Yerel çeşitler korunacak mı? Yeni yönetmelik ne getiriyor?

Geçenlerde “Yerel Çeşitlerin Kayıt Altına alınması, Üretilmesi ve Pazarlanmasına Dair Yönetmelik” adında bir yönetmelik yayınlandı. Yerel tohumların ekilemeyeceği, takas şenliklerinin yapılmayacağı gibi yorumlar yapanlar oldu. Diğer yandan bazı arkadaşlar çiftçilerin de resmen tohumluk üretip satabileceğinin yolunun açılabileceğini düşündüler. Ne o kadar kötü, ne de bu kadar iyi.

             2006 yılında çıkan “Tohumculuk Kanunu”  zaten çiftçilerin yerel tohumluk üretme haklarını ortadan kaldırmıştı. Hatta çiftçilerin tohum satma haklarını öngören uluslararası anlaşmalar Türkiye tarafından da imzalanmış olmasına rağmen.  Çiftçiler gene yerel tohumluklarını üretebilecek, takas edebilecek. Ancak çiftçilerin yerel tohum satabilmeleri imkânsız denecek kadar zor. Bu yönetmelik yerel tohumları sertifika alarak üretecek ve satacaklardan bir ziraat mühendisi istihdam etmelerini, bir laboratuvar kurmalarını, tohumculuk alanındaki alt birliğe üye olmalarını, belgeler için ücretler ödemelerini istiyor. Bunlar çiftçiler için hiç kolay değil.

                Tohumları gene şirketler üretecek. Ancak bu da epey kısıtlı… Bir kere köy popülasyonları ve binlerce çeşidin karışık olarak üretildiği evrimsel ıslah tohumlukları gene yasal olarak satılamayacak. Kayıt altına alınacak yerel çeşit için bir menşe bölge belirlenecek. Örneğin bu bir ilçe olabilecek. Bu durumda üretilecek tohumluk bu ilçede üretilip ancak bu ilçede satılabilecek. Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığı bu tohumluğun üretimine bir üst sınır getirebilecek.

                Peki, ne isteniyor? Yerel tohumların kaybolmasını büyük tohum şirketleri de dâhil hiçbir şirket istemez. Çünkü şirket çeşitlerini ıslah etmek için yerel tohumlar şart. Onlar olmazsa her hangi bir şirket çeşidi, bir gün tam anlamı ile başarısız olabilir. Örneğin yıllar önce ABD’de çıkan bir mantarî hastalık buğday üretimini yok etmek üzere iken Türkiye’den gelen bir yerel çeşit ıslahta kullanılarak sorun giderilmiş idi. Bu nedenle istenilen yerel tohumların tümden kaybolmasını önlemek, bunun için gerekli çalışmaları sivil toplum kuruluşlarını çalıştırarak kullanmaktır. Ancak yerel tohumların çok fazla üretilmemesi de isteniyor. Yönetmelikteki kısıtlamaların da amacı budur kanımca. 

                Yerel tohumlar hastalık ve zararlılara çok dayanıklı. Bulunduğu bölgeye iyi uyum sağlıyor. Bu nedenle tarımsal ilaçsız ve kimyasal gübresiz yetiştirilebiliyor. Çok kurak geçen yıllarda da az olmakla birlikte ürün alınabiliyor. Besleyici özellikleri çok yüksek... Bu nedenle geniş olarak üretimde kullanılmaları gerekir. Bunlar katılımcı ıslah yöntemi ile daha da geliştirilebilirler. Tohum şirketlerinin bakış açısı bu değil tabii. Onlar aynı zamanda tarım ilaçları satıcısı, hatta bazıları beşeri ilaç satıcısı olduklarından bu gelişme işlerine gelmiyor.     

                Tohumculuk kanunu değiştirilmelidir. Agro ekolojik yöntemler yaygınlaştırılmalıdır. Başka bir tarım mümkündür. Yerel tohumların özgürlüğü için mücadele sürecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar