Yazık!

Okul hayatımın büyük bir kısmının geçtiği Anadolu’nun şirin kasabasında, topraktan yapılmış bozuk, engebeli ama duygusal bağlılığımız olan bir futbol sahamız vardı. Sinema, tiyatro ve diğer sosyal etkinlikler çok fazla olmadığı için çocuklar ve gençler için futbol vazgeçilmez bir tutkuydu… Bu nedenle topraktan sahamızın olması bile bizim için büyük bir şanstı. Küçük yaşlardan itibaren futbola ilgim olduğu için benim de vaktimin çoğu bu sahada geçerdi.
Toprak sahamızda bir de unutamadığım bayram kutlamaları yapılırdı. Hele lise yıllarımdaki coşkulu 19 Mayıs gösterilerini unutmak ne mümkün… Günlerce süren provalardan sonra, bayram günü gelip çattığında erkekler siyah şort, beyaz atlet ve beyaz spor ayakkabılar giyer, kızlar ise, diz boyunda kısa beyaz etek, kırmızı tişört ve ayaklarında pisipisilerle hep birlikte bando takımı eşliğinde gösteri alanına girerlerdi. Önde bayrak flama, majör ve arkada sırasıyla yerini alan boru takımı, trampetçiler, büyük davul ve zil…  Majör adeta bir orkestra şefi edasında bando takımını ritmik hareketleriyle yönlendirirken, arkada genelde iri yarı öğrenciler arasından seçilen davulcu da çıkan seslere gümbürdettiği davuluyla renk katardı. Tören alanının tam karşısında oturan protokole ve seyircilere falso vermemek için çabalayan öğrenciler, spor hareketlerini ve dans gösterilerini büyük bir heyecanla ve coşkuyla tamamlarken, şiirler okunur konuşmalar yapılırdı.

***

Peki, şimdilerde ne yapılıyor? Aslında çok şey yapılıyor! Birileri resmi bayramları unutturmak adına her türlü pişkinliği yapıyor. Valiler, kaymakamlar bir olmuş tören alanlarına Atatürk posterlerinin asılmaması için ellerinden geleni yapıyor. Ve yine birileri de törenlere katılma zahmetini bile göstermiyor. Allah aşkına ne yapmaya çalışılıyorsunuz? Lütfen aklıselim biri bu durumu izah etsin de anlayalım. Bakın, bu ülkenin ortak değerleri vardır. Atatürk, Cumhuriyet ve milli bayramlar da  bu ülkenin ortak değerlerindendir. Mustafa Kemal’den rahatsızlığınız nedir? Size çağdaş, bağımsız bir ülke bırakması mıdır? Yoksa sizi 7 düvelin ve padişahın esaretinden kurtarması mıdır?
HHH
Önceki gün 96’ncı yıldönümünü geride bıraktığımız 19 Mayıs törenlerinde resmi protokolün tavrını görünce isyan etmemek elde değil. Bazı sivil toplum örgütlerinin ve belediyelerin desteğiyle vatandaşın katıldığı kutlamalar dışında ruhsuz bayram kutlamalarını görünce ne yazık ki “Nerede kaldı o eski bayramlar?” ... Diyesi geliyor insanın… Son yıllarda özellikle resmi bayramların coşkusuz, içeriksiz bir şekilde kutlanması düşündürücü olduğu kadar üzüntü verici… Oysa bayramlar bir ülkenin geçmişi kadar bugünü ve geleceğidir de… Bir ülkenin geçmişle bağının kopartılması demek o ülkenin hafızasının yok edilmesidir.

***

Bugün ne yazık ki, sözüm ona “eski” ve “köhneleşmiş” dedikleri bayram kutlamaları bile yapılamaz oldu. Ve artık tıpkı dini bayramlarda olduğu gibi resmi bayramlarda da ruhsuz ve zoraki yapılan kutlamaların ötesine geçilemiyor. Ne çocuklar ne de gençler bayramlarını doyasıya kutlayabiliyorlar. Ne de sorunlarını, taleplerini dile getirebiliyorlar.
Kısacası, 19 Mayıs’ta, 23 Nisan’da, 29 Ekim’de yapılanlar aynı zamanda çocuklara, gençlere,  halka karşı saygısızlık, sevgisizliktir… Ama anlaşılan o ki; böyle olması isteniyor. Her şey bir tarafa da bir ülke ve geleceği için bu durum ne kadar acı değil mi? Ama unutulmamalıdır ki,  bu gemi batarsa hepimiz içinde boğuluruz. Gerçekten yazık!

Önceki ve Sonraki Yazılar