Tuncay Güney'in 'Son beyanı'nı nasıl okumalı?..

Yarın öbür gün içinden geçmekte olduğumuz dönemin tarihini yazacaklar her halde ona özel bir yer ayıracaklardır. Nasıl ayırmasınlar ki? Aslında her şey onun elinde bulundurduğu söylenen “Belgeler”le başladı. Bu yüzden “Ergenekon’un kara kutusu” olarak tanıtıldı. Hakkında türlü iddialar dolaştı. Ağzını her açtığında yer yerinden oynadı. Kısaca son yılların en ilginç “Figür”lerinden biriydi o. Bugün bile gündemi belirlemeye devam ediyor.

Evet, Tuncay Güney’den söz ediyorum. Şimdilerde Kanada’ya yerleşmiş ve daha çok çizmeye çalıştığı “Çakma Haham” profiliyle hatırlarda. Güney bu yönleriyle çok enteresan ve “Karanlık” bir kişilik.  Öte yandan belki bir gün hakkında biyografiler yazılacak, filmler çevrilecek kadar “Renkli” bir sima. Her ne kadar çoğu kişiye “Tuhaf” hatta “İtici” gelse bile. Tam anlamıyla bir fenomen!

Neyse, çoktandır sesi soluğu çıkmayan Tuncay Güney, geçen gün SkyTürk 360’ta “Şimdi Söz Sende” programında Hilmi Hacaloğlu’na konuk oldu. Bu programda Paris’te öldürülen üç PKK’lı kadın olayından, gençlerin askerlik meselesine, Başbakan Erdoğan’ın Atatürk’ten sonra “En büyük devrimci” oluşuna değin bir dizi söz etti.

Lakin bir konuda öyle laflar etti ki son dönem oluşan “İklim”in bir kere de onun ağzından teyit edilmesi gerçekten ilginçti. “Ergenekon davası bir projeydi bitti artık. İçerdekilerin çıkması gerekir” diyen Güney “Benim yüzümden tabii ki insanlar cezaevine girmesinler. Ben vicdanen rahatsızım. İşkence görmeseydim o konuşmaları yapmazdım. Ergenekon’un temeli sayılan emniyette verdiğim ifadeler geçersizdir. Devlet beni kullandı. Türkiye’de adalet aramak genelevde bakire aramaktan farksızdır” diye konuştu.

Peki Güney niye şimdi bunları söyleme gereği hissetmişti? Ne gibi “Kişisel hesapları” var bilemem. Lakin bu konuşması bana göre “Tesadüf” değil ve başbakanın bir süredir değindiği noktalarla “Paralellikler” taşıyor. Bilindiği üzere Başbakan Erdoğan da ülkede sürüp gitmekte olan davaların seyrine ilişkin “Rahatsızlıklarını” dile getiriyor ve özellikle askeri kesime lisanınca “Yumuşama” sinyalleri gönderiyor. Nitekim hemen beraberinde Ergin Saygun’u hastanede ziyaret ediyor.

Ayrıntıya girmeyeceğim. (Kişisel fikrimi merak eden okurlar ise 1 Şubat 2013 tarihli “Erdoğan ve Özkök’ün çakışan açıklamaları” başlıklı yazıma arşivden bakabilirler.) İşte şimdi bu konudaki “Kaygılar”ın bir kez de olayın asıl “Başlatıcısı”nın ağzından teyit edilmesi “İnandırıcılık” açısından önem taşıyor. (Tabii ters de tepebilir o başka!) Varılan nokta çok İlginç!

Sanırım varılmak istenen nokta şu; “Bakın bu işin asıl kaynağı bile bu sonuçlara varıyorsa samimiyetimden kuşku duymayın.” Tabii Tuncay Güney’in “Asıl kaynak” olduğu bir hayli tartışmalı olsa da onun da aynı sonuçlara gelmesi kendi başına bir “Anlam” ifade ediyor. “Ergenekon davası hukuk skandalı” derken Güney bunu bir  “Vicdani hesaplaşma” sonucu mu yoksa bir “Manevra” olarak mı söylüyor o ayrı konu.

Ancak süren davaların zaten artık bu şekilde devamı mümkün görünmüyor. Bir “İnanılırlık erozyonu” yaşanıyor. Ayrıca Apo’ya adeta “Kurtarıcı” muamelesi edilirken komutanlara ve aydınlara “Terörist” denilmesi baştan handikaplı bir durum.

Anlaşılan 5 yıl sonra Güney’e biçilen yeni misyon bir tür “Reddi miras”çılık olacak. Ergenekon bir “Proje” idi ise şimdi bu yeni durum hangi projenin yansıması oluyor acaba?..

Önceki ve Sonraki Yazılar