GIDA ENFLASYONU, NEDENLERİ ve ÇÖZÜM YOLLARI

Bir önceki yazımızda gıda enflasyonuna değinmiş, çarşı pazarda yaşananları aktarmıştık. Gıda enflasyonunun Kovid 19 salgınının beklenen sonuçlarından birisi olduğunu ve önümüzdeki aylarda bu problemin devam edeceğini, belirtmiştik.

Gıda enflasyonu konusunda ülkemizi diğer dünya ülke örneklerinden ayıran en önemli fark; yükselen fiyat artışlarıyla nasıl ve ne şekilde mücadele edileceği noktasında yaşanmakta. Pek çok ülkede tarım ve gıda endekslerindeki artışların geçici veya arızi olduğu, üretim, lojistik ve arz noktasında sıkıntılar olduğu konusunda genel bir mutabakat söz konusu. Parasal genişlemenin ve düşük faiz oranlarının toplam enflasyonu yukarı çektiği hususları da var. Biz de ise bunların dışında hatta bu nedenlerden daha ziyade, zincir marketlerin fiyatlandırma davranışları, fırsatçılık, iktidara ders vermek isteyen iç ve dış güçler, kuraklık etkisi, algılar vb. gıda enflasyonun nedenleri olarak dile getiriliyor.

Yukarıda sayılan tüm nedenlerin bir ikisi hariç hepsi ülkemizdeki gıda enflasyonunun nedenleri arasında. Şahsi kanaatim o ki; en önemli neden; son birkaç yıldır ekonomi ve tarım politikaları alanında yaşanan birbirine tam tamına zıt kararlar, gel-gitler, başta istatistik verilerine olmak üzere genel bir güven duygusunun kaybolması ve beklentilerin bozulması, gerçeklerin gizlenmesi ve inkar edilmesidir. Allah aşkına 2-3 yıldır sabah akşam faiz, enflasyon ve kur döngüsü konusunda yaşananlar nedir? Daha dün TCMB, 2019-2020 yıllarında yaşananlardan ders almamış gibi faizleri masa başı bir kararla indirmedi mi? Bu ülkede vatandaşların hayatını en fazla etkileyen gıda enflasyonu konusunda; “gıdayı hariç tutarsak problem yok, diğer dünya ülkeleri Merkez Bankaları faiz politikasında çekirdek enflasyonu dikkate alıyor, biz de bunu alalım” diyen TCMB Para Kurulu nerede yaşadığının farkında değil mi? Beyler; bu ülkede insanlar ekmek, patates, bulgur, tarhana vb. karbonitlerle büyürken, diğer ülke insanları proteinle besleniyor, aylık yaşam masraflarında gıda yüzde 10 iken biz de bu oran yüzde 25-30, hatta daha fazla. Diğer ülke merkez bankalarının aylık ve yıllık ne yapacağı önceden tahmin edilebiliyor, iki önceki sözlerini bir öğle vaktinde inkar etmiyorlar. Gelelim diğer nedenlere.

Artan gıda fiyatlarının en önemli nedeni maliyetler ve üretim azlığıdır. Çözümün adresi de, fahiş fiyat artışlarıyla suçu perakendecilere, zincir marketlere atmaktan daha ziyade üretici maliyetlerini azaltmak, girdi maliyetlerini düşürebilmek, kuraklıkla mücadele eylem planını uygulamak, bu bağlamda Su Yönetimi Kanununu bir an önce yasalaştırmak, çiftçiyi desteklemek, Toprak Mahsulleri Ofisini (TMO) İthalat Genel Müdürlüğü haline getirmemek, üretim yapılabilecek tarımsal arazileri koruma altına almak, döviz, kur, faiz, enflasyon ilişkisinde bilimsel olmayan yöntemlerde ısrar etmemek gerekiyor.

Bu arada elbette fırsattan istifade fahiş fiyat uygulayan zincir marketleri denetlemek, yaptırımlara bağlamak, üretici ve tüketiciyi mağdur edenlerle her türlü mücadeleyi yapmakta gerekmekte. Sahi, 2018 yılının Kasım-Aralık aylarında hazırlandığı, en kısa sürede yani 2019 yılı başında çıkartılacağı söylenen Hal Yasasına ne oldu? Hatırlayalım, dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Eylül 2018’de Eylem Planı açıklamıştı, Ticaret Bakanı R. Pekcan her şey hazır demişti. 2019 seçimleri nedeniyle Hal Yasası çıkartılmadı, biliyoruz, ancak o dönemden bu güne tam üç yıl geçti, iki yıldan fazla B. Albayrak ve R.Pekcan bakanlık yapmaya devam ettiler. Bugünlerde Hal Yasasını dile getiren yok, şimdi zincir marketler konuşuluyor. Zincir marketler konusunda gerçekten hükümetin haklı olduğu, fahiş fiyatların olduğu, üreticinin hem fiyat hem de finansman konularında mağdur edildiği, tüketicilerin yüksek fiyatlara mecbur bırakıldığı bir vakıa. Öyleyse haftaya Meclis açılır açılmaz ilk gündem maddesi olmalı değil mi? Market Yasası uzunca bir süredir hazır bekliyor, nedeni de biliniyor, Meclis açılınca yasalaşma noktasında BİM ile A101 lobisi mi kazanacak yoksa Meclis mi, göreceğiz.

Diğer bir konu, tarımsal üretimde girdi maliyetleri, en başta gübre ve ilaç fiyatları. Üreticiler, 2020 Temmuz ile 2021 Temmuz arasında gübrede fiyat artışının yüzde 130-140 olduğunu, tarımsal üretimin hiçbirinde bu kadar yüksek fiyat artışının olmadığını, dolaysıyla çiftçinin üretim yapmak istemediğini belirtiyor. Tarımsal üretimde kullanılan pek çok gübre çeşidi ithal edilmekte, yüksek kur nedeniyle sürekli zam alıyor. Bir çiftçiden alınan fiyatlar; çeftçinin en fazla kullandığı DAP gübre geçen yıl 2400 TL/ton, bu yıl 6500 TL, ÜRE geçen yıl 1800 TL. bu yıl 4600 TL., 20-20 taban gübre geçen yıl 1700 TL bu yıl 4200 TL. Hayvancılıkta kullanılan yemin hammaddesinin büyük kısmı ithal edilmekte, şu anda 1 kg sütle 1 kg yem alınamıyor.

Tarımın ve hayvancılığın yapıldığı kırsalda yaşlanan bir nüfus var, gençler çiftçilik yapmak istemiyor, herkes masa başı işin peşinde, şehirlere gidip okumak istiyor. 2015 yılında çiftçi kayıt sisteminde 3 milyon 200 bin çiftçi varken, bugün 2 milyon 300 bin çiftçi var. İlginçtir, Tarım Bakanlığı artık bu verileri de yayınlamıyor.

Emeğe dayanan tarım ve hayvancılık yerine makinaya dayanan bir tarıma dönülmüş durumda. Bu noktada, makine ve teçhizatta fiyat ve kredi ilişkisi devreye girmekte. Faiz oranlarını düşürerek kredi maliyetleri aşağıya çekilir ama makine ithali de yüksek döviz kuru nedeniyle zorlaşmakta, çünkü fiyatı artıyor. Tam bir sarmal.

Kuraklık nedeniyle buğday, arpa vb. ürünlerin fiyatları aşırı yükselmiş durumda. İthalat yerine daha fazla destek ödemesi gerekiyor, ama kolay yöntem ithalat tercih ediliyor. Her ziyarette, “biz sizden şu tarım ürünlerini alalım yaklaşımı genel geçer dış ticaret politikası aracı” olmamalı.

Meselenin temel yaklaşımı üretim ve dağıtım planlamasında. Tohumdan, gübreye, yemden ilaca ve nihayet tüketiciye ekonomik ürün arzına kadar tüm halkanın birlikte ele alınması gerekiyor. Girdi maliyetlerini düşürmek gerekiyor, bunun için de döviz kurunda istikrar ve beklentilerin iyileşmesi gerekiyor. Üretimde en önemli maliyet kredi faizi değil, pek çok ürünün ithali veya hammaddesinin ithal ediliyor olması başlıca maliyet. Tarımın özendirilmesi için bazı ürünlerde Yap İşlet türü satın alma garantileri verilmeli, aile şirketleri desteklenmeli, tarım arazilerinin miras yoluyla azalmasının önüne geçilmeli, üretim maliyeti ile piyasadaki fiyat arasındaki fark çiftçiye bir şekilde ödenmeli, zincir marketlere bazı standartlar getirilmeli, çiftçinin pazara erişimi kolaylaştırılmalı, paralı otoyol ücretlerinde gıda ve tarım ürünü tedarikçilerine yönelik pozitif ayrımcılık yapılmalı, enerji ve yakıt maliyetlerinin azaltılmasının yolu yöntemi olmalı, fahiş fiyat uygulayan, sahtekarlık yapan kim var ise üzerine gidilmeli, gıda sektörü üç harfli 2-3 zincir marketin insafına bırakılmamalı, her ilçeye, köye kadar erişimi olmamalı, üretime endeksli destek ve teşvik politikası uygulanmalı, seçim dönemlerinde oy için konjonktürel yüksek alım ve destek uygulaması terk edilmeli, köylerde boş araziye muhtar ve il-ilçe-belde başkanları tavassutuyla para ödenmemeli, en önemlisi ise tarımı her şeyin üzerinde tutacak bir yaklaşımı devlet politikası haline getirmeli. Vesselam.


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar