Viva la Muerta'ya karşı

İspanya İç savaşında faşist general tarafından söylenmişti bu “Viva la muerta” sözü. “Yaşasın ölüm” demek. Kan dondurucu bu tutum her ülkede görülebiliyor. İnsanlar neden ölümü bu kadar kutsar? Ülkemizde ölmeyi ve öldürmeyi büyük bir şevkle isteyen bir grup insan ve bazı politikacılar neden barışın bu kadar zor olduğunu bize hatırlatıyor. Hâlbuki barış en kolay olandır. Bir şeyi yıkmak,  kırmak ve bir insanı öldürmek için de bir bilgi gerekiyor. Ama bu üretmek, insanları iyileştirmek için gereken bilgiden çok çok az. Bir intihar bombacısı yapımı ve yetişmesi çok zor ve uzun zaman alan tesis ve insanları iki dakikada havaya uçurabiliyor. Buna rağmen belli bir kitle yaşamdan yana değil, ölümden yana.

Ülkemizde yıllardır süren çatışmaların artık bir sona ermesi gerekiyor. İnsanların önemli bir çoğunluğu ölümlerden ve çatışmalardan bıktı. Mutlu olmak, korkmadan dere veya deniz kenarında kebap yapmak, çay içmek istiyor. Buna getirilen engellerden biri de anadilde eğitim. Bir kesim insan bu gerçekleşirse ülke bölünecek diye korkutuluyor. Hâlbuki tek neden bu olmamakla beraber belki bu sağlanamazsa bölünecek. Gelişmiş ülkelerde de benzer problemler var. Ama birçoğunda insanlar birbirini öldürmüyor.

Örneğin Belçika’da böyle bir problem var. Ancak bir çocuk eğitimi süresince flemenkçe, fransızca, ingilizceyi çatır çatır öğrenebiliyor. Almanca konuşulan bölgesinde buna almanca da ekleniyor. Ülkemizde Mardin’i ele alalım. Eğitimi olmayan kişiler bile türkçe, kürtçe ve arapçayı su gibi konuşuyor. Kürtçe veya arapçayı eğitimde kullanan bir kişi neden türkçeyi öğrenemeyecek olsun. Türkçe öğrenim anayasal bir görev olabilecektir. Kaldı ki türkçeyi iyi öğrenemeyecek kişiler hayatta epey bir kayıpla karşılaşacaklardır. Bilgisayar ve internet çağında istenirse bu eğitim için gerekecek kitaplar on dakikada çoğaltılabilir.

Sorun dil sorunu değildir. Ekonomi politikle ilgili sorunlar da vardır. Savaştan yarar sağlayanlar var şüphesiz. Ama sorun çok daha derinlerde yatıyor. Öyle olmasaydı benzer sorunlar başka ülkelere de de görülmezdi. Altı bin yıldır dünya ataerkil (erkek egemen) bir çukur içinde.

Aynı süreç içinde baskıcı devlet, sömürü, baskıcı bir şekilde yeniden yorumlanmış din boy gösterdi. Dinler imparatorluklar tarafından baskıcı, hayat karşıtı bir yönde yönlendirildi. İşte bütün bunlar birleştirildiğinde “viva la muerta” demek mümkün oldu. İntihar bombacısı yaşama sevincini içinden böylelikle attı. Çünkü ona hayatı boyunca uygulanan baskı ile oluşan içindeki sıkıntıyı ölümle aşabileceği duygusu yarattı onda.

O yüzden uzun saçlarını dalgalandırarak bisiklete binen genç kız yobazı kudurtuyor. Çünkü bu kızı nasıl baskı altına alacak, içinde bu kadar yaşama sevinci varken.

Önceki ve Sonraki Yazılar