Yılmaz Özdil demiş ki..

Dün gazeteleri okurken, birden kendimi “Yılmaz Özdil ile karşı karşıya” ve hatta bir polemiğin içinde buluverdim.

Şöyle yazmış Yılmaz:

“Okuyanlar hatırlar.

Seçimden hemen önce Yeni Chp’deki “tuhaflık”ları yazmıştım.

17/25’le mücadele edenlerin tasfiye edildiğini, Umut Oran, Ali Özgündüz, Atilla Kart, Erdal Aksünger gibi, onur duyduğumuz isimlerin yeniden milletvekili yapılmadığını, Kılıçdaroğlu’nun bu isimlerin üstünü çizerek, 17/25’i sıfırladığını anlatmıştım.

Buna mukabil…

Önseçim ayaklarıyla ne idüğü belirsiz tiplerin partiye doluştuğunu, enteresan bazı kişilerin milletvekili listelerine sokuşturulduğunu, mesela “ismini bile hatırlamıyorum ama, Ataşehir belediye başkanının eşinin birinci sıradan aday yapıldığını” söylemiştim.

Vay sen misin söyleyen…

Halk Tv’de alenen “birilerinden para aldığımı, bu para karşılığında CHP’ye saldırdığımı” söylediler.

“CHP’ye iftira atmak için kimlerden para aldığımı bildiklerini, ahlaksız biri olduğumu” söylediler.

Benim için “şuursuz, beyinsiz” diyen, “hastalıklı zihniyet” diyen, “Atatürkçülükten uzak olduğumu, karanlık ilişkilerim olduğunu” söyleyen kişi, maalesef, Halk Arenası’nda parlatıldı, alkışlatıldı.

Ayşenur Arslan beni ayıpladı.

***

Benim adım sadece böyle ve bu kadarcık geçiyor. Dolayısıyla üzerinde durmadan geçebilirdim. Nitekim geçiyorum.

Yazıyı yazmamın tek bir nedeni var: Yılmaz’ın satırlarından, benim Umut Oran, Ali Özgündüz, Atilla Kart, Erdal Aksünger’in “MİLLETVEKİLİ YAPILMAMASINI ONAYLADIĞIM”..

Programlarımda adını bile zikretmediğim bir kadını “DESTEKLEDİĞİM”..

Ve bu tavırla, Yılmaz’ın “aksi tutumunu” eleştirip ayıpladığım zannedilebilir.

Doğru değil.

Oran, Özgündüz, Kart ve Aksünger benim de son derece saygı duyduğum isimler..

Programımda, Umut Oran’ın “Sümeyye kumpası” sonrası dışlanmasını çok yanlış bulduğumu.. Diğer isimlerin de CHP için ne kadar yararlı olduğunu defalarca dile getirdim.

Bu yazıyı yazma nedenim, bu konuda bir yanlış anlamaya meydan vermemek. Yoksa, Yılmaz ile polemiğe girmek değil.

Zira…

Yılmaz’ın fikirlerine genellikle katılmam. Ancak o fikirleri “ayıplamak” aklıma bile gelmez. Nitekim, kaç yazısını alıntıladığımı Medya Mahallesi izleyicileri biliyor.

Kendisini nerede nasıl ayıpladığımı yazmamış. Ben de hatırlamıyorum. Olsa olsa, üslup konusunda bir laf etmişimdir.

O da, BÖYLE BİR YAZININ ve BÖYLE BİR SUÇLAMANIN konusu olmasa gerek.

Ayrıca, savunmak bana düşmez belki ama, Yılmaz’a ne kadar değer verdiğini, nasıl onore ettiğini, nasıl her fırsatta yanında olduğunu yakından bildiğim Uğur Dündar’ın hiç mi hiç konu olmaması gerek.

DEMOKRASİ BLOKU

Partiler, Meclis’te “muhalefet bloku” olmayı başaramadılar. MHP’nin –daha doğrusu Bahçeli’nin- akıl almaz “hamlesi” ile Meclis başkanlığını AKP’ye ikram etmesi, bunu engelledi.

Peki, bunun yerine “demokrasi bloku” kurabilmek mümkün mü?

İlk paragraftan anlaşılacağı üzere, MHP’yi kastetmiyorum. AKP’nin de mevzu dışı olduğu zaten çok net.

Yani, CHP ile HDP’den söz ediyorum.

Bu iki parti, yan yana durursa.. Yüzde 40 gibi azımsanmayacak bir oranla, en azından anti-demokratik girişimlere set oluşturabilir.

Ben iki partinin hem milletvekilleri hem de seçmenlerinin bir bölümü açısından bunun mümkün olabileceği kanısındayım.

Sorun, her iki partide de “öteki bölüm” olacaktır.

CHP içindeki “bölünme kaygısı yaşayanlar” ile HDP içindeki “Kemalizm takıntılılar” sorun yaratacaktır.

Oysa, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorun, bunlardan çok çok daha büyük.

7 Haziran sonuçlarına.. AKP’nin yaklaşık 10 puan oy kaybetmesine.. Muhalefetin ilk kez umutlanmasına rağmen.. Gelinen nokta ortada.

Bahçeli, tıpkı 3 Kasım 2002 seçimleri öncesindeki hamlesi gibi, yine AKP’nin önünü açtı. Erdoğan’ın KAYBETMESİNE RAĞMEN KAZANMASINI sağladı.

Bu, dinci faşizmdeki “on dakikalık mola”nın sona erdiği anlamına geliyor. Türkiye bir kez daha RTE’nin eline düştü. Seçenekler bir kez daha yok edildi.

***

Aslında, dünkü tablo bile bize çok şey anlatıyor. Anlatmalı.

Dün, günlerden Madımak’tı. Yani Sivas katliamının 22. Yıldönümü.

Medya Mahallesi programında “30’dan fazla CHP milletvekili Sivas’ta” dedim.

Bir izleyici, Sosin Papatya tweetinde “HDP milletvekilleri de orada” dedi. Ve ekledi: “Türkiye’de artık bir demokrasi bloku kurulmalı”.

Çok doğru.

Sivas’taki katliamın kurbanları / mağdurları da ortada.. Katillerin avukatları / destekçileri de..

Hayatın kendisi bize yolu gösteriyor. 7 Haziran seçimlerinde en büyük oy geçişkenliğinin CHP ile HDP arasında olması da o yolu teyit ediyor.



Biliyorum. Bazılarınız, seçim öncesinde HDP’ye dair eleştirilerimi hatırlayacak ve hatırlatacaktır.

Doğru. Eleştirdim. Özellikle, HDP’nin Erdoğan’a “başkanlık yolunu açacağı” kaygısıyla eleştirdim.

Ancak, zaman kaygılarımı boşa çıkardı.

Selahattin Demirtaş ve HDP milletvekilleri AKP / Erdoğan konusunda söylediklerinin arkasında durdu. Durmaya devam ediyor.

Bu, gözardı edilmemesi gereken bir tutum. Hele; Türkiye’nin Erdoğan’ın elinde oyuncak olmakla, AKP-MHP gibi en kötü seçenek arasında sıkıştığı bir dönemeçte.

Babası Metin Altıok’u Madımak’ta yitiren CHP milletvekili Zeynep Altıok, başkanlık seçiminin yapıldığı gün Meclis’e unutMADIMAKlımda yazan tişörtle gelmişti.

Ertesi gün, çok sayıda CHP’li ve HDP’li vekille Sivas’taydı.

O sırada Ankara’dakiler.. Yani Madımak katillerini savunanları milletvekili yaparak ödüllendiren AKP.. Ve HDP’ye yasadışı örgüt muamelesi yapan MHP.. Bir zaferi kutluyor olmalıydı.

Türkiye’de protokolün 1 numaralı koltuğunu yine RTE’ye ikram / armağan etmenin zaferini..



Vicdansızlığın bu kadarı!

Kendilerine “Müslüman” diyen bir güruh yürüyüşe geçmiş..

Madımak Oteli’ndekilerin linç edilmesi, öldürülmesi için saldırmış, slogan atmış..

Tırmanıp otelin birinci katına çıkmayı başaranları alkışlamış..

Sonra o caniler gaz döküp oteli ateşe verince “işte cehennemin ateşi” diye coşup tekbir getirmiş.

Aralarında çocukların da olduğu 33 konukla iki otel görevlisinin vahşice katledilmesine sevinmiş..

Sonra..

O katilleri savunan avukatlar birer birer ödüllendirilmiş. Kimisi AKP milletvekili, kimisi AKP’den belediye başkanı yapılmış..

Bazı sanıklar hakkındaki dosya zaman aşımı nedeniyle düşünce, zamanın başbakanı Erdoğan “Türk milletine hayırlı uğurlu olsun” demiş.

Akit Gazetesi, tam da dün “haksız yere hapis yatan Müslümanlar” manşetiyle çıkıp Türkiye ile alay etmiş..

İşte, AKP zihniyeti denilen şey budur.

Gazetenin yayın yönetmeni ve yazarlarının RTE’nin uçağında daimi konuk olması da tam da bu nedenledir.

unutMADIMAKlımda.


Önceki ve Sonraki Yazılar