iki öğesinin daha olduğu unutulmamalı:  

İsrail’in güvenliği ve özellikle 11 Eylül’den bu yana,  İslami teröre karşı mücadele! 

Obama yönetiminin son zamanlarda,  işte bu iki öğe açısından, ama özellikle üçüncüsü açısında Erdoğan-Davutoğlu ekibine güvenini yitirdiği hisettiriliyor, hata ifade ediliyor.

Bu durumda diğer taşlar da yerinden oynuyor. Ve,  eski akla uygun olmayan tuhaf olaylar yaşanmaya başlıyor.

Devamı gelecektir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar