Yeni hükümetin programı hazır…

Sınırsız yıkım ve ölçüsüz tahakküm yıllarından sonra AKP iktidarından hesap soracak bir hükümet modeli nihayet mümkün olabilir mi?
Egemen medyanın ve iş dünyasının talepleri ve çıkarlarına göre oluşacak bir hükümetin herhalde başka “önemli” işleri ve öncelikleri olacaktır.
Erdoğan-Baykal görüşmesi bu tür bir hükümet arayışının bir üst seviyeye çıktığının işareti. Erdoğan’ın belli düzeyde izole edilmesi şartıyla, AKP’nin azınlık hükümetini destekleyecek ya da AKP ile birlikte koalisyon hükümeti kuracak bir parti her zaman çıkacaktır. Malum, rant, pragmatizm ve ilkesizlik Türkiye siyasetinin vasatı. Mutlaka bir şekilde meşrulaştıracak gerekçeler bulurlar ve egemen medya tarafından bolca iltifat alırlar.
Ortada bir hesap sorma, geçmiş ile yüzleşme olmayacaksa Erdoğan’ı devre dışı bırakmak yeterli olacaktır. AKP’nin kendisi de dahil olmak üzere tüm aktörler uzunca süredir zaten bunu istemiyor muydu? Erdoğan’ın, Baykal ile görüşerek yeni koşullarda bir izolasyon sürecine hazır olduğunun sinyalini vermesi ve bunun koşullarını tartışmaya açıyor olması kuvvetle muhtemel. Erdoğan, koşullar lehine değişinceye kadar geri planda kalmayı artık gerekli görüyor olabilir. Daha önce dediğim gibi egemen medyanın hararetle istediği hükümet modellerine en büyük engel partiler veya onların liderleri değil Erdoğan’ın kendisi. Erdoğan’ın tavrı her şeyi belirleyecek.

***

Durmadan istikrardan, reformdan, uzlaşıdan hem de “büyük uzlaşıdan” bahsedip duruyorlar.
Aslında yabancı ve yerli sermayenin istediği Kemal Derviş’in ana hatlarını çizdiği ve AKP’nin başarıyla uyguladığı neo-liberal ekonomik programın devam ettirilmesi. Bu programın ödünsüz devam ettirilmesine uzlaşma deniliyor. Reform dedikleri ise toplumun ve çalışanların örgütsüzleşmesi, sermayenin önündeki engellerin tamamen kaldırılması.
Adeta sihirsel güç atfettikleri bu “piyasa dostu” kavramları yıllardır kafamızın içine sokarak kendi çıkarlarını toplumun çıkarlarıymış göstermeye çalışıyorlar.
Sermaye örgütleri önümüzdeki günlerde kendini daha fazla hissettirecek küresel ekonomik kriz koşullarından en az kayıpla çıkmak yani krizin faturasını topluma ödetecek bir hükümet modeli istiyor.
Esasında, AKP, neo-liberal ekonomi ile politik gericiliği başarıyla bir araya getirmişti. 12 Eylül’ü destekleyen sermaye için biçilmiş kaftandı. AKP’nin nasıl iktidara geldiği, kısa zaman öncesine kadar nasıl övüldüğü hala hatırlarda. AKP döneminde tarihin en büyük vurgunlarını yaptılar.
Erdoğan’ın kontrol edilemez hale gelen aşırılıkları artık zarar vermeye başlayınca bundan böyle onsuz devam etmek gerekiyordu hepsi bu.
Erdoğan’ın izole edildiği, politik gericiliğin yarattığı olumsuzlukların toplumun tepkisini yatıştırmak üzere kısmen restore edildiği, Derviş-Babacan çizgisinin korunduğu, mümkünse en az birinin içinde yer aldığı (ikisi bir arada da olabilir) bir hükümet modeli…
Neo-liberal programı yürütmeye en istekli iki aktör, AKP ve CHP. CHP, neo-liberal istikrar ve reform programına MHP’den çok daha yatkın. Erdoğan’ın izolasyonu ile Erdoğan alerjisi olan seçmenin gönlünün okşanması gerekiyor. Bu mümkün olacak mı yakında göreceğiz.
Yeni süreç her durumda zor olacak. Tırmandırılan siyasal ve toplumsal şiddetin ekonomik sıkışmışlık koşullarında kestirilemez sonuçları olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar