Abdullah Ağırkan

Abdullah Ağırkan

ATATÜRK VE KÜRTLERE ÖZERKLİK

Milli Mücadele tarihimizde önemli bir yeri olan İzmit Basın Toplantısı, 100 yıl önce yapılmıştı. 16 Ocak 1923’te saat 21.30’da başlayıp sabaha karşı 03.00’e kadar süren bu toplantıda Atatürk’e çok yakıcı sorular soruldu ve Atatürk’ün yanıtları da çok kapsamlı ve önemliydi. Toplantıya İstanbul’da yayımlanan önemli gazetelerin başyazarları katıldı.

Kürtlere özerklik verilmesi konusu daha sonraları tartışma konusu yapılmış, Atatürk’ün İzmit Basın Toplantısı’nda Kürtlere özerklik verilmesini kabul ettiği belirtilmiştir. Vakit gazetesi başyazarı Ahmet Emin (Yalman), “Kürt meselesine temas buyurmuştunuz. Kürtlük meselesi nedir? Bir iç sorun olarak temas buyurursanız çok iyi olur” diye bir soru sordu. 

Atatürk’ün yanıtı şöyledir: “Kürt meselesi; bizim yani Türklerin menfaatına olarak da katiyen söz konusu olamaz. Çünkü bildiğiniz gibi bizim milli sınırımız dahilinde mevcut Kürt unsurlar o surette yerleşmiştir ki pek sınırlı yerlerde yoğunluğa sahiptir. Fakat yoğunluklarını kaybede kaybede ve Türk unsurlarının içine gire gire öyle bir sınır ortaya çıkmıştır ki Kürtlük namına bir sınır çizmek istersek Türklüğü ve Türkiye’yi yok etmek lazımdır.

Örneğin, Erzurum’a kadar giden, Erzincan’a, Sivas’a kadar giden, Harput’a kadar giden bir sınır aramak lazımdır. Ve hatta, Konya çöllerindeki Kürt aşiretlerini de göz önüne almak lazım gelir. Dolayısıyla başlı başına bir Kürtlük düşünmektense, Teşkilatı Esasiye Kanunu (Anayasa) gereğince zaten bir tür yerel özerklikler oluşacaktır. O halde hangi livanın (sancak) topluluğu (yerel halkı) Kürt ise onlar kendi kendilerini muhtar (özerk) olarak idare edeceklerdir. Bundan başka Türkiye’nin halkı söz konusu olurken onları da beraber ifade etmek lazımdır. İfade olunmadıkları zaman bundan kendilerine ait sorun çıkarmaları daima söz konusudur.

Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi, hem Kürtlerin ve hem de Türklerin yetki sahibi vekillerinden meydana gelmiştir ve bu iki unsur bütün menfaatlarını ve geleceklerini birleştirmiştir. Yani onlar bilirler ki bu müşterek (ortak) bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olmaz.”

Bu sözleriyle Mustafa Kemal, Kürtlerin yoğun olduğu il ve ilçelerde belediye ve il genel meclisi yönetimlerinin yörenin halkı tarafından seçilerek belirleneceğine işaret ediyordu. Yerel yönetimler bu nokta da hayata geçtiğinde anlam buluyor bölgesel yönetim temelinde.

100 yıl sonra hala demokrasi ve özgürlükler noktasında “tekçi anlayışın” dayatıldığı günümüz Türkiye’sinde çözüm parolası birlikte başarabiliriz. Yaklaşan seçimlerde ortak irade ve kararlılık olmadan muhalefetin kazanması mümkün değil.

 

Kaynak:

Alev coşkun

Levent ÜRER

Önceki ve Sonraki Yazılar