Yerli ve milli

Kız çocuklarını değil, tecavüzcüleri korumak için fırsat kollayan, bunun için “Ne giymişti, o saatte ne arıyordu” gibi sorularla küçük bir gedik arayan ahlak dünyasında hukuku, daha da ötesini yeni anayasayı tartışıyoruz. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “yerli ve milli” diyor. Beş anayasanın da yerli ve milli olmadığını söylüyor. 1876 Anayasası’nın milliliği, diğerlerinin de yerliliği tartışılır elbette...

1921 Anayasası kısa, 24 maddelik gövdesiyle olağanüstü bir dönemin, kuruluşun temel belgesidir; adı üzerinde ‘Teşkilatı Esasiye Kanunu’dur. Bu yüzden 1876 Anayasası ile birlikte yürürlükte kaldı. Kuvvetler birliği ilkesine dayanan bu anayasa, kurucu meclis tarafından yapılmıştı. En önemli özellikleri egemenliği ulusa dayandırması, mahkemeleri meclis denetiminde tutması ve dolaylı olarak dini hükümleri kabullenmesiydi.

1924 Anayasası ise Cumhuriyetin ilk anayasası oldu. Devletin yönetim şeklini cumhuriyet olarak belirledi, yargı yetkisini bağımsız mahkemelere devretti ama kadınlara seçilme hakkı tanınmaması gibi bir kusura sahipti. Bu hak için II. Meşrutiyet'ten beri mücadele eden Türk Kadınlar Birliği, “O zaman askerlik de yapmanız lazım” gibi bahanelerle savuluyor, ‘Tek parti’ kadınlara ne kadar değer verdiğini ve seçilme hakkına gerek olmadığını göstermek için güzellik yarışması düzenliyor, Keriman Halis, Belçika’da pek de bilinmeyen bir yarışmada ‘dünya güzeli’ seçiliyordu. Aslında o yarışmaya gitmesi gereken, bir önceki yılın kraliçesi Balıkhane Nazırı’nın kızı Feriha Tevfik Hanım'dı ama... Türk Kadınlar Birliği’nin mücadelesi sonunda etkili oldu ve kadınlar 1934 yılında ‘seçilme hakkını’ bileklerinin gücüyle aldı. Ödenen bedellerden biri Türk Kadınlar Birliği’nin kapatılmasıydı.

1928'deki önemli değişiklikle ‘devletin dini İslam’dır’ maddesi anayasadan çıkarıldı. 1961 ve 1982 ise askeri darbelerin ürünü ‘devlet’ anayasalarıydı. 1961 Anayasası’nın görece özgürlükçü yapısı hukuk ve siyaset mekanizmaları içinde iğdiş edilmiş, yargı kararları ve 12 Mart müdahalesiyle tanınmaz hale gelmişti. 1961 Anayasası'nın pratikteki hukuk düzeni, özellikle yargı kararları 1982 Anayasası'nın sözlü biçimi sayılabilir. Aslına bakılırsa şimdi “yerli ve milli” kisvesi altında tartıştığımız şey, Cumhuriyet’in kurucu idealleri... Kökü 1789’a ‘Hürriyet, eşitlik, kardeşlik’ şiarına giden ‘gayrimilli’ ilkeler...

Evet, tek parti döneminin ırkçılığa varan uygulamaları, devlet aklının kamuyu da, toplumu da ezmesi, sağcı iktidarların bu malzemeyle din tüccarlığına yönelmesi tartışılır olgular. Ancak Cumhuriyet’in evrensel değerlere referans veren kurucu ilkelerinin, bu yapılanlarla ‘boğulmaya’ kalkılması da ayrı bir mesele. Tek parti iktidarını eleştirirken mesela laikliği, eğitimde eşitliği, sosyal devleti aradan kaynatmak... Üstelik anayasa yapmaktan daha önemlisi, o anayasayı kayıtsız şartsız uygulamaktır. Cumhurbaşkanı ve AKP, “Hep birlikte yeni bir anayasa yapalım” diyor. Partilerin, sendikaların, derneklerin, bütün toplumun 12 Eylül cenderesinde sıkıştırıldığı bir yapıda bunu talep ediyor. Örneğin YÖK gibi bir düzen varken, “Bu suça ortak olmacengizyacağız” diyen akademisyenler cadı avına uğrarken tartışarak, yeni ve özgür bir anayasa yapacağız...

Seçimlerde nal toplayan adayların rektör seçildiği üniversite düzeninde… Sendikaların güçsüzleştirildiği, kayıtlı işçilerin bile kayıt dışına itilmeye çalışıldığı bir düzende ‘çalışanların katılımıyla’ anayasa yapılacak... Peki ya partiler? Lider sultası? Siyasetin finansmanının açık ve şeffaf olmadığı bir siyaset düzeninde hangi milletvekilleri oy verecek anayasaya? Yapılır, neden olmasın... Peki o anayasaya kim uyacak? Çiğnemek için yapıyorsak, yeni bir anayasaya gerek var mı?

Geri dönüp bakın, 1982 yılından beri anayasayı çiğnediği için mahkum olan bir bakan, bir bürokrat biliyor musunuz? Basit bir madde mesela; son iki anayasada izini sürebileceğimiz şu meşhur “Herkes önceden izin almaksızın toplantı ve gösteri yürüyüşü yapabilir" maddesi... Anayasanın en çok çiğnenen maddesi olarak haklı bir üne sahip... Peki sonuç? Gereğinde çiğnemek için mi anayasa yapılacak? Yoksa anayasaya “Herkes toplantı gösteri ve yürüyüşü yapma hakkına sahiptir ama bu hak bakanların, valilerin, emniyet müdürlerinin keyfine göre kullanılır” diye bir ibare mi ekleyeceğiz? Böyle mi yazacağız?

“Herkes vücut dokunulmazlığına, beden bütünlüğüne sahiptir ama Güneydoğu’da anılan ilçeler dışında...” Belki kısa ve öz bir metin seçilebilir: “Türkiye Cumhuriyeti ‘başkanın’ ve onun belirlediği adamların keyfine göre yönetilir”. Belki yeni anayasaya biraz da neşe katar “Kadı her zaman davacıdır” gibi bir hüküm yerleştirebiliriz... Kısa ve öz olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar