Yarını görmek için bugünü yaşamalısın

"Yarın" atfettiğinize göre anlam kazanan, kimi umudu, kimi ümitsizliği barındıran bir bilinmeyen.

Bazen, yarın havanın daha iyi olabileceği haberi ile iyi bir gün beklersiniz. Fırtına beklentisi varsa kimi pek umursamaz da, seracı sabahı zor eder. Felaket belli bile olsa etkisi kişiden kişiye değişir. Hepsi insandır. Aramızda, serası olmasa da onun korkusunu hissedip, çözüm için düşünenler vardır ki, biz bunlara "aydın" diyoruz.

Bazen iyileşmesini beklediğimiz bir hasta için beklediğimiz gündür yarın. Bazen taraftar olduğumuz bir maçın ümididir. Söndürülemeyen bir orman yangınında yağmur habercisi yarını gösteriyorsa, ağaç için hayattır. Karne günü, tatil günü yarınsa, iple çekilir.

Yarın, kiranızın, borcunuzun son ödeme günü de olabilir. Hazırlıklarınız yetersizse, o zaman gelmesin istersiniz. NASA, Mars’a gönderdiği merak uydusunda,  yarın inecek sevincini yaşadıktan 4 gün sonra, enerjisinin yarın biteceğini anladığında karalar bağlamıştı.

Yarın böyle birşey işte. Ne beklediğinize bağlı olarak ya iple çekersiniz ya da gelmesin dersiniz. Hangisi olursa olsun, bugünü yaşamadan ona ulaşamazsınız.

Bazen de yaşadığınız “bugün”e anlam yükler "yarın çok geç olabilir" dersiniz. Bu, yarın ve sonrasında olabilecek felaketleri görüp, bugünden tedbir alınıp atlatılabilecek şeyler için önerilerdir. Yarının bu yanı da "aydın" tavırdır.

Beklentiye göre anlam kazanmasına rağmen, serası olmasa bile, yarınki fırtınada seracının endişelerini hisseden, sadece yarını değil, sonraki günleri de düşünerek "yarın çok geç olabilir" önerisini önünüze koyan aydınlarımıza sahip çıkalım. Onlar, yarınla ilgili bakışlarında sadece kendilerini düşünmezler. İçinde yaşadığı ülkeyi, toplumu düşünürler. Basın özgürlüğünü, kayıtsız şartsız savunmak, hak arayışlarında yanlarında bulunmak, onlara sahip çıkmak yanında, yarınlarımızı iple çekeceğimiz günlere de dönüştürmek anlamına da gelecektir. Yaşadığımız her alanda bu desteği vermek, özgür bir gelecek için yaşamsal bir görevdir. Bu görev, sadece yarın değil, bugünden sonraki tüm hayatınızı içeren günleri de içinde barındırır.

Yarının iyi olmasını temenni etmek, soyut bir dilek olmasının yanında insanı ruhani beklentilere de iter. Somut olması için, hayal ile hedef arasındaki fark, eyleme dökmektir.

Bu anlamda geç kalındı eleştirilerinin haklılığını da saklı tutuyor, ancak bir yerden başlamanın içinden geçtiğimiz siyasi süreçte hayati önem taşıdığını, sorumluluk bilinciyle hareket etmek gerekliğini de yurttaşlar olarak göz ardı edemeyiz. Geçtiğimiz gün CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç’un MYK sonrası açıklamaları önem arz etmektedir.  Yurttaşlara da çağrıda bulunan Koç, tavır alın, susmayın, korkmayın, bu ülke sorunu, rejim sorunu, beka sorunudur. Başkanlık ve tek kişi yönetimi arzusu sorun değil sorun, Türkiye’nin bekası sorunudur diyerek devam eden konuşmasında “sokakta mücadele” kararı aldıklarını belirterek “Türkiye’yi Böldürtmeyeceğiz” mitinglerinin ilkinin, 3 Aralık tarihinde Adana’da yapılacağını belirtti.

Bir ortak miting çağrısı da Birleşik Haziran Hareketinden geldi. Birleşik Haziran Hareketi, çeşitli sosyalist gurup ve partilerin, aydın ve sanatçıların, CHP'lilerle birlikle oluşturduğu siyasal bir platform. “Teslim Olmayacağız”  sloganıyla 20 Kasım Pazar günü, Kartal Meydanında 14.00’te yapılması planlanan mitinge,  CHP İl Başkanlığı, ilçe örgütleri ve gençlik kollarının il örgütünün öncülüğünde mitinge katılacağını açıkladı. Yine destek verenler arasında, Halkevleri, Türk Tabipler Birliği, Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği, DİSK, KESK ve çeşitli sosyalist grup ve dergi çevreleri bulunuyor.

Her türlü baskıya, hukuksuzluğa, özgürlüklerin kısıtlanmasına ve çarpıtmalara karşı bu mitinglerin yurttaşları bilgilendirme, bir arada olma, mücadele etme açısından çok önemli olduğu inancındayım.

 

***

 

 

Geçtiğimiz Perşembe günü, Halk TV’de Duayenler programına moderatörlük yaptım. Kültür deryası üç gazeteci ve siyaset adamı, programın daimi konukları, Altan Öymen, Oktay Ekşi ve Orhan Birgit. Daha önce de birkaç kez birlikte program yapmıştık, programda geçmişten günümüze siyasi olayları yorumluyor, deneyimlerini aktarıyorlar. Sohbetimiz esnasında Altan Öymen’in yeni kitabından haberdar oldum. İsmi “Kayıp Yaz 2015”. Geçtiğimiz yıl 7 Haziran seçimleri ile 1 Kasım seçimleri arasında yaşanan olayları, belgeleri ve paylaşılan istatistiklerle anlatan, arşiv niteliğinde, bilgi ve belge açısından tıpkı Öymen’in yayımlanmış diğer kitaplarında da olduğu gibi zengin bir kitap. İlk imza günü,  bir süredir devam eden TÜYAP kitap fuarında 19 Kasım (bugün) saat 15.00’te. Okuyucular için ben de buradan duyurmuş olayım.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar