S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

Yangın ve eğitim

Adana’nın Aladağ İlçesi’ndeki özel öğrenci yurdunda çıkan yangında 11 çocuğumuzun ve bir yurt

çalışanının ölümü yürekleri dağladı. Olayın duyulması ile birlikte yetkililer tarafından yapılan çelişkili açıklamalar, RTÜK’ün neden koyduğu anlaşılamayan yayın yasağı ile de ayrı bir kaos ve güvensizlik yaşadık.


Olayda yaşanan ihmaller bir günlük değil, uzun süredir mühendislik formasyonunu dikkate almayan, mühendislik eğitimi almadan birilerine yönetmelik değişiklikleri ile formasyon vermeye çalışan, TMMOB ve bağlı odaları pasifize etmeye çalışan, yerinde kontrol ve denetimlerin yapılmasını engelleyen politikaların ürünüdür.


Bu olayda da gerek Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri, gerekse belediye yetkilileri görevlerini ne denli eksiksiz yapmışlardır sorgulanmalıdır.

 

Bakanlar Kurulu'nun 03.11.2004 tarih,2004/8106 numaralı kararnamesin de yer alan ve 03.12.2004 tarih - 25659 numaralı Resmi Gazete’de yayımlanan Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliği’nde
de açıkça belirtildiği üzere, özel öğrenci yurtlarında orta öğretim ve yüksek öğretim öğrencilerinin yasal olarak kalması mümkün iken bu yurtta kalan ve yangında yitirdiğimiz ilköğretime yeni başlamış çocukların kalması yasal değildir.


Yasadışı olarak çocukların kaldığı bu yurt yangın çıktığı için öne çıkmıştır. Yangın sonrası Adana ilimizde benzer şekilde faaliyet gösteren onlarca yurdun varlığı ortaya çıkmış, basında yer almıştır.

 

Yetkililer tarafından Haziran ayında denetim yapıldığı bir eksiklik görülmediği açıklamaları yapılmıştır.

 

Bu denetimi yapanlar kimlerdir? Formasyonları nedir? Kamuoyuna açıklanmalıdır. Yangının çıkışı ve facianın büyümesine neden olan sebepler, yangın sonrası hazırlanan ön inceleme raporunda
açıkça belirtilmiş.

 

Rapora göre, yangında yitirdiğimiz canların sebeplerini irdelediğimizde;


1- Binanın yurt binası olarak yangın öncesi durumu ile uygun olmadığı,

 

2- Yangın kapısı ve diğer kapıların ısıya ve aleve dayanıklı olmayan PVC esaslı olması,

 

3- Yangın çıkış kapısında kapı kolu olmaması sebebi ile kapı dilinin açılmasının mümkün olmadığı bu nedenle içeridekilerin kapıyı açamayıp yangın merdivenini kullanamamaları,


4- Yangının çıkış nedeninin binanın ikinci panosundaki şartellerin eskimiş olması ve kaçak akım rölesi olmamasından kaynaklandığı belirtilmiş.


Ön raporda yer alan bu tespitlere, yapı malzemelerinin ısıya dayanıklı malzemelerden yapılmamış olmasını, havalandırmaların yangında çıkan dumanı tahliyede yeterli olmamasını, içeride bulunan PVC ve diğer plastik esaslı malzemelerin yangın sırasında çıkardığı zehirli gazlarında faciayı büyüttüğünü ekleyebiliriz.

 

Şimdi diğer sorumluların kimler olduğunu da soralım?


Bu yapıyı yapan müteahhit, proje müellifi, yapı denetim sorumlusu kimlerdir?


Belediyeden bu binanın yangına uygun raporu verilmiş midir? Verildi ise verenler kimlerdir?


Yapı ruhsatı verilirken bina kontrol edilmiş midir?


Valiliğe yurt açmak için izin müracaatında bulunulduğunda gerekli kontroller yapılmış mıdır?


Devlet'e ait yurdun aradan 20 yıl gibi bir süre geçmesine karşın yenisinin yapılmamasının sebepleri nelerdir?


Nüfus arttığına, öğrenci sayıları fazlalaştığına göre yıllar bazında yurt ihtiyacı da büyümektedir. Geçen 20 yıl içerisinde görev yapan Adana valileri, ilçe kaymakamları,
bu konuda girişimde bulunmuşlar mıdır?

 

Kredi Yurtlar Kurumu neden yeni yurt yapımını gerçekleştirmemiştir? Neyi, niçin beklemişlerdir?.

 

Adana'da bir tarikata ait olduğu belirtilen bu yurt benzeri başka kaç yurt bulunmaktadır? Bu konuda yetkililer bugün duyarsız kalırlarsa yarın kendilerinin sorumlu tutulacağını bilmelidirler.

 

İlköğretimin zorunlu olduğu ülkemizde çocuklarımızın devlet okullarında, özel okullarda devletin gözetiminde Tevhidi Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunu’na uygun olarak eğitim görmelerini ve barınmalarını sağlamak Mili Eğitim Bakanlığı’nın görevleri kapsamındadır.

 

Devletin her yaştaki öğrenciler için okul ve yurt yapımını öncelikleri arasına almasının zorunluluğunu, bu tür kazaların yaşanmaması için, yetkililerin olay sonrası ah! vah! kader gibi sözlerle kamuoyunu ve kendilerini avutmamaları için gerekli ve görevleri olduğunu hatırlatmak isterim.


Başkanlık


Son günlerde tartışılan konulardan birisi Başkanlık. Bildiğiniz gibi ben 1980 öncesi uygulanmakta olan TBMM ve Cumhuriyet Senatosu gibi ikili bir parlamenter sistemin ülkemiz için daha iyi olduğunu düşünmekteyim. Cumhuriyet Senatosu üyelerinin ve Cumhurbaşkanı'nın bugün olduğu gibi üniversite mezunu olması koşulu mevcut idi.

 

Kulislerden sızan bilgilere göre adı ‘cumhurbaşkanlığı’ kapsamı başkanlık olan MHP ile AKP’nin
ortaklaşa hazırladığı mevcut anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesini öngören taslakta, cumhurbaşkanının milletvekili olma özelliğine sahip olması seçilmesi için yeterli kriter oluyormuş. Yani cumhurbaşkanı'nın üniversite mezunu olma zorunluluğu kaldırılıyor. Buna neden gerek duyuluyor? Devletin başında devleti temsil eden kişinin üniversite mezunu olmasından daha doğal ne olabilir?

 

Yine kulis bilgilerine göre; bir kişinin cumhurbaşkanlığına aday olabilmesi için, milletvekili seçimlerinde yüzde 5 oy almış bir partinin aday göstermesi ya da 100 bin kişinin imzası ile aday olma zorunluluğu getiriliyor. Milletvekili olma kriterine sahip kişi cumhurbaşkanı olabiliyor ise adaylığı için niye koşullar getiriliyor. İki turlu seçim yapılır herkes aday olur, ikinci turda belli oranı aşanlar arasından en çok oyu alan seçilir.

 

Bugüne değin yürürlükte olan 1980 Anayasası’nın yaklaşık 2/3’ü farklı yıllarda yapılan düzenlemelerle değiştirilmişti. Mevcut 1980 Anayasa'sını istemiyoruz, dar geliyor, ‘Yeni Anayasa’ gerekli diyenler, şimdi karşımıza 1980 Anayasa'sının parlamenter rejimi düzenleyen bazı maddelerinin değiştirileceği bir teklifle gelecekler anlaşılan!

 

Tabi ki bunlar kulisten sızan bilgiler… Son durumu tasarı TBMM'ye sunulunca öğreneceğiz.
İyi pazarlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar