Yeni Tarım Bakanı 'kimsenin bilmediği' çözümü keşfetti!

Kabinenin ‘en siyah saçlarına’ sahip bakanı olan Faruk Çelik, iki dönem Çalışma Bakanlığı yaptıktan sonra Tarım Bakanlığı’na ‘yatay’ geçiş yaptı. Göreve geldikten sonra tarımla ilgili tüm birimleri toplayıp ayrıntılı bir rapor hazırlattı, yapılacak düzenlemeler hakkında çeşitli açıklamalar yaptı. Kısaca bakanlığa hızlı bir giriş yaptı diyebiliriz. Ancak Sayın Bakan’ın ilk icraatı hepimizi şaşkınlığa itti, çünkü kendisi ekranların karşısına geçerek son aylarda artan et fiyatlarını düşürmek için “İthalat yapacağız” dedi

Meslek hayatımın son 15 yılı neredeyse et fiyatlarını düşürmek için alınan ‘ithalat kararıyla’ geçti. Eski Bakan Mehdi Eker de kameraların karşısına geçip et üreticilerini uyararak “Ya fiyatları düşürürsünüz ya da ithalat yaparız” demişti, hem de defalarca kez. Sonrasında ithalat da yapıldı ama et fiyatları ilk haftalarda bir miktar düşüp yeniden eski haline geldi. Kısaca bugüne kez onlarca kez başvurulmuş ama işe yaramamış bir yöntemi, yeni bakan Çelik de ‘kesin çözüm’ gibi sunmaya devam ediyor. “Okullar olmasaydı, maarifi yönetmek çok kolay olurdu” yaklaşımı 2016 yılında da sürüyor maalesef.

Faruk Çelik de çok iyi biliyor, ithalatla et fiyatlarının düşmeyeceğini, sadece o değil, bürokratlar, ithalat iznini imzalayan bakanlar kurulu, üreticiler, tüketiciler vs... Yani tüm ülke biliyor da birkaç gazeteci dışında sesini çıkaran yok maalesef.

Patronlar bile bıraktı...


Türkiye’nin hayvan varlığı 15 milyon sığır ve 30 milyon koyunla sınırlı. Yılda 4 milyon sığır, 5 milyon da koyun kesiliyor. Elde edilen et miktarı bin ton civarında. Onca yıldır yapılan canlı hayvan ithalatına karşın hayvan varlığımız artmıyor, nedeni oldukça basit. Memlekette hayvancılık kimsenin umrunda değil. Maliyetler o kadar yükselmiş durumda ki hayvancılık yapanlar ‘karınlarını doyurabilecekleri’ başka işler arayışına giriyor. Bundan 10 yıl önce Türkiye’nin önemli işadamları hayvancılığa merak sarmış, ülkenin farklı yerlerinde oldukça büyük ve modern hayvancılık tesisleri kurmuştu. Hepsi birer birer ya kapattı ya da başkasına devretti. Sermaye sorunu olmayanlar bile bu işi yapamıyorsa küçük çiftçi nasıl yapsın.

Et fiyatlarındaki artışın iki nedeni var ancak en önemlisi maliyetin çoğunu oluşturan hayvan yemleri. Çünkü Türkiye’de hayvanların çoğu sanayi yemi ile besleniyor, otlanılacak meralar bitmek üzere. Doğu’dakiler ‘terör’ nedeniyle 20 yılı aşkın süredir terk edildi, Batıdakiler de madencilere, inşaatçılara peşkeş çekildi. Hatırlayın daha iki yıl önce “Batıda her yer zeytinlik” denilmiş ve tarım alanı statüsünden çıkarılmıştı. Bir yıl sonra zeytin fiyatları tavan yaptı. Türkiye’deki 24 milyar hektarlık mera alanı şu anda 10 milyar hektarın da altına inmiş durumda.

Hayvan varlığı yetersiz

Mera olmayınca hayvanlar sanayi yemi ile besleniyor, sanayi yemi demek döviz kurundan, petrol fiyatlarından direkt etkilenmek anlamına geliyor. Bu durumda hayvan üreticisi de ya bu işi bırakacak ya da zam yapmak zorunda kalacak. Diğer sorun ise yeterli hayvan varlığının olmaması. Daha çok hayvan olsa haliyle fiyatlar da bir miktar düşecek.

Hükümet de bu denklemi bildiği halde, var olan üreticiyi daha da zor duruma sokup ithalat silahına başvuruyor. Kısaca birkaç yıl sonra memlekette yerli hayvan kalmayacak politikalar izleniyor. Sayın Bakan oturup et üretiminde dünyada ilk sıralarda yer alan ülkeleri incelese görecek ki, buralarda hayvanların yüzde 50’si meralarda besleniyor, yüzde 25’i tarım kaynaklı yemler yiyor, sanayi yeminin oranı tüm tüketim içinde sadece yüzde 25. Ülkenin uzun vadeli bir hayvancılık politikasına ihtiyacının olduğu son 15 yılın en önemli gerçeğiyken hala ‘dostlar alışverişte görsün’ tedbirleriyle 79 milyonun besin kaynakları heba ediliyor!


Önceki ve Sonraki Yazılar