Yeni bir dünya hayali

Benim de-cirmim kadar- içerisinde yer aldığım 68 kuşağı, dünyayı yönetme hayalleri kurdu ama bunu beceremedi.
Öyle olsa da insanlığın belleğinde iz bırakan kavramlar üretti.
Bazıları önceden de var olan kavramların tüm dünyaya yayılıp, yerleşmesine katkıda bulundu. 
Demokrasi, özgürlük, katılım, insan hakları, çevre bilinci, sağlıklı yaşama, sağlıklı çoğalma, savaşlara son verme, yaşamaktan zevk alma, dünyayı küçültme, tüm dünyayı ulaşılabilir ve yaşanabilir kılma bu kuşağın hayalleri idi.
20’inci yüzyılın sonlarında, gelişen teknolojiye paralel olarak, iletişim olağanüstü bir biçimde artmaya, dünya ‘’küçülmeye’’ başladı. Aklı erenler buna ‘’küreselleşme’’ adını verdiler.
Küreselleşme, liberal ekonomik düzenin tüm dünyaya hâkim olmaya başlaması ve kapitalizmin yerleşmesi ile kendini gösterir oldu.
Sermayenin bu büyük hamlesinden herkes nasibini aldı.
Öyle ki, kendi düzenlerine ‘’sosyalist’’, ‘’komünist’’ diyen ülkeler bile çok radikal değişikliklere uğradı.
Sovyetler Birliği dağıldı.
‘’Büyük ağabey’’ Rusya ve Asya’nın en katı antikapitalist devleti Çin Halk Cumhuriyeti bile neoliberalizme yelken açtı. Sermayenin dünyayı bu büyük işgaline, cılız karşı koymalar (Porto Allegre Hareketi gibi) olduysa da bunların bir ‘’kıymet-i harbiyesi’’ olmadı.
Neoliberal-kapitalist küreselleşme, doğal olarak, dünyanın çeşitli ülkelerinde gerici, baskıcı, faşist, yönetimlerin başa gelmesine yol açtı.
21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde, Avrupa’da, Macaristan ve Avusturya örneklerinde olduğu gibi, açıkça, anti demokratik, baskıcı, ayırımcı partiler iktidar oldu.
ABD’de geçtiğimiz yıl, Donald Trump’ın Başkanlık seçimini kazanması ile dünya, ayrımcılığın, eşitsizliğin, zenofobinin, savaş çığırtkanlığının, daha önce saydığımız, hümanist, barışçı, çevreci düşünce ve eylemlerin üstüne çökmesi olgusunu yaşamaya başladı.
Türkiye de, kaçınılmaz olarak, bu gelişmelerin dışında kalamadı.
16 yıldır ülkemizi, kapitalist, yağmacı, bölücü, dinci, baskıcı, anti demokratik bir iktidar yönetiyor. ‘’Ben küreselleşmeye karşıyım’’ demekle  küreselleşme önlenemez.
Bu, ‘’ben depremlere karşıyım’’ demek gibi absürt bir deyiştir.
Ancak nasıl depremlerin yıkıcı etkilerine karşı önlem alınabiliyorsa, küreselleşmenin
kötülüklerine karşı da önlemler alınabilir.
Şimdi dünya solu bunu tartışıyor.
‘’Altermondializm’’, yani ‘’alternatif bir dünya’’ ideolojisi geliştirilebilir mi?
‘’Yeni bir dünya hayali’’ mümkün müdür?
Küreselleşmenin, demokrat, eşitlikçi, çevreci, insan haklarına dayalı bir formu yaratılabilir mi?
CHP’nin önümüzdeki Kurultayı, bu ve benzeri ideolojik temaları tartışabilecek mi?
Buradan hareketle, kitlelere, halka, yeni umutlar verip, yepyeni beklentiler yaratıp, başımızdaki çağ dışı iktidarı saf dışı edecek umudu ve gücü verebilecek mi?
Yoksa var olan ve birer birer ortaya çıkan Genel Başkan adaylarının, yeni seçilen İstanbul İl Başkanı’nın, kulaklarına yabancı gelen söylemleri vesilesi ile ortaya saçtıkları, birbirinden daha geri, kaba  milliyetçi, tutucu, farklılıklara yol vermeyen, partiyi içine kapatan siyasal görüşlerine ve kısır hedeflerine kitlenip, kitlelere önderlik etme niteliklerinden daha da uzaklaşılacak mı?
Yaşayan görür demişler; biz de göreceğiz İnşallah!

Önceki ve Sonraki Yazılar