Binali Yıldırım, Aydın Doğan'a ne söyledi!

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, iş dünyasında ve medyada AKP’li olmayanların bile yakın bulduğu ve “konuşabildiği” ender isimlerdendir. Yaklaşımı ve ifadesi yumuşaktır. Güler yüzlüdür. Vs. Dolayısıyla Aydın Doğan, Binali Yıldırım’ın ziyarete gelmesinden memnun olmuştur. Elbette, kimin elçisi olarak geldiğini ve ne istediğini öğreninceye kadar!

Tarihi tam olarak bilmiyorum. Ancak Çankaya seçiminden önce olduğunu biliyorum. Bu buluşmada sadece Yılmaz Özdil’in konuşulup konuşulmadığından emin değilim. Ancak Yılmaz Özdil’in konuşulduğundan eminim.

“İçeriden” anlattıklarına göre, Binali Yıldırım “Beyefendi’nin” yani Erdoğan’ın elçisi olarak gitmiş Aydın Doğan’a. Ve özetle demiş ki:

“Beyefendi medyada kimin ne yaptığını adım adım izliyor, biliyor. Haklı olarak çok kızgın. Bir patron olarak sözünüzün geçmediğini düşünmüyor.  Siz istemeseniz bunlar olmazdı diyor. Vallahi zor durduruyoruz kendisini.”

***

Romanlarda böyle buluşmalar, yazanın gönlüne göre kurgulanır, atmosfer ve konuşmalar durumun öngördüğü biçimde yaratılır. Bir köşe yazısında ise, en fazla “gerçeğe yakın biçimde hayal etmek ve aktarmaktan” söz edilebilir.

Bu yazıyı, Aydın Doğan’ı az çok tanıyan.. Binali Yıldırım’ı uzaktan da olsa gözlemlemiş.. En önemlisi, bu buluşmayı vaktiyle duymuş olsa da “sonuçları ortaya çıkmadan” yazmamış biri olarak kaleme aldım.

Yani; Binali Yıldırım başka sözcüklerle konuşmuş olabilir.. Yılmaz Özdil’in adını söylememiş ama herhangi bir yazısını örnek vermiş olabilir.. Hatta, Ertuğrul Özkök’ün “Milletin Adamı” yazısına Erdoğan’ın ve partililerin ne kadar ne kadar öfkelendiğini anlatmış da olabilir.

Ya da Attila İlhan’ın romanları için söylediği gibi, bana anlatan, bunu “puslu bir aynada görmüş” olabilir!

Neticeye bakın!

Seçimin üzerinden sadece bir hafta geçti. Hürriyet Gazetesi, Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu ile en çok okunan / en sevilen yazarı Yılmaz Özdil’i gönderdi.

***

Doğan Grubu yayın ilkeleriymiş! Sekiz yıl o grupta çalışan bir gazeteci olarak nelere tanık oldum, nelere!

İlkeymiş, öyle mi!

Nagehan Alçı, Akif Beki o ilkeleri ihlal etmiyormuş.. Doğan Grubu’nda çalışıp da bir yandan birkaç iş birden daha yapan, hatta ticaretle uğraşanlar ve hatta bunu yazılarına / haberlerine / işlerine yansıtanlar yokmuş.. Geçmişte Aydın Doğan’ın ticari çıkarları için bakanlarla konuşulmamış.. Hâlâ daha medya grubunun önemli isimleri iktidarla / bakanlarla temas kurmaya ve iş bağlamaya çalışmıyormuş.. Her tarafı “haber” olduğu halde, yıllar boyunca “beyefendi kızar” diye –kimi zaman Ankara’dan telefon gelmesini bile beklemeden- tarihi olayların yayını / konuşulması / yazılması yasaklanmamış..

Öyle mi!

Sırada başka isim var mı? Bilmiyorum.

Tahminim, Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan’ın –zaten kişisel olarak da Aydın Doğan ile çok yakın bir ilişki kurduğu için- en azından bir süre daha korunacağı yolunda.

Kâh dengeli olmaya çalışacaklardır. Kâh magazinin dozunu arttıracaklardır.

Bu düşüncelerin yanı sıra, büyük ölçüde de Ahmet Davutoğlu’nun başbakan olacağına güveniyorlardır. Çünkü, Davutoğlu, Binali Yıldırım kadar olmasa bile gazetecilerle kolay diyalog kuran bir isimdir. Pek çok ismi şahsen tanır.

Bakalım, Yılmaz Özdil’i vermek Doğan Grubu’nu..

Fatih Altaylı’nın “3. Havaalanına elbette Recep Tayyip Erdoğan adı verilmeli” benzeri yazıları –onu ve- Ciner Grubu’nu.. Kurtaracak mı!

Yoksa sıra muhalif diğer yazarlara ve –elbette- Gülcülere, sonunda da kendilerine gelir mi!

Nazi fıkrası anlatmaya gerek yok herhalde, değil mi!



ÇUVALDIZ MESELESİ

Hem Medya Mahallesi programında hem de bu köşede medyaya eleştiriler getirir dururum. Kan dökülmese de sert polemiklere girmişliğim bile vardır.

Böyle olunca kendi gazetemi dışarda tutmak ayıp geliyor.

Konu, birkaç gün önceki manşet. Şu anda cezaevinde tutuklu bulunan Yurt Atayün’ün kızıyla yapılmış röportaj.

Yurt Atayün, iktidarın “paralel operasyonu” dediği bir operasyonla içeride. Kızı da “babam haram lokma yemedi” diye –doğal olarak- babasını savunuyor. Oysa, Yurt Atayün İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü iken Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının temelleri atıldı. Yurt Atayün'ün başında bulunduğu Emniyet yetkilileri 2008 yılında Amerikan Büyükelçiliği'nde Ergenekon soruşturmasıyla ilgili bir brifing verdi.-Deniz Yarbay Ali Tatar'ın tahliyesi üzerinden 48 saat geçmeden tekrar yakalama emri çıkarıldı. Tatar ise bu hukuksuzluğa isyan ederek 19 Aralık 2009'da hayatına son verdi.

Bu kadar da değil. YURT Gazetesi’nin (kurucu) eski Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, onun ve ekibinin kumpası ile yargılandı, hapis yattı.


Merdan Yanardağ da sitem etti, isyan etti. “Yurt Atayün’ü savunmak YURT’un işi olmamalıydı” dedi.

Haklıdır.

Geçmişimize sahip çıkmak zorundayız. Komplo ile içeri atılanları ve onlardan birinin bu gazeteyi kurduğunu unutmamalıyız.

Bu yüzden, bugün köşemde kendi gazeteme iğneyi batırmak istedim.

ERDOĞAN’IN SEVDİKLERİ!

Çok iyi anladık. Erdoğan “yaratılanı” sevmiyor. O sadece Sünni Müslümanları seviyor. Ağzından Ezidi katliamına ilişkin tek bir söz duymadık. Onlar için bir şey yaptığına tanık olmadık. Sanki yoklar. IŞİD çoluk çocuk onları katletmiyor.

Dahası.. Biliyorsunuz, Ezidilerin dramını ağlayarak dünya gündemine taşıyan Iraklı kadın vekil Dahil, kurtarma operasyonu sırasında helikopter düşünce yaralandı ve İstanbul’a getirildi. Ziyaretine ilk giden CHP’li Beşiktaş Belediye Başkanı oldu. Son giden de CHP lideri Kılıçdaroğlu..

Bakalım, AKP’li bakanları, yetkilileri görür müyüz! Yoksa Ezidi (üstelik Ezidi kadın) eli sıkmak abdestlerini mi bozar hazretlerin!






Önceki ve Sonraki Yazılar