Yazı ve boya arasında: Fikret Otyam

Fikret Otyam'ı kaybettik... Uçuşan kırmızı gelincikler, keçiler, yaylaların yeşili ve yörükler...

Buğulu gözleriyle bakan alı al moru mor bir sevda. Yamaçların çiğdemlerinde balkıyan koca insanlığı, zorlu Anadolu coğrafyasının dirençli umut dolu kadınlarını boyadı.

Fikret Otyam. Nuri İyem ile birlikte Türkiye resminde kadın bakışlarıyla tanınan iki ressamdan biriydi. Onun bir resmini görmek yeterdi.

Otyam, edebiyatçı-ressam ve gazeteci arasındaki zengin bağın en görünen yüzüydü. Sadece boyamadı; bir gazeteci olarak fotoğraf makinesini yüklenip tozlu Anadolu yollarına düştü; röportajlar yaptı.

Fikret Otyam, çocukluk yıllarında ailesinin Niğde-Aksaray’daki eczanesinde Anadolu insanlarının hikayelerini dinlemeye başlamıştı.

Bir röportajında bu konudan şöyle bahsetmekteydi: “Halkımı o yaşlarda eczanede tanıdım. İnanılmaz bir fakirlik vardı. İkinci Dünya Savaşı yılları daha felaketti. Sıtma, uyuz, trahoma halkı kırıp geçiriyordu. Dürüstlüğü, insan sevgisini babamdan öğrendim.”

Akademiden, fotoğrafçılıktan, gazetecilikten biriktirdikleri, Anadolu’ya duyduğu aşkla birleşmiş, Fikret Otyam’ın resimlerinde yeni görsel imgelere bürünmüştür.

Fotoğrafla yakaladığı ayrıntılar ve ifadeler resimlerinde yine ifadeci bir anlayışla ortaya çıktı.



Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun resim öğretileri, Anadolu-Batı sentezi aktarımları onun fotoğraflarında lekeci üslupta, resimlerinde benzer bir anlayışla insan duyarlılığı ve Fikret Otyam’ın kişiliği ile birleşmiştir.

Gazete sayfalarına taşıdığı röportajlarını fotoğrafları ile de destekliyor, kitap kapakları yapıyordu.

Çektiği fotoğraflar boyasını tamamlayan bambaşka kadrajlar yaratmıştır.

Bir röportaj üstadıydı.

Arkadaşı Orhan Kemal ile yazışmaları bir edebi lezzet örneğidir. Orhan Kemal'in sarı kağıtlara kör kurşun kalem ile döşediği Anadolu insanının cefası ve umudunu, film tabları ve tuvallerle tamamladı.



Resim onun vazgeçilmeziydi.

Tuvallerinde de tıpkı fotoğraf ve röportajlarında olduğu gibi Anadolu insanını resmetti.

Orhan Kemal ile dostluğunu şöyle tanımlıyordu: “Bükülmez bir devrimci, yüce gönüllü gerçek bir halk yazarı; şurda burda işsiz kalan ırgatların, mapusane çilekeşlerinin, üç beş kuruş kazanan küçük memurların, emeklilerin, çocukların, kimsesiz çocukların, iplik fabrikası kız ve delikanlılarının, iplik bükme makinelerinin başında yorgunluktan uyuyan bebelerin, sokakları süpüren çöpçülerin, ‘küçük adam’ların, mavi tulumlu akıllı akılsız, uyanık uyur emekçilerin, mahalle kabadayılarının, kahve sakinlerinin, ‘artiz’lik heveslilerinin yazarı Orhan Kemal’in inandığı, güvendiği, yüreğini açtığı, en sıkışık anlarında yanında bulduğu bir arkadaşı, dostu, yürekdaşı olduysam, bu bir mutluluktur benim için.”

O mutluluk hepimizin oldu usta!
Sonsuzlukta güzel uyu.

Önceki ve Sonraki Yazılar