Yemde destek olmalı mı?

Konuştuğum et ve süt üreticileri zarar ettiklerini, üretime son vereceklerini söylüyorlar. Yem fiyatları son aylarda çok şiddetli bir artış gösterdi. Çiftçi eline geçen süt ve et fiyatları ise ya artmıyor veya çok az artıyor. Çiftçiler sütü satmak zorunda oldukları süt ve süt ürünleri üreten şirketlerin hegemonyası altındalar. Yemi de bu şirketlerden almak zorundalar. Yem fiyatları ise piyasadan daha yüksek! Kalitesini tartışmaları ise olanaksız…

Çiftçiler bu şirketlerin ekonomik zorbalığı altında. Tüketiciler ise bunlardan habersiz. Onlar et, süt ve ürünlerine sürekli artan fiyatlar ödemek zorundalar. Tarım Bakanlığı ise birçok ülkeden canlı hayvan veya et ithal ediyor. Bu da ekonomik, ekolojik ve sosyal açılardan ayrı sorunlar oluşturuyor.

Hızlı bir gelişme gösteren Tire Süt Kooperatifini yöneten Mahmut Eskiyörük şöyle söylüyor: “Üreticinin bir litre süt ile 1,3 kilogram yem alması gerekirken, süt fiyatlarındaki artış henüz daha uygulanmadan yeme gelen yeni zamlarla süt ve yem fiyatı aynı seviyeye geldi.

Çünkü 1,7 TL’ye satılan sütlerden üreticinin cebine ancak 1,6 TL girecek, yemin de kilogram fiyatı 1,6 TL oldu. Seyirci kalınırsa bu şartlarda üretici bitecek, üretim bitecek, sanayi bitecek, tüketici büyük zarar görecek… Asıl amaç üreticiye para kazandırmak bu nedenle süt fiyatını yükseltmek yerine, yemde kilogram başına prim verilmeli…

Devlet bu günkü şartlarda üreticiye yemde kilogram başına 30 kuruş prim uygulamalıdır. Her ay yem fiyatlarına göre bu destek primi güncellenmelidir…

Ayrıca devlet süt fiyatının 1,7 TL’nin altına düşmesini önlemek için ‘sütünü bu paradan satamayanın sütünü ben alıyorum’ diyerek piyasayı sürekli kontrol altında tutmalıdır.” Çiftçi haklarını savunmak konusunda iyi niyetine güvendiğimiz Başkan Eskiyörük’ün yemde prim konusundaki düşüncesi oldukça yaygın. Ancak bu görüşün popülist bir görüş olduğunu ve neoliberalizmin sınırları dışına çıkmadığını söylemek zorundayız. Neoliberalizm girdi fiyatlarında veya çiftçi eline geçen fiyatlarda değişikliğe yol açacak bir devlet müdahalesine kesinlikle karşıdır.

Bunu serbest piyasaya müdahale sayar ve genel refahı düşürdüğünü ileri sürer. Tabii süt ve et tekellerin oluşturduğu piyasanın serbest piyasa olduğunu ileri sürmek ayrı bir dogmatizmdir. Yemde prim şeklinde bir desteğe neoliberal düşünce pek karşı çıkmaz. Çünkü primler fiyatları etkilemez. Yükü de devletin kasasından çıkar. Finanse edenler vergi ödeyenlerdir. Vergiyi ağırlıklı olarak çalışanların ödediğini biliyoruz. Hatta yeme uygulanacak prim yem üreticilerinin yeme bir miktar daha zam yapmasına da neden olabilir.

Böylelikle devletin ödediği ve gerçekte vergi verenlerin ödeyeceği bu prim onların kasasına da akabilir. Dahası sanayi yemi daha çok ithal soya, mısır vb. ürünlerle üretildiği için dolaylı olarak ithalat da desteklenmiş olmaktadır. Ayrıca bu yem desteği bürokrasiyi de arttırmakta, ziraat mühendisleri ve teknisyenlerine yeni bir verimsiz iş yükü de getirmektedir. Ayrıca yolsuzluklara da yol açar. Kontrolü kolay değildir. Sanayi yemi ile yapılan hayvansal üretim sağlıksız ürünler üretilmesine de yol açar. Yem desteği bu sistemin devamını da katkı verir.

Bu ürünler merada beslenmiş hayvanların ürünlerine göre çok sağlıksızdır. Ayrıca ithal yem hammaddeleri olan soya ve mısırın ağırlıklı olarak GDO’lu olduğunu da ekleyelim. Yeme prim verilmesi kolaycılığa kaçmaktır, popülist ve neoliberal hegemonyaya boyun eğen bir uygulamadır. Ancak et ve süt üreticilerin durumu çok kötüdür. Üretimden vaz geçme eğilimi artıyor. Acilen bir şeyler yapmak gerekiyor.

Et ve süt Kurumu destekleme alımları yapmalı. Çiftçi eline geçen süt ve et fiyatlarının artışı sağlanmalı. Kurban bayramındaki satılmayan hayvanlar için verilen destek çok yetersiz oldu. Kurum piyasadaki herhangi bir şirket gibi davrandı. Orta ve uzun dönemde sanayi yemine dayalı bir hayvan besleme sistemi yerine meraya dayalı bir sisteme geçmek gerekiyor.

Bu zor olmakla birlikte başarılamaz değildir. Bütüncül mera yönetimi ile başarılar elde ediliyor. Ayrıca çiftçi eline geçen süt ve et fiyatlarının yükselmesini sağlamak ve şirketlerin hegemonyasını kırmak üzere kooperatiflerin geliştirilmesi için uğraşmak temel bir yaklaşım olmalıdır. Yemde prim önerisine en çok sevinecekler yem fabrikaları olacaktır. Örneğin 30 kuruş prim verilirse 20 kuruş zam yapabilirler. “Bana süt satmak istiyorsan yemi benden almak zorundasın “diyen şirketler için de bir problem yoktur. Şu prim anlayışından bir çıkabilsek çok iyi olacak. Gerçek çözümlerin önünü tıkıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar