Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Yine mi mağdur?

Mağdur rolünü kimse yutmaz artık.


Referanduma yaklaştıkça iktidar tüm olanaklarını açıktan ve gözü kara bir şekilde kullanmaktan çekinmiyor. 


Her ne pahasına olursa olsun muktedir güce başkanlık gerekli.

Olay, ölüm kalım savaşına dönüştürülüyor. 

Ancak hesaplar sarpa sardı. Anketler iktidar için kötü.

Mağdur ve mağrur iktidar rolü artık yavan kaldı. 

Abidik gubidik durumlar içeride artık tutmuyor. 

Dışarıdan ya bir ulusal problem, ya da dış saldırı gerekiyordu.

Fırsat, bazı Avrupa ülkelerinde alınan propaganda toplantı yasakları ile doğdu sanki. 

Avrupa’da böyle yasaklar normal mi?  - Tabii ki, değil.

Ancak, biraz empati zararlı olmaz.

Avrupa’da insanlar Türkiye’deki kavgalı kırıcı, eşitsiz, seçim-referandum propaganda faaliyetlerinden çok rahatsızlar.

Ve bu atmosferin kendi ülkelerine taşınmasını istemiyorlar.

Bir düşünün, bir kaç yıl sonra Suriye’de seçim yapılıyor ve milyonlarca Suriyeli seçim kavgalarını ülkemize taşıyorlar…

Başta tecrübeli siyasetçi ve devlet adamı CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal olmak üzere ana muhalefet yurtdışındaki toplantılarına gitmeyerek bu mağduru oynama fırsatını boşa çıkardılar. 

Gerçekten bu durumda hiç bir üst düzey parti yetkilileri oralara gitmemeli. Mağduriyet edebiyatına fırsat vermemeli.

Bu konu havuz medyasının kuru gürültüsüne bırakılmayacak kadar önemli bir olaydır. 

Ülkemizde OHAL şartlarında hayati önemde bir referandum yapılıyor. 

Bir tarafta iktidar tüm devlet güç ve olanaklarını dibine kadar kullanıyor.

Diğer tarafta HAYIR diyen muhalefet her türlü yöntem ve abidik gubidik sebepli talimatlarla engelleniyor, 

Almanya’da bazı yerel yönetimler referandum sebebiyle bazı toplantıları dolaylı da olsa engelleyince hemen olay mağdur edebiyatına dönüştürülmeye çalışanlar oldu. 

İş büyüdü. Merkezi hükümetler de olumsuz olarak müdahil oldular.

Hatta toplantı engeli faşistlikle nitelendirildi.


Yurtdışı örgütlenme  

Yurtdışındaki vatandaşlarımız ve siyasi partilerimizin yurtdışındaki faaliyetleri hususu dikkatlice ele alınmalıdır.

Bu konuda tüm siyasi partilerimiz yurtdışı örgütlenme konusu tekrar gözden geçirmelidir.

Önümüzdeki süreçte bu konuyu ayrı makalede ele alacağım.

Tüm siyasi partilerimiz bodoslama yurtdışı örgütlenme ve oy toplama çalışmalarına daldılar.

Kaş yapalım derken göz çıkarıyoruz. 

CHP Genel Merkezinde Yurtdışı Örgütlenme Kurulu eski bir üyesi olarak kısaca görüşümü paylaşayım:
Siyasi Partilerimiz oralarda temsilcilikler açmalı, ama ayrı örgütlenmeye gitmeden, oradaki kardeş partiler içinde taraftarlarını toplayarak, entegrasyona ve iki ülke arasındaki ilişkilerde katalizör rolü oynayarak yardımcı olacak bir şekilde yapılmalı. 


Dernekleşme faaliyetleri şeklinde oradaki örgütlenmeler faydadan çok zarar getiriyor.


8 Mart Dünya Kadınlar Günü

Bugün Kadınlar Günü. Tüm kadınların bu önemli hak, eşitlik ve özgürlük gününü kutlarım. Bu alışılmış kalıp cümleler, çakma timsah usulü kutlamaların zamanı değil.


Ancak, Yeni Medeni Kanun’da aile reisi kavramının kaldırıldığı ülkemizde, yani en küçük birlik olan aile içinde bile reis kavramı yokken, 80 milyonluk koca ülke toplumunu bir kişinin mutlak reisliğine teslim edilmeye yeltenilen ülke haline getirdiğimiz için ben bir erkek ve siyasetle ilgilenen bir kişi olarak tüm kalbim ve vicdanımla özür diliyorum.


Umudumuz Kadınlar.

Başkanlık, önce ve en çok kadınlara zarar verecektir. Kazanılmış haklarına el atacaktır. Zira kontrolsüz güç önce toplumda en zayıf gördükleri kitlelere karşı yönelir.


Umarım 16 Nisan referandumda parti farkı gözetmeksizin AKP, CHP, HDP, MHP seçmeni olan veya siyasetle hiç ilgilenmeseler bile tüm kadın seçmenler kocaman HAYIR oylarıyla geleceklerini korurlar, kendi ve çocuklarının hayat ve haklarına sahip çıkarlar.


KADINLAR, KOMŞULARINIZI DA ALIN DOĞRU SANDIĞA GİDİN VE HAKLARINIZA SAHİP ÇIKIN.

HAYIRlı bir sonuç sizlere bağlı.

Önceki ve Sonraki Yazılar