Elif Doğan Şentürk

Elif Doğan Şentürk

Yine bir buruk bayram

SADECE takvimde gelen günün adı bayram!

“Eskiden bayramlar...” diye başlayan cümleler;sıcak insan ilişkilerini, birlikte kurulan dost ve akraba sofralarını, din, mezhep ayrımı gözetmeksizin, barış içinde kurulan kardeş sofraları anlatır değil mi?
Ne güzeldi o çocukluk dönemimizin bayramları...

Bayram yaklaştıkça sevinçten ve heyecandan yerimizde duramazdık, çünkü yeni bir elbisemiz, yeni pabuçlarımız (hatta en kırmızısından) olacak ve Bayram günü bol bol harçlık alıp şeker toplayacağız...
O gece uyurken “söz bayramda alacağım” denilip ve alınan elbiselerimiz ayakkabılarımız başucumuzda olurdu. 
Sabah olduğunda ise Aile büyüklerinin bayram namazından dönmesini yeni alınan elbiselerimizi giyerek heyecanla beklerdik.
En önde Dedem içeri girerdi... Hemen elini öper bayramlaşırdık, harçlığımızı da alırdık...
Sonra hep beraber bayram sofrasına otururduk...
Çocukken bayramlarımız çok neşeli ve heyecanlıydı.
Peki, şimdi öyle mi? Bizim çocuklarımız da bizim gibi heyecanla bayram sabahını bekliyor mu?
Özellikle siyasetin tetiklediği ötekileştirme, toplumun kılcal damarlarına kadar sirayet etmiş durumda. 
Cevabını bile bile “Bize ne oldu” sorusunu sormayalım artık bir birimize. 
Bize ne olduğu kabak gibi ortada!
Tutulan her mikrofona konuşan siyasilerin zehirli dili bizi bu hale getirdi.
Dikkat edin siyasi partilerin birbirlerine yaptıkları bayram ziyaretlerinde bile mutlaka, bir laf geçirme serenadı duyarsınız.
Hatta bayram namazı çıkışlarında, camii önlerinde de aynı manzaraya şahit olursunuz.
Bize düşen; bu ötekileştiren dili önemsemeden bayramları özüne, kültürüne uygun bir şekilde yaşamaya çalışmaktır.
Bayram en çok çocukların hakkı bence;
Ana babanın kıt kanaat aldıkları bayramlıklarla adeta birer kelebek gibi sokaklarda uçuşması gereken çocukların.
Gelir dağılımı adaletsizliği sebebiyle, değil kurban bayramında, yılın herhangi bir gününde evine et girmediği halde, bayramı bayram gibi yaşamaya çalışan milyonların hakkı.
Aldıkları asgari ücretle; bir taraftan kira ödeyip, diğer taraftan çocuk okuturken, bir aileyi geçindiren gerçek Ekonomi profesörlerinin hakkı, televizyonlara çıkıp her ekonomik gelişmeyi olumlu olarak anlatan çakma profesörlerin değil!
Bayram en çok; ekmek kapısı bilip geldikleri metropollerde, perişan vaziyette sokaklarda yatan yüzlerce masumun hakkı.
Bayram en çok; sırf iktidarı eleştirdiği ve muhalif oldukları için hukuksuz bir şekilde cezaevlerinde yatan onlarca gazetecinin, profesörün, aydının hakkı.
Ve ben öncelikle; ötekileştirilen, horlanan,
yoksulluğa mahkûm edilen, hukuksuz bir şekilde cezaevlerine konulan milyonların bayramını kutluyorum.
Unutmayalım bu ülkede asıl bayram; adaletin, hukukun, özgürlüğün ve demokrasinin gerçek anlamıyla yaşanmaya başladığı gündür.
Maalesef o bayramdan fersah fersah uzaktayız...

Önceki ve Sonraki Yazılar